Ayşe Arman ve Nurgül Yeşilçay'dan seksi pozlar!
Hürriyet'ten Ayşe Arman'a konuşan Nurgül Yeşilçay verdiği pozlarla yine çok konuşulacak..
Hürriyet gazetesinden Ayşe Arman'a konuşan ünlü oyuncu Nurgül Yeşilçay çarpıcı açıklamalarıyla gündemde. Yeşilçay'ın açıklamaları kadar Ayşe Arman'la verdiği pozlar da çok konuşulak gibi gözüküyor. Yeşilçay The Killing'in Türkiye versiyonunda Serdar Akar'ın yönetiminde rol alacağı yeni projeyi anlattığı röportajda boşandıktan sonra yaşadıklarını ve özel hayatından çarpıcı kesitleri paylaştı.
Serdar Akar’la yeni bir dizi yapacaksınız, ne hissediyorsun?
- Çok heyecanlıyım. ‘The Killing’in Türk versiyonunu yapacağız. Kadın dedektif. Çok merak ettirici bir senaryo. Yönetmen de şahane, ekip de iyi. Daha ne olsun?
STRATEJİ SÖKMÜYOR BENDE
Kafan, paraya basar mı?
- Öyle bir intiba mı bıraktım? Sıfır! Hatta, bassın diye iktisat yüksek lisansı yapayım dedim. Ama yine bir halt olmadı.
Yatırım yapıyorsun ama…
- Evet. Kendi çapımda emlak yatırımı yapmaya çalışıyorum.
Senin elinde para olması tehlikeli mi?
- Ben seyahate bayılıyorum. Beni bıraksan, gezerim, tozarım yerim, içerim. Oğlan da benim kafamda. Eskiden çok yedim içtim. Şimdi güya daha dikkatliyim!
[photos]
Baba da yardım ediyor ama…
- Yani… Yani…
Çok güzelleştin, eskisine göre daha seksisin. Sen de öyle düşünüyor musun?
- Çok teşekkür ederim. Yaş ilerledikçe bu kadınlık neyin nesidir daha iyi anlıyorsun. Eskiden kendime itiraf edemediğim şeyleri de edebiliyorum artık. Daha dürüstüm. En son kendime leopar desenli ayakkabı aldım mesela, çok da mutluyum…
Rüküş olup olmamak umurunda yani…
- Artık hiç dikkat etmiyorum. Evet var mı, leopar seviyorum.
Senin konumunda olunca, insanın bakkala giderken bile kendine dikkat etmesi mi gerekiyor?
- Galiba öyle olması gerekiyor ama ben onu da yapamıyorum. Çünkü Bebek’in göbeğinde oturuyorum, dışarı çıkar çıkmaz magazin hemen çekiveriyor. İnşallah, taşınacağız yakında!
Gerçekten hep bakımlı olmak gerekiyor mu?
- Bir keresinde Ali Saydam’la konuşmuştum, “Senin, evde bile pijamayla oturmaya hakkın yok!” demişti. Onunla görüşmeye eşofmanla gittiğim için de beni azarlamıştı. Kimse beni azarlamadığı için hoşuma gitti! Meral Okay da arada azarlardı. Oh kendimi çok iyi hissederdim! Boşandığım zaman mesela, “Gel, sana strateji yapacağız” dedi. Buluştuk. Anlattı, anlattı, ben hepsini büyük bir ciddiyetle dinledim. Ama hiçbirini uygulamadım. Sonra aradı, “Ya taşa
bile anlatsam anlardı söylediklerimi. Nesini anlamadın!” dedi. Ben herkesi dinlemeyi seviyorum da sonra kafama göre takılıyorum.
Ne zaman deliriyorsun?
