Balbay'ın günlükleri medyayı ikiye böldü...
Balbay'ın olduğu iddia edilen günlük internete sızdı. Medya yine hemen ikiye ayrıldı. Mehveş Evin medyaydaki bu kamplaşmayı yazdı...
"Mustafa Balbay'ın bilgisayarından çıktığı iddia edilen günlüklerin satır satır yayınlanmasıyla, medya bir kez daha kendisiyle hesaplaşıyor, bunu yaparken de kamplaşıyor." diyor Akşam ayzarı Mehveş Evin.. Ancak ona göre, bu sefer mangalda kül bırakmayacak kalemler bile konunun etrafında dolanmayı tercih ediyor...Bunun nedenlerini birbir yazıyor Akşam yazarı ardından yapılanları anlayamadığını anlatıyor...
- (...) Peki şimdi itirazlar neden daha
zayıf?
1. Söz konusu günlükler, kimsenin oturup kafadan atarak yazacağı
türden değil. Bunun ayırdına varmak için okur-yazar olmak
yeterli.
2. Notlarda belirtilen tarih, yer ve isimler, daha önce yayınlanan
Ayışığı ve Sarıkız darbe günlükleriyle, dönemin olaylarıyla ve
Ergenekon iddianamesiyle örtüşüyor. Bu nedenle 'deli saçması' veya
'yandaş medya çamuru' deyip geçmek çok zor.
3. Eğer Balbay'ın günlükleri, Doğan grubuna ait tempo24'te değil
de, hükümeti destekleyen veya antimilitarist tavrıyla tanınan bir
yayın organında yayınlansaydı, dikkatler işin özünden kayıp 'yandaş
medya'da yoğunlaşacaktı. Günlüklerin, muhalif yayınlarıyla bilinen,
vergi cezası yüzünden hükümetle tabiri caizse 'papaz' olan bir
grubun yayınında yer alması, sesleri biraz kıstı.
4. Kişisel sempati duymak, aynı fikirleri paylaşmak, dostluk
ilişkileri kurmak başka, gazetecilik mesleğiyle asla bağdaşmayan
hareketleri, planları tasvip etmek başka...
5. Ergenekon davasını tamamen 'iktidarın komplosu' olarak
yorumlamak giderek güçleşiyor, çünkü yapbozun bulanık parçaları
yavaş yavaş birleşiyor. Bu süreçte dileğimiz, neye dahil olduğunun
farkında olmayan insanların masumiyetlerini ispatlayabilmeleri.
'KEŞKE DARBE YAPSALARDI'
Balbay olayıyla birlikte 'Gazetecilik nedir, ne değildir'
tartışılıyor... Bu, basit bir meslek içi hesaplaşma değil, bütün
toplumu ilgilendiren bir sınav. Bir ideolojiyi, siyasi hareketi
desteklememek, hatta nefret etmek ve eleştirmekte özgür olmak
ayrı... Ancak Ankara'nın karanlık dehlizlerine çekilerek, askeri,
siyasi veya ekonomik iktidar sahibi olanların güç oyunlarına alet
olmayı, gazetecilikten ayırmanın zamanı geldi de geçiyor.
Hesaplaşma sürerken, yaşı tutmayan, 12 Eylül'ü silik bir anı olarak
hatırlayanların, askeri darbenin ne anlama geldiğini, bir ülkeden,
toplumdan, bireyden neleri götürdüğünü kavrayamamalarını bir yere
kadar doğal karşılıyorum... Ama darbeleri az çok yaşamış, biraz
okul müfredatının dışına çıkıp kendi okumasını yapmış, akıllı,
kültürlü denen insanların hala, o günlüklerin altına yazılan ilk
okur yorumundaki gibi 'Keşke darbe yapsalardı' demelerini anlamakta
güçlük çekiyorum.
Kendinizden, ülkenizden bu kadar çok mu korkuyorsunuz?
GÜNLÜK KENARINA DÜŞÜLEN NOTLAR
- Balbay, muhtemelen ileride kitap yazmak için not tuttu.
Acaba kitabın adı, 'Cumhuriyet'i nasıl kurtardık' mı olacaktı?
- Günlükler için küçümseyen bir edayla 'internete sızmış'
denmesinin altında, bu genç ve çok dinamik mecraya duyulan korku
yatıyor. Özellikle yazılı basında 'internet medyası'na karşı bir
alerji var. 'İnterneti kaynak göstermeyin' demek bu devirde komik!
Önce yapılan işe bakın.
- Günlükler orijinalse, CHP'liler derin bir nefes alabilir, çünkü
Baykal'ın söz konusu planlara bulaşmadığını anlıyoruz. Komplo
olsaydı, 'Ergenekon'un avukatı' diye Başbakan'ın topa tuttuğu
Baykal, herhalde başka türlü tasvir edilirdi!