Başarılı ve önemli bir yazar olabilmek için...

Gerçek hayatta “iyi gazeteci” olmak değil; “Başbakan için önemli gazeteci olmak” değer taşıyordu…

ADNAN BERK OKAN

"Bizi yok edecekler şunlardır: İlkesiz siyaset; vicdanı sollayan eğlence; çalışmadan zenginlik; bilgili ama karaktersiz insanlar; ahlâktan yoksun bir iş dünyası; insan sevgisini alt plana itmiş bilim; özveriden yoksun bir din anlayışı” Mahatma Gandi…

 

Kendisiyle yalnız kalmaya o kadar çok ihtiyacı vardı ki…

Sürekli önemli siyasetçilerin ve bürokratların yanında olmak, onlardan bilgiler almak ve meslektaşlarıyla kıyasıya yarışmak mecburiyetindeydi…

Gecesi gündüzü yoktu…

Verdiği haberlerin hemen hepsi diğer gazetelerde de yer alıyordu zira meclis kulisinde ya da bürokraside aynı haberi meslektaşlarıyla aynı anda alıyordu…

Yani…

Bütün çabası ve çektiği çile atlatma haber yapabilmek değil, atlatılmamak içindi…

Haliyle haberini geçip eve gittiğinde de saat geç oluyor, karısıyla bile birkaç çift lâf edemeden, çocuklarıyla da ilgilenemeden yatıp uyuyordu…

 

Oysa…

“Önemli” olduklarını sandığı bazı meslektaşları ne kadar rahattılar…

Onlar bizzat Başbakan’a yakın duruyor, Başbakan’ın sevdiği tarz haber ve yorumlar yapıyor, tek bir hata ve kusurdan söz etmiyorlardı…

Bu düşüncelerle yatak odasına doğru yürüdü…

“Ben bu gece erken yatacağım” dedi karısına…

“Zaten saat on biri geçiyor, bundan sonra televizyonda da senin seyredebileceğin bir program yok” diye cevap verdi karısı…

Aslında uykusu yoktu…

Tek istediği düşünmekti…

Başbakan’a yakın duran, oturdukları yerde haber eline gelen yazarların, hem de başka hiç kimsede olmayan haberleri nasıl yapabildiklerini düşünecekti…

Geçenlerde meclisteki basın odasına uğrayan eski gazetecilerden biri, Başbakan’a yakın gazeteciler için “içlerinde gazetecilik yapan bir kişi bile bulamazsınız… Olanlar da sadece köşelerinde yazanlar ve Başbakan’ın çok önemli olduklarına inandığı kişiler” demişti…

“Başbakan’ın çok önemli olduklarına inandığı kişiler”…

Demek ki kendisi “önemli” değildi Başbakan için…

Demek ki Başbakan’ı “önemli bir kişi olduğuna” inandırmalıydı…

Ama nasıl?..

 

Ne yapmalıydı?..

Öncelikle “Önemli Yazarlar”ın kıyafetlerini getirdi gözlerinin önüne…

Ne kadar şıktılar…

Elbiselerinin kumaşları kendi elbiselerinin kumaşlarından nasıl da farklı duruyordu…

Kendi aldığı ucuz ceketler, pantolonlar, “önemli” yazarların elbiselerinin yanında “sümük” gibi duruyordu…

Ya kendi gömlekleri ve eğer takmışlarsa kravatları?..

Midesinin bulandığını hissetti…

Kim bilir ne kadar pahalıydı o kumaşlar ve haliyle elbiseler…

Ya yüzleri?..

Ya saçları…

Parmakları ve tabii ki tırnakları…

Ellerini öne doğru uzatıp parmak uçlarına baktı…

Nasıl da bakımsızdı…

Yüzü ise portakal kabuğunun yüzeyi gibiydi…

Onların gibi bir cilde sahip olabilmek için belki de ayda en az beş yüz lira krem masrafı yapması gerekecekti…

Aldığı maaş neydi ki, beş yüzünü krem için ayıracaktı…

Arkadaşlarını konuşurlarken duymuştu da gözleri fal taşı gibi açılmıştı…

Önemli yazarlardan birinin kullandığı saç şampuanı yüz lirayı geçiyormuş…

Kendi kullandığı iki buçuk liralık sabunu getirdi gözlerinin önüne ve önemli yazarın ipek gibi saçlarını…

 

Kendi kendine söylendi:

“Başbakan’ın çok önemli olduklarına inandığı kişilerden biri olmalıyım”…

Sonra yine kendi kendine gülümsedi…

İyi ama nasıl?..

