Bana "yapabilirsin" gibi geliyor
Ah be Ahmet'çiğim ah... Nasıl etsem de anlatsam sana ki... Bu kelimeler eleştiri değil, vahşi bir hakaret türüdür...
Ahmet Hakan, Halife Abdülmecid Köşkü’nde sergilenen modern sanat eserlerine
yapılan “Gerici” saldırıyı
eleştirecek ya…
Önce…
Kıyak bir “Peronizm” yapıyor…
Yani…
“Denge olsun” diye…
Sergiye ve eserlere hakaret ediyor…
*
Bakın ne
diyor:
“Eserlere
baktığımda aklıma gelen tek cümle şu:
Üryanlığın yalın ve müstekreh vurgusu!”
*
Bu kadar hakaret kesmiyor
Ahmet’i, devam
ediyor:
“(Sergilenen o sözde sanat eserleri)
sevimsiz, irrite edici, rahatsız edici, kusturucu, mide
bulandırıcı……. Bir gazete köşesinde yayınlanamayacak kadar berbat
şeyler.”
*
Ah be Ahmet'çiğim
ah...
Nasıl etsem de anlatsam sana
ki...
Bu kelimeler
eleştiri değil, vahşi bir hakaret türüdür...
Bu bir eleştiri değil
aşağılamadır...
Hatta ve hatta küfürdür…
*
Yahu Ahmet…
Sen bir şeyi, bir kişiyi, bir
kurumu aşağılamadan, hakaret etmeden eleştiremez
misin?..
Bir denesen…
Bana, “yapabilirsin” gibi geliyor…
Hele
bir dene…
BREH BREH BREH…
Hıncal Uluç’un bugünkü SABAH’ta “İki korkak!.. Bir eyyamcı” var.
Futbol yok!.” Başlığı altında
yayımlanan yazısı; özünde “haklı” bile olabilir.
Nihayet…
Futbol pozitif bir bilim değil bir eğlence sporu…
Herkes her konu ve pozisyonda
farklı düşünebilir…
*
Ama be
arkadaş…
Bu
ne?..
Bu ne bu?..
Bu eleştiri mi?..
*
Yok yav…
Bu
eleştiri falan değil…
Çünkü Hıncal usta neredeyse ana avrat
düz gidiyor İgor ve Aykut’a…
*
Şşşşştttt Usta…
İyi misin sen?..
Amman ha…
Bu
kadar öfke, kin ve
nefretin kalbini yoracağını hiç
kimse söyleyemiyor ise ben söyleyeyim bari…
BİR
HABER İÇİN ÖLÜNÜR MÜ?
Avukatın “Bu haberi
yayımlarsanız tutuklanırsınız” uyarısına rağmen Can Dündar “MİT Tırları” haberini yayımlamakta ısrarcı:
“Ben bunu göze alıyorum”
diyor…
*
Doğan Satmış, Can Dündar’a
soruyor:
“Sen bir
haber için tutuklanmayı mı göze alıyorsun?..”
Can’ın cevabı kesin ve
kararlı:
“
Evet”…
*
Doğan, Can’a
katılmadığını; “ben bir haber için hapse girmeyi göze almam.
Hiçbir haber tutuklanmaya ya da ölmeyi göze alacak kadar önemli
değildir, değmez” diyerek belli
ediyor.
“Çünkü”
diyor Doğan: “gazeteciliğe,
uğrunda ölünecek ya da tutuklanacak bir olaydır diye bakarsan olay
farklı bir noktaya gider. Sonuçta gazetecilik para kazanılan bir
iş, uğrunda Afganistan'a gidip savaşılacak bir iş değildir”…
*
Ne
dersiniz?..
Bir
haber için ölmeye veya hapse girmeye değer mi?..
GAZETECİ BİR İDEOLOJİNİN NEFERİ OLABİLİR Mİ?
Ey benim canım
meslektaşlarım…
Gazetecilik haberciliktir
tabii ama…
Bir
ideolojinin “neferi” olmak
değildir.
Gazetecilik haberciliktir
tabii ama…
Bir
siyasi gurubun veya bir siyasi/dinî/mezhebî hareketin çıkarları uğruna ölümü ya da hapse
girmeyi göze almak değildir.
*
Çünkü…
Gazetecilik hiçbir ideolojinin neferi
olmaya izin
vermez…
Gazetecilik hiçbir kurumun neferi
olmaya izin
vermez…
Gazetecilik devletin neferi olmaya da
izin vermez.
*
Devletin gazetecisi olmaz.
Devletin memuru (Asker, polis, istihbaratçı, hakim, savcı,
vali, kaymakam ve benzeri.) olunur sadece…
*
Devletin memuru maaşını gazete patronundan değil, devletten
alır…
Maaşını gazete patronundan alıp
devlete hizmet eden biri gazeteci değil casustur.
Bugün kendi devleti adına, yarın
bir başka devlet adına yapar mesleğini…
DUYMAZDAN GELEBİLSE…
Sayın Cumhurbaşkanı
Erdoğan dedi ki:
“Bu süreçte tıpkı Aliya'nın dediği
gibi, hatırlayacağımız şey düşmanlarımızın sözleri değil
dostlarımızın sessizliği olacaktır.".
*
Harika…
Alkışlanmayı hak edecek doğru
sözler…
Keşke…
O
sözler söylendiğinde de Sayın Cumhurbaşkanımız duymazdan
gelebilseydi…
MÜSLÜMAN ZULÜM YAPMAMALI
Sayın Cumhurbaşkanı elbette ve son derecede iyi niyetle;
“Müslüman zulüm yapmaz” dedi…
Bence doğrusu şöyle olmalıydı:
“Müslüman zulüm yapmamalı”…
*
Çünkü…
Ve
ne yazık ki…
Bazı Müslümanlar (DEAŞ, Boko Haram, El Kaide v.b.) çok ağır
zulüm yapıyor, çok vahşi cinayetler işliyorlar.
Ve
bütün bunlar, dünya kamuoyunun gözleri önünde oluyor…