Baransu o konuşmayı hatırlıyor mu?

"Biz iletişim hocaları tarihin hiçbir döneminde gazeteciliğin tarafsız olmadığını, olamayacağını biliriz. Yine de ideallerden vazgeçmeyiz. Ama yine de..."

GAZETECİLER.COM - "Dünyanın hiçbir yerinde ifade özgürlüğü, o ifadenin bir başka insana verdiği zarara göz yumabilecek kadar fütursuz olamaz." diyen Nuran Yıldız, kendi kişisel tecrübeleri ile Taraf gazetesine son günlerde hükümet kanadından gelen soruşturma/dava baskısını birlikte analiz eden bir yazı kaleme aldı bugün.

Kendisi hakkında da doğru olmayan bir haber kaleme alan Mehmet Baransu ile yaptığı bir telefon görüşmesini ve o görüşmeye neden olan haberi anlatan Nuran Yıldız, "Biz iletişim hocaları tarihin hiçbir döneminde gazeteciliğin tarafsız olmadığını, olamayacağını biliriz. Yine de ideallerden vazgeçmeyiz." yazdı ve ekledi, "Keşke Taraf’a açılan soruşturma, Hükümeti hedef alan haberlerden dolayı değil, insan onurunu hedef alan haberlerden dolayı olsaydı…"

İşte Nuran Yıldız'ın bugün kişisel web sitesinde kaleme aldığı o yazı:

KES-YAPIŞTIR YAPARAK...

"2008’in sonlarıydı. Aktüel Dergisi, beş koca yılda gazeteleri tek tek tarayarak yazdığım Tanklar ve Sözcükler kitabımı, içindeki cümleleri bağlamından kopararak, lime lime ederek haber yapmıştı.

Kitabımda olmayan ifadeleri kes-yapıştır yaparak amaçlarına hizmet edecek bir biçimde sunmuşlardı.

Tüm iyi niyetimle Aktüel’in o günlerdeki yönetmenine yaptıklarının gazetecilik etiğine uygun olmadığını ve bir iletişim hocası olarak durumun beni çok üzdüğünü yazmıştım. Yanıt sadece “Açıklamanızı aldık” olmuştu.

O günlerde Aktüel’in yayın yönetmeni kişi, o günlerde Taraf gazetesinin yönetimindeki başka bir kişiyle evliydi. Ne tesadüftü!

2010 yılının anımsamak istemeyeceğim bir günüydü. Taraf’ın manşeti şöyleydi: “Başbuğ’un yıldızı CHP yönetiminde!” Korkunç bir fotoğrafımı da koymuşlardı.

Bildiğim kadarıyla İlker Başbuğ suçlu değildi, TSK ve CHP suç örgütü değildi, ben ise sadece öğretim üyesiydim, profesör bile değildim.

İlker Başbuğ ile selamlaşan herkes onlar için itibarsızlaştırılması gereken kişilerdi. Manşete çıkarılmamın gerekçesi Başbuğ’a danışmanlık yaptığımı iddia etmeleriydi.

BAŞBUĞ'U TANIMAK BAŞKA DANIŞMANLIK BAŞKA...

Öyle bir şey yoktu. İlker Başbuğ ve ailesini tanımam başka, danışmanlık başkaydı.

Üniversitedeki odamda gazetenin manşetini alta gelecek biçimde ters çevirmiş, düşünüyordum. Can sıkıntım daha çok başlıktan mı kaynaklanıyordu, korkunç fotoğraftan mı halâ emin değilim.

Odamın kapısı açıldı, çok değer verdiğim Rektörüm içeri girdi. “Neyin var?” dedi. Başımla gazeteyi gösterdim.

Baktı. “Ne var bunda, boş ver” dedi, “Hayatına ne kadar titizlenirsen titizlen, bazı şeyler senin dışında gelişir.”

“Neye canım sıkılıyor biliyor musunuz” dedim, “İçinde hiçbir suç, ayıp olmayan bir durum bile böyle manşet yapılıyorsa, bir kadına kim bilir daha neler yapabilirler! Korkunç!”

KİMSEYE HESAP VERMEN GEREKMİYOR

“Sıkma canını” dedi hocam, “Hayatının sorumluluğu sadece sende, kimseye hesap vermen gerekmiyor.”

