Ayşenur Arslan, Mahmut Övür'ün neden vurulduğunu yazdı
Gazeteci Ayşenur Arslan, BirGün gazetesindeki köşesinde Sabah yazarı Mahmut Övür'ün silahlı saldırıya uğramasına ilişkin, olayın perde arkasını yazdı.
Ayşenur Arslan, Mahmut Övür'ün yazısındaki, "O (Akşener)
Mehmet Ağar'dan sonra o göreve gelmişti. O görevdeyken ben de
Çatlı'nın Türkiye'deki görüntülerini ilk kez atv'de yayımlamış
sonra da o nedenle vurulmuştum. O görüntülerde kim vardı biliyor
musunuz? Skandalın bir numaralı ismi Abdullah Çatlı'nın yanı
başındaki masada Meral Akşener vardı" iddialarını
hatırlatıp, "Peki o görüntüye nasıl ulaşmış?"
sorusunu sordu ve tanıklığını anlattı.
Arslan'ın yazısındaki bölüm
şöyle:
"Yıl 1997. Mahmut, yazdığı gibi, bir gün elinde bir kasetle
geldi. Heyecandan nefesimizi kesecek bir kasetle... Yine yazdığı
gibi, bir sünnet düğününde çekilen görüntülerde, konuklar arasında
Çatlı ile Akşener görünüyordu. Mahmut, Ali Kırca’nın yanına
oturdu... Düğünde kim kimdir canlı yayında anlattı... İsimleri
verdi... Verdiği isimler arasında, ‘düğün sahiplerinden’ Ali Yasak,
yani Drej Ali de vardı. Habercilik adına çok keyifli, tatmin edici
bir yayındı. Ne var ki, hemen arkasından kâbusa dönüştü. Mahmut
Övür koşarak odama gelmiş, haberi vermişti: ‘Drej Ali telefon
etti... Saydı sövdü... Üstelik buraya geliyormuş...’ Ayaküstü bir
kriz toplantısı yaptık. Tavrımızı kararlaştırdık. Ali Kırca
odasında olacaktı. Ben ve (o sırada haber müdürümüz olan) Ferhat
Boratav, Mahmut’la birlikte Drej Ali’yi karşılayacaktık. Engellemek
yerine ‘ağırlayıp’ konuşmaya çalışacaktık."
"BUNUN HESABI
SORULUR..."
"Bu arada güvenlik şefini aradım: ‘Ali Yasak diye bir
konuğumuz gelecek. Lütfen hemen alın. Ancak yalnız girmesine dikkat
edin, eşlik ederek ATV Haber’e getirin.’ Nitekim yarım saat kadar
sonra güvenlik şefi, yanında Drej Ali ile çıkıp geldi. Ben ve
Ferhat sanki normal bir ziyaretmiş gibi davranmaya çalışıyorduk.
Hatta çay / kahve ikram etmeye kalkıştık... Ama Drej Ali oraya çay
/ kahve içmeye ya da sohbete gelmemişti. Arada bir ‘yengeye’ –yani
bana- şükretmesi gerektiğini, yoksa çok daha ağır konuşacağını’
vurgulayarak esti savurdu. Ne mi söylüyordu? Mealen ve özetle,
şunları:
‘Mahmut Övür, o sünnet düğünün davetlilerinden
biriydi. Oraya gazeteci olarak değil, Ali Yasak’ın arkadaşı olarak
çağırılmıştı. Ama Mahmut, hem kendisine hem de gayet iyi
tanıdığı ablasına ihanet etmişti. Sadece dostlara açık olan bir
daveti, düğün videosunu alıp yayınlayarak sırtlarından
bıçaklamıştı.’
Ali Yasak’ın sözlerinden, ikili arasındaki
arkadaşlığın yeni olmadığını anlamıştık. Dahası, Mahmut Övür’ün
arkadaşlık / tanışıklık artık adına ne derseniz, başta Çatlı olmak
üzere Susurluk sanıkları ile ilişkisi olduğunu fark
etmiştik. Film gibi, çok sarsıcı bir sahneydi yaşadığımız.
Özellikle, Ali Yasak’ın giderken söyledikleriyle: ‘Ben de Drej
Ali’ysem, bunun hesabı sorulur...’ Bu tehditle bir ilgisi var mı,
bilmiyorum. Ama aynı yıl, 1997, 5 Haziran akşamı gelen bir telefon
korkulan haberi veriyordu."
“MAHMUT BİR BACAĞININ SAKAT
KALMASIYLA ‘BEDELİNİ’ ÖDEMİŞTİ”
“Mahmut Övür, bir haber için gittiği Ankara’dan
dönüşünde, evinin önünde kurşunlanmıştı. İlk aradığı kişi bendim.
Doğal olarak hem haber merkezini hem de en yakındaki hastaneyi
alarma geçirdim... Ben de koşarak yanına gittim. Sonrası
malum… Bugüne kadar, kaset olayının perde arkasını yazmadım. Ne de
olsa, işin içinde soru işaretleriyle dolu bir arka plan varsa bile,
Mahmut bir bacağının sakat kalmasıyla ‘bedelini’ ödemişti. Üzerine
gitmek istemedim. Ama yıllar sonra, gerçeğin çok ufak bölümünü
anlatınca... O gerçekte kendi payına değinmeyince... Ve bunu da
sırf, Saray’ın istediği biçimde Akşener’i yıpratmak adına
yazınca... Yazmayı borç bildim. Solculuktan Drej Ali, Çatlı
arkadaşlığına... Fethullah Gülen muhabbetinden AKP milletvekili
adaylığına... İzlerken yüreğimin sıkıştığı bir yolculuk... Değiyor
mu acaba? Kimbilir!”