Bahçeli'yi çileden çıkaracak iki yazı
Bahçeli 4 medya patronuna ağır şekilde yüklendi.. Tehdit gibi algılanan suçlamaya köşe yazarlarından tepki gecikmedi.
MHP lideri Bahçeli'nin "servetlerinin kaynağı şaibeli" diye ağır şekilde suçladığı gazetelerden tepkiler gelmeye devam ediyor.
Bahçeli'nin tehdit kokan suçlamasına aynı şekilde karşılık verdiler.. Kimisi ciddiye almadı kimisi özür bekledi kimis de "iktidar nasip etmesin" dedi.
MHP liderinin koalisyon dönemindeki tutarsızlıklarını yazan Sabah yazarı Mehmet Barlas, Bahçeli'yi ciddiye almazken "dedi.
Bugün yazarı Nuh Gönültaş ise çok daha sertti. Gönültaşsözüyle tepkisini dile getirdi.
Hatırlanacağı üzere Bugün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt dünkü köşesinde "Bahçeli'ye yakışmadı" demiş ve eklemişti: "Öfke ile kaleme alınmış bu açıklamanın açtığı yaranın tadilini bekliyoruz."
Barlas Bahçeli'yi önemsemedi. İktidar dönemindeki tutarsızlıklarını bugün köşesinde yazdı. Bahçeli'yi kızdıracak yazı sonraki sayfada...
[page_end]
Tayvan parlamentosundaki görüntülere benzer görüntülerin yer
aldığı TBMM oturumu ertesinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin
yayınladığı yazılı açıklama, şaşırtıcıydı.
Bu açıklamada TBMM Genel Kurulu'nun bir boks ringine
dönüştürülmesini kınayacak yerde, Bahçeli bir bölüm medya
patronlarını hedef almıştı.
Şöyle demişti Bahçeli:
- Servetinin kaynağı şaibeli olan ve elindeki medya gücünü ticari
faaliyetleri için iktidara kiralayan medya patronlarından Ahmet
Çalık, Akın İpek, Turgay Ciner ve Ferit Şahenk'in elindeki
haberleşme vasıtaları ve elemanları ile partimize yönelik
karalamaların odağı haline geldikleri görülmektedir. Söz konusu
medya temsilcilerinin gerçeğe aykırı ve ahlaken sorunlu
yayınlarının devamı halinde, aziz milletimiz bunları affetmeyecek
ve milliyetçi, ülkücü irade ise bu ahlaksızlığı asla
unutmayacaktır...
Sayın Bahçeli partisinin izleyeceği siyaseti belirlerken, geçmişte
de bu tür hatalı algılamalara dayalı tepkilere kendini kaptırmış ve
bundan zarar görmüş bir siyasetçi.
Örneğin 2002'nin Temmuz ayında, Başbakan Yardımcısı olarak görev
aldığı koalisyonu bozup ülkeyi erken seçime götürme kararı alırken
de, Doğan Medyası'nın bir etkinliğine takılmamış mıydı?
Koalisyon bozduran açılış
Hatırlayın o dönemi.
5 Temmuz 2002 tarihli gazetelerde, Frankfurt'ta Doğan Medya Grubu
baskı tesislerinin açılışını bildiren haberler vardı.
Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, açılışa katılan
Türk ve Alman politikacılara, işadamlarına ve medya mensuplarına
"Türkiye'nin AB'ye girişini hızlandırarak, samimiyetinizin en somut
örneğini ortaya koymuş olacaksınız. Türkiyesiz bir AB'nin,
hedeflediğiniz AB'ye ne derece uyacağını daha sıkı düşünmenizi
istiyorum" sözleriyle çağrıda bulundu.
Frankfurt yakınlarındaki Mörfelden- Waldorf kasabasında kurulan dev
tesisin açılış törenine, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, DYP
Genel Başkanı Tansu Çiller, AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan
da katılmışlardı.
Törende ANAP lideri ve Başbakan Yardımcısı Yılmaz "Modern Türkiye
yolunda kaybedecek zaman yok, kazanacağımız gelecek var", DYP
lideri Tansu Çiller "Türkiye AB yolunda koşulsuz olarak Kopenhag
Kriterleri'ni kabul etmelidir", AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan ise "Kopenhag Kriterleri'yle ilgili olarak ortak siyasi
irade ortaya konulmaldır" şeklinde konuşmuşlardı.
