Başbakan'a 'ağzı bozuk' diyenleri bir dinleseniz...
Erdoğan ya da Kılıçdaroğlu bir bahçeleri kabristan olabilecek kadar büyük bir İstanbul konağında büyüdüler.....
ADNAN BERK OKAN
Yahu
arkadaşlar!..
Tamam…
Kabul…
Başbakan
Erdoğan ve Kılıçdaroğlu pek
“edepli” değiller…
“Sokak
ağzı” ile konuşuyorlar…
Tamam
da…
Yahu bu ikisi saraylarda doğmadılar
ki…
Birisi Kasımpaşa gibi içinde
Hacı Hüsrev Sokağı olan bir semtte doğup o
sokaklarda büyüdü…
Diğeri Tunceli’nin
küfürsüz konuşulmayan bir köyünde doğup, çocukluğunu o köy
sokaklarında yaşadı…
Abdülhak
Hamid, doğup büyüdüğü konağın bahçesinde ve henüz
yedi yaşında yokken bir çukur görüp onun
mezar/makber olduğunu öğrenince hayatı
boyunca kabir ve ölüm üzerine şiirler yazmadı
mı?..
Erdoğan ya da
Kılıçdaroğlu bir bahçeleri kabristan olabilecek
kadar büyük bir İstanbul konağında büyüdüler de
sabahtan akşama ağdalı İstanbul şivesiyle şiirler dinleyip,
“Mirim, efendim” diye başlayan sohbetlere kulak misafiri
oldular mi oldular?..
Yooo…
“Yahu
Hacı Hüsrev” diyorum efendiler Hacı
Hüsrev…
Kadınlarının; iki ellerini
bellerine testi kulpu gibi koyup birbirlerine,
“babam şapsın ananı” diyerek kavga ettikleri bir
sokağın kıyısında büyümüş bir erkek belden aşağı konuşunca
neden
yadırgıyorsunuz?..
Başbakanlık
insanın aklını başına getirir ama dinli düzeltmez
arkadaşlar…
Huyunu da birden
centilmenleştirmez…
Hem zaten siz
Erdoğan’ın aldığı o % 51 oyun
kimlerden geldiğini sanıyorsunuz?..
Konaklardan,
saraylardan ve eski İstanbul yalılarının eski
sakinlerinden mi?..
Bir dakika bir dakika!..
Yahu sizlerin
patronlarınız çok mu nazik?..
Hiç mi küfür etmiyor, hiç
mi sokak ağzı kullanmıyorlar…
Demek istemem o ki;
Erdoğan'dan Erbakan merhumun,
Kılıçdaroğlu'dan da Ecevit
merhumun kullandığı dili beklemek iki lidere de yapılabilecek en
büyük haksızlıktır...
Biliyor
musunuz?..
Türkiye’nin gelmiş
geçmiş en büyük burjuvası Nejat Eczacıbaşı
(merhum) belden aşağı fıkra dinlemeye ve anlatmaya
bayılırdı…
Hem de öyle güzel anlatırdı
ki…
Çünkü arkadaşları arasında Aydın
Boysan vardı, Tarık Minkari
vardı…
Hatta zaman zaman o şerefe nail
olanlardan biri de şu satırların
yazarıdır…
İsterseniz rahmetlinin
Antalya’da Eczacıbaşı Holding’e
ait İntema mağazasının açılış yemeğinde
bendenizden dinlediği ve bayıldığı birini anlatayım…
O
da bir bedevi ile ilgiliydi ve
“önyargılı” insanları anlatmak için birebir bir
fıkradır…
Neyse…
Edepsizlik yapıp
da Patronu kızdırmayayım…
Yani arkadaşlar…
Sanki sizler ve patronlarınız
hiç küfür etmiyormuş gibi dudaklarınızı birbirine vurup,
“ççççı çıı çok ayıp” demiyor musunuz
deliriyorum…
Sanki sizler ve o çok
“değer” verdiğiniz sanatçıların ağızlar
pir-ü pak…
Ey sevgili okur!..
Var ya;
Şu
adlarına “sanatçı” dediklerinizin aralarında yarım
saat kalın da ettikleri küfürleri
duyun…
“Çok küfür duydum ama böylesini de ilk
defa işitiyorum” demezseniz
namerdim…
Mecidiyeköy’de bir
çarşıda, bir erkek sanatçı(!), bir diğer erkek sanatçıya
“karın beni ş’aaaaapsın” diye küfrettiğinde
çevredeki herkes önce şaşırmış sonra kahkahalarla
gülmüştü…
Hem de hemen yanlarında ünlü bir
sahneye koyucu eski milletvekili Hanımefendi de
vardı…
Ve en çok da o Hanımefendi
gülmüştü…
Şimdi gidin o Hanımefendiye sorun,
Kılıçdaroğlu için değil ama
Başbakan için ağzını oldura doldura
“edepsiz” diyecektir…
Kendisi çok
“edepliymiş” gibi…
adnanberkokan@gmail.com