- Aslında güçlüyüm, geçmişe de bakmam, hep ileriye bakarım ama işte arada, “Teker teker gelin kardeşim!” dediğim oluyor. Bu aralar o haldeyim. Her şeyi birden idare etmeye çalışmak şizofren bir durum. Çok üzgün olsam bile eve geldiğimde Nejat’a çaktırmamam gerekiyor. Hisleri güçlü bir çocuk, çok gerçekçi oynamam gerekiyor. Eve girmeden, kendimi gaza getirmek zorundayım, lego oynamak zorundayım, kılıç oynamak zorundayım. Devamlı kendimi dolduruyorum. Yorucu…
ESKİ KOCAM HAKKINDA OLUMSUZ KONUŞMAM, KONUŞTURMAM
Ne kendim olumsuz konuşurum ne de Cem hakkında olumsuz konuşulmasını isterim. Kendini rezil etmedikçe, ben hiçbir şey demem. Tabii ki, “Çocuk nasıl, n’aptı?” diye konuşuyoruz ama pek ilişkimiz yok. Ama Cem, Nejat’ın kahramanı. Nejat, tüm masal kahramanlarının yerine, kendisini ve babasını koyuyor. Benim kahramanım olmasa da ona saygı duyuyorum.
OĞLUMUN TİPİ BABAYA, KARİZMASI BANA BENZİYOR
Osman Nejat’a en çok neyi öğretmeye çalışıyorsun?
- Dürüst olacaksın. Yalan söylemeyeceksin. Kadınlara iyi davranacaksın. Kızlara asla el kalkmaz. Kadınlara duyarlı bir erkek yetiştirmeye çalışıyorum.
Kime benziyor?
- Tipi baba ama benim karizmama sahip!(Gülüyor)
Ne tür kavgalar yapıyorsunuz birlikte?
- Benimle inatlaşıyor. Ama evde benim kurallarım geçerli.
Ödevler filan?
- Oturup onunla ödev yapmıyorum, “Yapacaksın!” diyorum. Yapmak zorunda. Öğretmenlerini ve arkadaşlarını çok seviyor. Ama beden eğitimi dışında başka hiçbir dersi sevmiyor. Her sabah okula gitmemek için türlü taklalar atıyor. Hep aynı terane: “Bacağım ağrıyor, oram ağrıyor, buram ağrıyor, okula bugün gitmesem olur mu?” “Olmaz!” diyorum, “Hadi yürü…”
NE SEVGİLİSİ, SEVGİLİ Mİ KALDI?
Aşk bu yaşta senin için ne?
- Bu yaşta olmaması gereken bir şey! Gençken yapacaksın bitireceksin o işleri. Bu saatten sonra hiç gereği yok.
Niye öyle diyorsun ya, daha 37 yaşındasın…
- Zor ya şu saatten sonra. İlişki zor. Bir düzen kurmuşsun, çocuğun var, işin gücün var, bir sürü şeyi birden yapman gerekiyor. Bir başkası geliyor, “Vay efendim, sen niye bana vakit ayırmıyorsun. Bu neden böyle, neden şöyle?” Gerçekten mutfakta aşçı, yatakta bilmem ne olmanı istiyorlar. Evet, ben de isterim ama eldeki malzeme bu!
Sevgilinin nesi senin için vazgeçilmez?
- Hiçbir şeyi. Sevgili mi kaldı!
Aşk başladığında merdivenleri koşarak çıkıyorsun peki bittiğinde?
- Asansör canım! Asansöre binip, iniyorum. O heyecan bitiyor. Âşık olduğumdaki o kıpır kıpırlık, gece uyuyamama durumum olmuyor. Daha normal ve daha insan halime dönüyorum.
SEVİŞME SAHNELERİNDE HA ADAMI ÖPMÜŞSÜN, HA DUVARI
Ben sevişmedim karakter sevişti...” Bayıldım bu cümleye. Nerden aklına geliyor böyle orijinal cümleler?
- Valla, biri bir şey soruyor. Ben de o an yırtmaya çalışıyorum, işe de yarıyor!
Peki var mı böyle bir şey gerçekten?
- E var. Çünkü çekimlerde öpüşürken, sevişirken, sadece, eylemin oynadığın o karaktere uygun olup olmadığını düşünüyorsun. Bu bir iş, yapacaksın tabii. Aksi, bana kıro geliyor. “Rol arkadaşıyla aşk yaşadı, dizideki aşk, gerçek oldu” filan da salakça. Olan belki vardır da genelde tamamen iş olarak bakıyorsun.
Sette ortalıkta o kadar insan varken sevişme, öpüşme sahnelerine nasıl konsantre oluyorsun?
- Zaten sevişmeye değil, role konsantre oluyorsun. Gerçekten sevgilimle sevişsem, birini oraya sokar mıyım? O an sadece ‘mış gibi’ yapıyorsun ve bitiyor.
