Ayşe Arman için...
Enseye saplanan, göze geldiği için o gözü daha oracıkta yere akıtan "polis biber gazı kapsülü"nü de hep Efkan'ın anlattıklarından öğrendik...
Ayşe Arman da inanamamış olmalı ki, bugünkü
Hürriyet'te yayımlanan söyleşisinin başlığını diye atıyor...
Okudukça; Arman'ın "inanamamakta"
haklı olduğunu gördük...
Çünkü ileri demokrasi olduğu iddia olunan...
AB gibi bir uygarlık, demokrasi ve hukuk kulübüne
"tam üye" olmak isteyen...
Bunun için başvuru yapılan...
Müzakerelere başlanılan...
O müzakerelerle yol almak için (bir zamanlar) çaba gösteren bir
ülkede akla - hayale getirilemeyecek vahşet olduğunu bir film
izlermiş gibi okuduğumuz satırlarda gördük...
Bu satırların yazarı; Aşe Arman'ın sorularıyla dertlerini
deştiği, imam hatip lisesi mezunu, Ak Parti'ye oy vermiş,
gönüllü sağlıkçı (inşallah Arman'a verdiği söyleşi yüzünden eski
mahallesi ve siyasal iktidarın yanaşmaları tarafından ruh tacizine
uğramaz) Efekan isimli genç adamın anlattıklarının hiçbirini
televizyon ekranında göremedi...
Çünkü...
Konuk olduğu evdeki televizyonların bağlı olduğu kablolu kanalda
"Halk TV" yoktu...
Bu satırların yazarı; Efkan'ın Ayşe
Arman'a anlattığı ve ancak Suriye'de
tanık olunabilecek o vahşet sahnelerinin çekildiği (film gibi
çünkü) anları "uslu çocuklar" ekranlarında
göremedi...
O gece Taksim Gezi Park'a "çay içmek
için" gideceğini haber veren bürokrata inanmıştı
gençler...
Kendileriyle birlikte "Çay içmek isteyen"
sosyal medya merhametlisi ama "makam
canisi" bir üst düzey bürokratın "gerektiğinde
öldürün, bacaklarını kırın, gözlerini çıkarın" mealinde
emirler de verebileceğini (belli ki) akıl edememişlerdi...
Hâsılı...
Bu satırların yazarı gibi milyonlarca yurttaş, "uslu
çocuklar" ekranlarında sadece Taksim
Meydanı'nı izlerken; polis meğer Gezi
Park'ta bir tür "Halep Platosu" kurmuş,
demokrasinin ve hukuk devletinin ırzına tasallut ediyormuş...
Nereden öğrendik?..
Ayşe Arman'dan...
Konuk ettiği Efkan'dan...
"Revirlere saldırmazlar zannettik ama saldırdılar... Bu,
savaşta bile yapılmaz" diyen Efkan'dan...
Enseye saplanan, göze geldiği için o gözü daha oracıkta yere akıtan
"polis biber gazı kapsülü"nü de hep
Efkan'ın anlattıklarından öğrendik...
Neden diye kendi kendimize sorduğumuzda (uslu çocuklar televizyon
yöneticilerine ulaşamadık ki nedenini öğrenelim) şöyle bir cevap
olabilir mi diye düşündük:
"Canlı yayın araçlarının kablo boyları gezi Parkı ve Divan
Otelinin önndeki vahşet sahnelerini çekmemize izin
vermedi"(!)...
Ne dersiniz?..
Öylesi bir cevap, polis şiddetinden daha şiddetli mi olurdu?..
Peki o halde...
Demeyelim...
Ancak...
"Ayşe Arman'ın makalesini okuyun" bari
diyelim...
İlle de o son Gezi Parkı gecesini sadece uslu
çocuklar televizyonlarından izleyip; uslu çocukların on binlerce
dolar maaş karşılığı yazdırıldıkları köşelerden okuyup da
öğrenenlere mutlaka tavsiye ederiz...
Ayşe Arman'ın Efkan'la yaptığı
söyleşiyi lütfen okuyun ve polis
vahşetine "destek" veren bivicdan,
biizan, bimerhamet, biadalet, biedep köşe olmuş köşe
yazarlarının köşelerinde atılan yalanların derecesini de
görün...
Evet efendim...
Böylesine bir söyleşi yaptığı, o söyleşiyi muhtemel bütün müdahale
tehlikelerini de göze alıp yayımladığı için Ayşe Arman'ı
alkışlıyoruz...