Sonra beni güldürmeyi de ihmal etmedi, “Hiç değilse senin bizim gibi hesap verecek bir karın yok.”

İçim biraz olsun rahatlamıştı ki, telefonum çaldı. Tanımadığım bir numara. Açtım, karşımdaki Mehmet Baransu olduğunu söyledi. Önümde duran gazetede beni manşete çıkaran muhabir.

O günlerde elinde bavulla fotoğrafı yoktu daha. Yeni yeni adı duyuluyordu ve sadece askerleri zora sokacak haberler yapıyordu. Beni neden aramıştı ki?

SİZE BİRKAÇ SORU SORABİLİR MİYİM?

“Size birkaç soru sorabilir miyim?” demişti. Sesi bugünlere göre daha normaldi. Yani. Daha üst perdeden, daha bildiğini okuyan bir tarzı yoktu.

Sanırım sesinin normalliğinden, karşımda işini yapmaya hevesli ama başkalarının kötü niyetine alet edilmiş biri varmış gibi konuşmaya başladım. “Bakın” dedim, “beni manşete çıkardığınız haberin gerçekle hiç ilişkisi yok. Bunu neden yaptığınızı anlamıyorum, ben bir üniversite hocasıyım ve öğrencilerime karşı sorumluluklarım var.”

“Sizi üzmek istemezdim, cevabınızı yayınlayabilirim” dedi. “Hiçbir şey yayınlamanızı istemiyorum. Yapacağınızı yapmışsınız. Sadece size genç bir adam olduğunuz için bir şeyler hatırlatabilirim. Gazetecilik yapacaksanız ilkeleri önemseyin. Başka insanların yaşamlarını alt üst eden bir gazetecilik değil, iyiliği önceleyen gazetecilik yapın. Daha yolun başındasınız, bir anneniz, aileniz var, onlara karşı sorumluluklarınız var. Gazeteciliği öyle onuruyla yapın ki, başınız hep dik olsun. Bana yaptıklarınıza rağmen gördüğünüz gibi sizin gazeteciliğinizden umudumu kesmiyorum” dedim. Ve daha bir sürü hayat dersi cümlesi kurdum.

Baransu sessizce dinledi, beni üzen bir haber yaptığı için üzüldüğünü, gerekirse tekrar arayıp arayamayacağını sordu. Düzgün haber yaptığı sürece arayabileceğini söyledim, bir daha aramadı. O konuşmayı şimdi hatırlar mı bilmem.

O GÜNLERİN ÜZERİNDEN ÇOK GEÇTİ

O günlerin üzerinden çok zaman geçti. Taraf gazetesinin tavrında bir değişiklik yok. Hem kendi eski çalışanlarıyla hem eski yol arkadaşlarıyla kavgada. Hakkında soruşturma başlatılmış. Elbette adalet öyle gerektirdiği için değil, günün koşulları öyle olduğu için.

Biz iletişim hocaları tarihin hiçbir döneminde gazeteciliğin tarafsız olmadığını, olamayacağını biliriz. Yine de ideallerden vazgeçmeyiz. Yine tarihin hiçbir döneminde Taraf gibi gazetelerin ve onun benzerlerinin insan itibarlarını katletmesine izin verilmez.

Dünyanın hiçbir yerinde ifade özgürlüğü, o ifadenin bir başka insana verdiği zarara göz yumabilecek kadar fütursuz olamaz.

Türkiye. Tarihin hiçbir döneminde yaşamamış ve dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir ülke gibi.

Keşke Taraf’a açılan soruşturma, Hükümeti hedef alan haberlerden dolayı değil, insan onurunu hedef alan haberlerden dolayı olsaydı…

İmamoğlu'nun diploması tartışması! Kemal Alemdaroğlu detayı Selvi yazdı Mansur Yavaş'ın arkasında kimler var Fatih Portakal 'kulağıma geleni aynen söylüyorum' deyip açıkladı Salih Tuna: Ne yapmalı Hilal Kaplan: Erdoğan, BM'de İsrail'i mahkum etti Melih Altınok: Affı kaldırın Cem Küçük'ten muhalif medyaya milyon dolarlık soru