Ayşe Özyılmazel, Ramiz Dayı'ya özendi!
İclal Aydın'ın Tuna Kiremitçi'yi hedef alan yazısının yarattığı fırtına dinmek bilmiyor. Ayşe Özyılmazel bu konuyu ele aldı.
İclal Aydın'ın Tuna Kiremitçi'yi hedef alan yazısının
yarattığı fırtına dinmek bilmiyor. Ayşe Özyılmazel bu konuyu ele
aldı. Özyılmazel Ezel'in fenomen haline gelen repliğiyle polemiğe
dahil olmuş.
Beni onun gibi sevme!
Ya da onu ben gibi sevme! Herkes başka olmak ister... Herkes
sevdiğinin hayatında özel olmak, biricik olmak ister... İz bırakmak
ister, yıllar sonra bile yüzü onun gözünün önünden gitmesin ister,
bir şarkıya, bir filme, bir şehre, bir sahil kasabasına, bir yere
kokusunu sindirebilmek ister. Maalesef ilişkilerin en anlı şanlısı,
en destansı olanı bile gün gelir biter. Tüketiriz, tükeniriz, niye
başladığımızı unutur, tozla toprakla kaplarız aşkları, sevgileri,
ilişkileri...
KENDİNE GEL
KARDEŞ
Ve fakat ayrılıktan çok, yalnız günlerden gecelerden çok, onsuz
biriktirmeye başladığımız anılardan çok, değersizlik acıtır bizi.
Git her şeyi parça parça etmeden be adam! Git kendimi daha
aldatılmış hissetmeden! Yazar arkadaşım İclal Aydın bugünlerde
fazlasıyla düşündürtüyor beni. Konuya hakim olmayanlar için özet
geçmek lazım; İclal geçen Perşembe 'Ayar çekerim görürsün'
başlığıyla bir yazı döşendi. Tam anlamıyla döşendi yani. Uzun
süredir içinde biriktirdiklerini, susup ses etmediklerini tek tek
ve müthiş bir 'hadiseden geçmişlik'le, 'bak sana iki çift lafım
var, kendine gel kardeş' edasıyla satırlara döktü. Başrolde eski
eşi Tuna Kiremitçi vardı. Kiremitçi'nin çellist Jacqueline ile
aşkını yazdığı yazısından kalkarak isyan ediyordu İclal. Tamam!
Jacqueline sevgilisi falan değildi, o 1987'de ölen ünlü çellist
Jacqueline du Pre idi. Siz aldırmayın sonrasında kopan 'İclal
Jacqueline'i bilmiyormuş, ölen kadını kıskanmış' taşlamalarına.
Hata yapmış işte! Yazının şehvetine kapılmış belki de. Zaten
kendisi de "Evet tanımıyorum ve umurumda da değil" dedi bana, dünkü
yazımda okuyabilirsiniz.
SENİN SEVGİN KİM
Kİ?
Neyse, esas mesele adamın bütün kadınları aynı biçimde sevme
alışkanlığıydı. Ona söylediği aşk dolu sözcükleri eski
sevgililerine de söylemişti bu adam. Aynı tonda, aynı frekansta,
aynı tatta, aynı aşkla, muhtemelen aynı bakışlarla... Bu kıvamda
bir hikayeyi ben de yaşamıştım. Bir aşağı bir yukarı giden
ilişkimizin Oscar'lık finalinden sonra duymuştum gerçeği... Onun
ilişkileri hep aynı nakaratmış meğer, aynı cümlelerle, aynı
sözcüklerle, aynı makamda yaşamış diğer kadınları da. Kendimi tam
da o anda fena aldatılmış hissetmiştim. İçimde bir şeyler
kırılmıştı, tamiri imkansızdı artık. Besbelliydi, o ne beni ne
diğerlerini gerçekten sevmişti. Sevdiği sadece ve her zaman
kendisiydi. Böylesine bir insan kimseyi hakkıyla sevemezdi. Anılar
kıymetsizlikten sırayla silinmeye başladılar hafızamdan. Onunki
sevgi değil hastalıktı ve ben çok sonra fark edebilmiştim bunu.
Nasıl da kandırılmıştım. Yatakta başka kadınla yakalasam bu kadar
koymazdı. Dedim ya; 'çünkü herkes özel olmak ister' diye. Herkes
özel sevilmek ister, iz bırakmak ister... Böyle birinde ancak boşa
kürek çekersin, nasıl iz bırakabilirsin ki? Böyle birinin
karşısında senin sevgin kim ki?
'İYİ Kİ' DİYEBİLDİĞİN
KADAR
Evet! Herkes özel olmak ister. Çünkü acıyan yüreğe ancak bu su
serper. Ne yazık ki su serpilmeyen yürekler de kül olur, kaybolur
gider oralardan. Aşık kişi der ki; beni kimseler gibi sevme.
Kimseleri ben gibi sevme. Muhtemelen bir gün bitecek ilişkimiz.
Kimlerin kimlerin bitmedi ki, kimler gelip kimler geçmedi ki... Sen
beni benim için sev, sen beni benimle sev, bir hikayemiz olsun bize
özel. Bizden sayfalar olsun hayatında, bizden şehirlerin, bizden
sokakların, bizden müziklerin, bizden sözlerin olsun. Olsun ki biz,
bir köşede öylece gülümsesin sana. Belki bir gün çıkarır bakarsın
yalnız kaldığında, geçmişten ışık aradığında... Gülümsersin, hani
'İyi ki...' dersin. Ben de 'İyi ki...' derim o zaman. Zaten
yaşadığımız hayat ne ki? 'İyi ki' diyebildiği kadar nefes almıştır
insan değil mi?