“Başbakan için önemli olmak istiyorsan eğer, Başbakan’ın yeryüzünde herkesten daha önemli ve hatta gelmiş geçmiş en başarılı, karizmatik, demokrat lider olduğu konusunda bıkmadan usanmadan yazacaksın” demişti o eski gazeteci büyüğü…

Ama bunu öyle bir söylemişti ki dalga mı geçmişti yoksa samimi miydi anlayamamıştı…

Önemli yazarların köşelerinde yayımlanan makaleleri hatırlamaya çalıştı…

Eski gazeteci büyüğü samimiydi zira önemli yazarlar sadece Başbakan’ı öven yazılar yazıyorlardı… 

İçlerinde o güne kadar Başbakan’ı eleştiren birine hiç rastlamamıştı…

O halde hemen başlamalıydı…

Gerçi mektepte iyi gazetecinin haber yaratacağı ve hiç kimsede olmayan haberlerin altına imza atacağı öğretilmişti ama gerçek hayat öyle değildi

Gerçek hayatta “iyi gazeteci” olmak değil; “Başbakan için önemli gazeteci olmak” değer taşıyordu…

 

Karar verdi…

Yarından itibaren Başbakan’ı kendisi tarafından rahatlıkla “kullanılabilir” bir “yazar” olduğuna inandıracaktı…

Başbakan’ın bütün enerjisine boyun eğecek; en çok eleştirilen yönünün en çok övgüye değer yanı olduğuna okurlarını ikna eden yazılar yazacaktı…

Başbakan siyah derse o da “siyah” diyecek, ertesi gün eğer aynı şey için “beyaz” demişse Başbakan; neden “beyaz” olduğunu anlatacaktı okurlarına…

Ve aynen öyle yapmaya başladı…

O öyle yaptıkça daha çok dikkatini çeki Başbakan’ın…

Başbakan bazen danışmanları aracılığıyla kimi zaman da bizzat kendisi televizyon kanalının patronuna telefon ederek “arkadaşın” değerlendirilmesi ve “maddi” olarak da “tatmin” edilmesi talimatını vermeye başladı…

Ve tabii ki…

Arkadaşın da yıldızı parlıyordu giderek…

Artık haber peşinde de koşmuyor, haber ayağına geliyordu...

Başbakan’ın muhalifleri bile artık ondan “Başbakan’a yakın olan falancanın yazdığına, söylediğine göre” diye başlıyorlardı analizlerine…

O da artık daha önceleri imrendiği önemli yazarların giydiği kumaşlardan dikilmiş elbiseler giyiyordu…

Gömlek yakaları bile değişmiş, sihirli bir el kravatlarını ipeğe dönüştürmüştü…

Yüzü gözü portakal kabuğu gibi olmaktan çıkmış, saçları tel tel ve ipek gibi salınır olmuştu…

Ekrandaki o mat saçların yerini pırıl pırıl ve düzgün kesilmiş saçlar almıştı…

 

Ve öyle ki…

Bir zamanlar müridi olmaktan şeref duyduğunu söylediği Hoca Efendinin yanında ezik, mahcup, güvensiz ve uyumsuz renklerden oluşmuş, kötü ve en ucuz kumaştan dikilmiş ceket ve pantolonuyla çekilmiş olan fotoğraflarını görmeye bile tahammül edemiyordu…

O artık başbakanının önemlisiydi…

Ve…

Başarmıştı işte…

Bundan sonra önemli olan, başkalarının aynı yöntemi kullanarak başarmasının önüne geçmekti…

Bunun için ise Başbakan’a yaklaşmak isteyen diğerlerini karalamalı, aşağılamalı, “güvenilmez” oldukları, Başbakan’ı her an satabilecekleri tehlikesine dikkat çekmeliydi…

Ve o da artık öyle yapmaya başlamıştı…

Not 1: Bu analiz ve karakter tahlili belirli bir kişi için yapılmadı elbette çünkü bu tipi sadece tek bir “yandaş” yazarda bulmak çok kolay…

Oysa çok küçük nüanslarla tanıtmaya çalıştığım bu tipten medya dünyasında şu anda o kadar çok var ki…

Ve…

Göreceksiniz bunlar birbirlerini yok edecekler sonunda…

Not 2: Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, az önce tanıtımını yaptığım köşe yazarı tipine asla yüz vermeyeceğine herkesle iddiaya girebilirim…

adnanberkokan@gmail.com