Bu açılıştan üç gün sonra 8 Temmuz 2002 tarihli gazetelerde ise şu
haber vardı:
Öfkeyle kalkan nasıl oturur?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Bursa İl
Başkanlığı'nca düzenlenen "11'inci Kocayayla Türkmen Kurultayı" nda
seçim tartışmalarına girdi ve "DSP-ANAP-DYP ortaklığı" biçiminde
özetlenen hükümet formülüne rest çekti. Bahçeli "Cesaretiniz varsa
gelin 3 Kasım'da seçime gidelim" dedi... Bahçeli, erken seçim
önerisini AB tartışmalarıyla da ilişkilendirdi; yeni Meclis'in
ortaya koyacağı yeni iktidarın, Türkiye-Avrupa ilişkilerinde de
önemli adımlar atabileceğini vurguladı.
Evet... Görüldüğü gibi Doğan Medya Grubu'nun bir etkinliği
Bahçeli'ye koalisyon bozdurmuştur.
Bahçeli'nin önerisi ile yapılan 3 Kasım 2002 Genel seçimlerinde ise
MHP yüzde 8.3 oy oranı ile barajın altında ve TBMM dışında
kalmıştır.
Bahçeli şimdi de başka medya gruplarına ve patronlarına takılmış
durumda.
Oysa 17 Aralık 2009'da yaptığı basın toplantısında sağına ve soluna
oturttuğu 11 gazeteci arasında Sabah'tan da, Habertürk'ten de
temsilciler vardı.
Aslında Sayın Bahçeli'nin medyaya bakış açısında bir tutarlılık
aramak çok doğru mu bilemiyorum.
Dönelim 2002 yılına. Devlet Bahçeli MHP Grup toplantısında
konuşurken, metin dışına çıkıyor.Sonrasını Taha Akyol'un 5 Haziran
2002 tarihli yazısından izleyelim:
Akyol'un kaleminden
- Metni okuduktan sonra Bahçeli'yi dinlemeye ve salondaki
MHP'lilerin tepkilerini gözlemeye koyuldum. Sonra alışılmadık bir
şey oldu: Bahçeli konuşma metninin dışına çıktı. Hem de ne
çıkış...
Bahçeli, "Bazı medya ve siyaset çevrelerinin Milliyetçi Hareket'i
zaman zaman Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinde gerekli reformlara
engel olarak göstermeye çalıştıkları bilinmektedir" dedikten sonra,
metin dışına çıktığı uyarısıyla medyaya salvoya başladı: 23 Mayıs-
1 Haziran arasında, yani kendisi Çin'deyken 55 köşe yazarı, AB ile
ilgili ve MHP'ye de değinen toplam 107 yazı yazmıştı. Dördü
dışındakiler 'MHP'yi hedef gösteriyordu.'
MHP'nin AB tutumunu yazanlar arasında Radikal toplam 19 köşe
yazısıyla takım şampiyonu, bendeniz de kişisel dalda sekiz yazıyla
birinci ilan edildim. (İsmet Berkan beş yazıyla ikinci ilan
edilirken, Taha Akyol, Mehmet Ali Birand ve Mustafa Balbay dörder
yazıyla üçüncülüğü paylaştılar.)
Türkiye'de ilk kez bir başbakan yardımcısı, kendisi ve partisi
hakkında yazan gazeteleri ve gazetecileri ismen, hem de Meclis
çatısı altında kamuoyuna ifşa ediyor, kendisinin eleştirildiği
yazıların çetelesini sıralıyordu.
Hep böyle yapmış
Oysa bunu daha önce de yapmış Bahçeli.
Bahçeli 2002'nin Ocak başında, gazetelerin Ankara temsilcileri ile
sohbet ederken üç gazetecinin, Erdal Sağlam, Mehmet Ali Birand,
Mustafa Balbay'ın isimlerini vererek onları eleştiriyor.
26 Ocak 2002'de de Ertuğrul Özkök köşesinde Bahçeli'nin
gazetecilerle sohbetini yorumlarken şu kehaneti seslendiriyor:
- Bana göre bu görüşmeyle Bahçeli'nin hem Türkiye'ye hem de dünyaya
vermek istediği asıl önemli mesaj şu:
''Bu hükümet 2004'e kadar işbaşında.'' Bunun en sağlam temel taşı
da Başbakan Ecevit'le Başbakan Yardımcısı Bahçeli arasında kurulan
''çok sağlam'' ve ''karşılıklı saygıya'' dayalı ilişki. Peki bu
çerçeve içinde öteki Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın fonksiyonu
ne? O da çok önemli.
Sonuç olarak diyorum ki.
Bahçeli'nin açıklamasında isimleri geçen medya patronları buna
takılmasınlar.
Böyle yapmak Bahçeli'nin alışkanlığıdır.
