Başbakan’a ‘Sevgililer Günü’ mesajı
Millyet yazarı Kadri Gürsel 14 Şubat vesilesiyle Başbakan Erdoğan'a hayli ilginç bir sevgililer günü mesajı kaleme almış.
Milliyet yazarı Kadri Gürsel 14 Şubat vesilesiyle Başbakan Erdoğan'a hayli ilginç bir sevgililer günü mesajı kaleme almış.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, halkı ayrım gözetmeksizin
sevdiğini söylemek ihtiyacı içinde... Ve ne zaman kalabalıkların
karşısında bu mesajı vermek istese, “Yaratılanı severiz,
Yaradan’dan ötürü” diyor...
Dizeler Yunus Emre’ye atfedilir... Dört dizelik hali de
şöyledir:
“Elif okuduk ötürü, Pazar eyledik götürü, Yaratılanı severiz,
Yaradan’dan ötürü”
Notlarıma göre son olarak 23 Ocak’ta Ankara-Kırıkkale yolu
üzerindeki Elmadağ rampalarının açılış töreninde yaptığı konuşmada
o iki dizeyi hatırlatmış...
Şöyle demiş Erdoğan: “72 milyon tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olarak aramıza fitne, fesat sokmak isteyenlere fırsat vermeden,
birbirimizi ‘Yaratılanı severiz, Yaradan’dan ötürü’ anlayışıyla
sevmek suretiyle yolumuza devam edeceğiz.”
Başbakan Erdoğan’ın bir insan olarak diğer insanları, “Yaradan
tarafından yaratılmış olmalarından ötürü” sevmesine kim, hangi
hakla karşı çıkabilir? Nasıl istiyorsa öyle sever...
Ancak ben, bir siyasi lider halkı çok seveceğini söylüyor diye
gidip o lidere oy atmam. O sevgi nasıl olursa olsun... İster
tasavvufi, ister hümanist...
Seçimle iş başına gelmiş bir hükümetin başkanından beklenen
“hizmet”, bizi sevmekten önce ülkenin sorunlarına akıl ve mantığını
kullanarak çözüm bulmasıdır.
Sevgi, hele de politikacının halk sevgisi, soyut, izafi ve değişken
olduğu için zaten ölçülemez, denetlenemez.
Ama saygının bir seküler demokraside kuralı ve ölçüsü vardır.
Kaynağı, dayanağı bellidir: İnsan Hakları, evrensel hukuk ve
demokrasi ilkeleri...
Başbakan’ı bu değerlere saygısı bakımından sorgulayabiliriz.
Ve madem kamuya mal olmuş bir şahsiyet olarak Erdoğan, meydanlarda
her fırsatta halkın tümünü “Yaradan’dan ötürü” sevdiğini
söyleyerek, din kaynaklı sevgisini bir de siyasileştiriyor... O
sevgiyi tartışmaya da açabiliriz.
“Bu konu da nereden çıktı?” diye soran olursa, “Okuduğunuz, bu
köşeye has bir ‘Sevgililer Günü’ yazısıdır” derim.
“Sevgili”den bir adım ötesi, sevgiliyi var edendir; yani
“sevgi”dir.
Tasavvufta âlemin yaratılış nedeni sevgiyse... Allah her şeyi
sever, her şey de onu severse... Kul da yaratılanı Yaradan’dan
ötürü sever... Sevmelidir.
Samimi olduğunu varsayarsak, Başbakan’ın sevgi anlayışı böyle...
Tasavvufi gibi...
Ancak bana kalırsa Erdoğan ya herkesi sevdiğini sanarak kendisini
aldatıyor, ya da sevmediği halde “Seviyorum” diyor... Veya bigâne
(Bu bahiste ötekileştirilenler!) saydıklarından bu kez yine
“Yaradan’dan ötürü” hiç de hoşlanmıyor!
Onun yönettiği bir ülkede dışlanma, güvensizlik, korku ve
kutuplaşma başka türlü nasıl bu kadar fazla olabilirdi?
İşte bu yüzden Erdoğan ne zaman “Yaratılanı severiz, Yaradan’dan
ötürü” dese, bigâneleştirilenler bu sözleri, “Size Tanrı hatırına
tahammül edermiş gibi yapıyoruz” mealinde algılıyorlar.
Bu aynı zamanda bir tehdit algısı... Çünkü madalyonun öbür yüzünde
nefret de var; kabul edelim.
Erdoğan, hümanist bir bakış açısıyla, insanları insan oldukları
için sevmeyi denese...
Sevmese de olur... Ama en azından hükümetinin tüm yurttaşlara, BM
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi esasları çerçevesinde saygılı ve eşit muamelesini temin
etsin; o zaman nasılsa herkes birbirini sever.
Yunus Emre’yle açtık, onunla kapatalım:
“Ben gelmedim dâvi (dava) için, benim işim sevi için
Dostun eri gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim
Gelin tanışık edelim, işin kolayın tutalım
Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz”
Milliyet - Kadri Gürsel