Utandığın, rahatsız olduğun peki?
- Hayır, hiç.
Hani, “Çok kalabalık burası, dışarı çıksınlar” filan…
- Öyle yapanlar var. Ama ben doğru bulmuyorum.
Bir sevişme sahnesi defalarca tekrarlanıyor mu?
- Hiçbir sahne 10 kere tekrarlanmamalı. Varyasyonları olabilir. Ama yönetmenlerin şu lafını sevmiyorum: “Çok güzel… Bir daha alıyoruz!” Güzelse, niye alıyorsun? Evet, enerjinin seyirciye geçmesi gerekiyor ama ben onu da bir ya da iki kerede toplayabiliyorum, devamında beceremiyorum.
Peki karşındaki adamla öpüşmeyi istemiyorsan n’apıyorsun?
- Adamla ne alakası var ki! Duvarı da öpebilirsin. Aynı şey! Zaten kameranın kenarına konuşursun, adama konuşmazsın. Ekrandan öyle sanılır. Dolayısıyla her şey ‘mış gibi.’
Peki senin o sahnelerde, hep kusursuz ve zayıf mı olman gerekiyor?
- Ben zaten kamerada zayıf çıkmıyorum. Çok zayıf da değilim. Ama bundan şikâyetçi de değilim. Kadın dediğin biraz ele gelecek. Tamam dönem dönem diyet yaptığım oluyor. Ama bedenimden utanma sıkılma durumlarım yok.
KAZAĞI BOYNUNA BAĞLAYAN VE ÇOK KONUŞAN ERKEKTEN KAÇ
Hayattan ne bekliyorsun?
- Bence yeni dizi güzel olacak. Kalbim pır pır. Bir de bu sene yönetmenliğini yapacağım bir film olacak, onun için de heyecanlıyım. Kendime daha çok zaman ayıracak bir mekânım olsun istiyorum. Atölye gibi bir şey.
Aşk istiyor musun?
- Hayırlısıysa olsun!
Senin durumunda bir kadın olunca, adamlar sürekli yazıp duruyorlar mı?
- Yazanlar var tabii. Bazıları güzel yazıyor, bazıları kötü yazıyor.
Bazı adamlar da meşhur bir kadınla beraber olup haber olmak için ölüyorlar…
- Onlara gerekli yanıtı veririm. Baktım ki çirkin asılıyor. Hemen, “Hiç bu mevzuya girmeyelim, sen kendini yorma!” diyorum. Afallıyor tabii. Ama bazıları çok tatlı geliyor. Onlar da hayatımda olsun, benimle flört etsinler istiyorum.
En tahammül edemediğim adam tipi?
- Pahalı arabaları olan birtakım adamlar var. Allah kahretsin ki zenginler! Birileri onlar için trafiği durdurur, kasım kasım kasılırlar, arabanın kapısı açılır, bir türlü inemezler, valeye anahtarı veremezler, espri yapamazlar, her şeyi ama her şeyi çok ciddiye alırlar. En çok da kendilerini. Onlardan hazzetmiyorum. Kesin bilgi: Bir erkek, boynuna kazak bağlıyorsa, çalar saatin alarmı çalar çalmaz kalkıyorsa kaç! Bir de erkek dediğin çok konuşmayacak! Kadın, ‘dır dır’ eder, adam da “He he” der. Ortalıkta çok konuşan, sürekli kendilerini anlatan adamlar türedi. Bayılasım geliyor onları görünce.
Peki pinti adam…
- Ayy hiç dayanamam! Güzel hoşluklar yapacak. Ama senin sürprizinin de içine etmeyecek. Mesela bir program yapmışsındır, bilmem kaç gündür uğraştığın bir şeydir, adamın da sana sürpriz yapacağı tutar, bir çuval inciri berbat eder. Devamlı evde pijamasıyla oturan adamı da sevmem. Hep aynı parça 40 defa da dinlenmez.
Sen sevgili mi seviyorsun, koca mı?
- Sevgili. Koca galiba becerebildiğim bir durum değil. Ama çocuk istiyorsan evlenmek mantıklı. Çünkü ailenin kenetlenmesi diye bir şey var gerçekten. Çocuğun daha geniş bir ailede büyümesi iyi bir şey.