Bahçeli'yi çileden çıkaracak bir yazı da Nuh Gönültaş'tan.. Bahçeli'nin ambargo koyduğu basın kuruluşlarını ve hain ilan ettiği 12 gazeteciyi gündeme getirdi. MHP yönetimini kafatasçılıkla suçlayan yazarın tepkisi sonraki sayfada...
[page_end]
Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye'de tabanı başka, tavanı
başka alemlerde olan kurumların başında gelir.
MHP tabanı, seçmeni, MHP'ye gönül verenler elbette lider Devlet
Bahçeli'ye gönül verdikleri için orada değiller.
Rahmetli Türkeş'in peşinden gidenler ve onun yolunda devam ettiğini
sanan seçmenler var.
MHP geleneğinin Bahçeli tarafından temsil edildiğini sanan
seçmenler var.
Halisane milliyetçilik duygularıyla, ama müspet milliyetçilik
duygularıyla hareket ettikleri için kendilerini MHP'yi desteklemek
gerekliliğine inandıranlar var.
Yani MHP'ye oy veren seçmenlerle Devlet Bahçeli'nin düşünce dünyası
arasında uçurumlar var.
Son zamanlarda MHP'deki bu tavan taban farkı MHP üst yönetiminin
bazı icraatlarıyla da iyice belirginleşmeye başladı.
MHP tabanı Türkiye Gazetesi okur, Zaman Gazetesi okur ama MHP
yönetimi bu iki gazeteyi tıpkı ordunun yaptığı gibi akredite etmez,
parti toplantılarına çağırmaz, kendileri gitse bile salona
sokmazlar.
Hatırlayın, 2009 sonunda Devlet Bahçeli gazete ve televizyonların
Ankara temsilcileri ile yaptığı kahvaltılı bir toplantıya Zaman,
Türkiye, Bugün, STV, TGRT temsilcilerini davet etmemişti.
MHP tabanı bu gazete ve televizyonları seviyor, okuyor ve izliyor
ama MHP lideri bu gazetelere ambargo uyguluyor.
İşte size net bir tavan-taban farkı.
Peki buna mukabil Devlet Bahçeli başka ne yapıyor?
Yaptığı şu: Kendi düzenlediği toplantılarda mutlaka Milliyet
Gazetesi'nden Fikret Bila'yı ve Cumhuriyet Gazetesi'nden Mustafa
Balbay'ı sağına ve soluna oturtuyor. Geri kalan medya temsilcileri
nereye oturursa otursun önemli değil. Onun için önemli olan
Cumhuriyet ve Milliyet...
Mustafa Balbay bir süredir Ergenekon'dan cezaevinde olduğu için
onun yerine ulusalcı Tercüman temsilcisi oturuyor.
Bahçeli bir keresinde kendisinin hayran olduğu gazeteci olarak
Fikret Bila'yı örnek göstermişti.
Devlet Bahçeli ve MHP üst düzey yönetimi insanları kategorize etme
konusunda oldukça başarılılar.
Daha önce Türkiye'de sivilleşmeyi savunan ve statükoya karşı çıkan
11 gazeteci yazarı "vatan haini" ilan etmişlerdi.
Şimdi de dört medya grubunun patronları MHP liderinin
hedefinde.
Muhalefetteyken böylesine kategorize etme yetkisini kendinde gören
MHP Genel Başkanı, Allah muhafaza, bir şekilde iktidara gelse kim
bilir herkesi kendine göre nasıl da kategorize eder.
Bu nedenle Allah MHP'ye iktidar nasip etmeye...
MHP yönetimi böylesine kategorize çabası içine girdikçe "MHP
iktidara gelse ülke bölünür" tezini güçlendiriyorlar. Uyguladıkları
ilkel, kafatasçı, kan esasına dayalı milliyetçi politikalarla
sadece Kürtler'i değil Türkler'i de itiyorlar.
Bu işin bir tarafı. Bir diğer tarafı da şu:
MHP, AK Parti ile ilişkileri biraz da bilerek geriyor. Çünkü AK
Parti Hükümeti'nin yapmayı planladığı bir Anayasa değişikliğine
destek vermemek ve bunu da tabanına sıkılmadan anlatabilmenin
planlarını yapıyor!
Ortamı gerer, AK Parti ile ilişkileri şiddet boyutuna getirirlerse,
Türkiye'yi daha da sivilleştirecek, ilk defa sivillerin yapacağı
bir anayasaya destek vermemek için kendilerine göre sebepleri
olacak!
Dediğim gibi, Allah bu kafaya iktidar nasip etmeye...