Başak Sayan için...

Bir saniyelik gecikme ya da erken davranmanın insan hayatını nasıl değiştirdiğini anlatıyordu…

Tarih 15 Ekim 1979

Bir gün önce milletvekili ara ve senato kısmi yenileme seçimleri olmuş, benim de desteklediğim ve çalışmalarına bizzat katıldığım AP, beş milletvekilliğinin beşini, senatörlerin de otuzdan fazlasını kazanmıştı…

Moda’da oturuyorduk o yıllarda…

Evden çıktım…

Kutlamalara katılacaktım…

Arabama bindiğimde ehliyetimi almadığımı fark ettim…

Geri dönüp ehliyetimi aldım…

Otomobilime bindim…

Moda Kız Sanat Enstitüsünün arkasındaki Bostan Sokak’taydı evimiz…

Tam bizim sokaktan çıkıyordum ki, Efes Basketbol Kulübü’nün önünden kalktığını sonradan öğrendiğim bir araç geldi arabama sağ ön yandan vurdu…

Tabii ki hemen indik ikimiz de…

Bana çarpan otomobilin sürücüsü henüz bir çocuktu…

Bıyıkları bile yeni terliyordu…

Sakin bir şekilde “geçmiş olsun” dedim…

Ağlayacak gibiydi…

Teşekkür ederken sesi titriyordu…

“Hadi karakola gidelim, beklersek polis bir gün gelmez” dedim…

Ağlamaya başladı…

“Abi ya benim ehliyetim yok”

Adını soyadını söyledi…

Ünlü bir inşaat müteahhitinin oğluydu…

Ben de banyo armatürleri üreten bir firmanın genel müdürüydüm…

Öyle olup olmadığını sorduğumda doğruladı…

“Siz yaptırın arabanızı ben öderim” dedi yine ağlayarak…

Bunları söylerken bir eliyle de göz pınarlarında birikmiş yaşları siliyordu…

“Tamam” dedim…

Adresini vermek istedi…

“Gerek yok” deyip ben ona kendi kartvizitimi verdim…

“Bir hafta sonra beni ara ben sana faturadaki rakamı söylerim, paran olduğunda ödersin…”

Ellerime, boynuma sarıldı…

Ve…

Aynen öyle oldu…

Bana olan borcunu da gününde ödedi…

Ve…

Kendi arabasını duvara çarptığını söylemiş babasına…

Bir süre sonra da durumu ve benim kendisine ne kadar anlayışlı davrandığımı anlatmış…

Babası telefon etti, olan biteli oğlunun anlattığını söyledi, tanışmak istedi…

Perşembe Pazarı’ndaki iş yerime geldi…

Tanıştık…

Halen en iyi ve gerçek dostlarımdan biri…

Bunu niye mi anlattım?..

Bizim atom karınca Sayım Çınar’ın, yazar, sanatçı Başak Sayan’la yaptığı söyleşiyi okudum da…

Sayan, eşiyle nasıl tanıştığını anlatıyor…

Beyefendi, sabah uçağına olan biletini akşam uçağı için değiştirmek zorunda kalınca işte o akşam Bodrum havaalanında tanışmışlar…

Ve…

Arkadaşlık…

Ve…

Evlilik…

Ve ey güzel insanlar!..

Otomobilime çarpıldığı gün, ehliyetimi evde unutmasaydım o kaza başıma gelmeyecekti… Çünkü…

Daha önce evden çıkıp gidecektim ve o delikanlı da ben gittikten çok sonra geçecekti oradan…

Kaza olmasaydı delikanlının babasını tanımayacak, mükemmel bir dosttan mahrum kalacaktım…

Çok etkilenmiştim…

Adını, “Eğer öyle olmasaydı…” koyacağım bir minik roman yazmaya karar verdim…

Başladım da…

Ama o kadar yoğundu ki işlerim…

Bıraktım…

Birkaç sene sonra (Belki de 5 -6 yıl sonra) tasarladığım kitaba benzer bir film izledim sinemada…

Tam da benim konum değildi anlatılan ama özünde bir saniyelik gecikme ya da erken davranmanın insan hayatını nasıl değiştirdiğini anlatıyordu…

Vay beeee…

Başak Sayan’ı alkışlamak için başladığım yazıda sadece kendimden söz ettim görüyor musunuz?..

Başak Sayan’ın eşini sabahtan akşam uçağına aktaran o ilahi, mistik ya da kozmik güç; hepimizin hayatına öyle çok etki ediyor ki…

Çoğumuz bunun farkında değiliz…

Daha fazla uzatmayayım…

Başka bir gün bu konuda daha uzun yazarım…

Siz,  söyleşinin tamamını okumak için