Ayşe Arman haşema ile neler yaşadı?
Ayşe Arman'ın karşı mahallede yaşadıkları devam ediyor... Arman bugün de haşema ie denize girmenin keyifsizliğinden yakınıyor...
GAZETECİLER.COM -
Hani dedik ya gazeteciliğin kraliçesini
yapıyor Ayşe Arman diye...
Bugün de devam ediyor o müthiş yazı
dizisine...
Kiminiz eleştiriyor, kiminiz bravo diyor Arman için ama eminiz ki
yazı dizisini de soluksuz bekliyor ve okuyorsunuz... En azından biz
öyle yapıyoruz... Çünkü merak ediyoruz karşı mahallede neler
yaşadığını, neler hissettiğini...
Bugün de 'haşema' ile denize girmenin nasıl bir zulüm olduğundan
bahsediyor Arman... Yani en azından Arman'a göre zulüm geliyor...
Çünkü ilk kez öyle bir kıyafetin içine giriyor... Kendini 'ninja
kaplumbağa' gibi hissetiğini söylüyor...
Ve başlıyor anlatmaya:
"Tarifi yok komikliğimin. Maruz kaldığım zülmün adı
haşema. Üzerimde şu anda...
Kat katım.
Altımda, dansçıların giydikleri gibi bir tight.
Üzerinde, alttan çıtçıtlanan, sadece ellerimi açıkta bırakan uzun
kollu bir body.
Onun üzerinde yağmurluk gibi bir şey.
Kafamda bir bone. Bonenin üzerine de, bende kötü çağrışımlar
uyandıran bir kukuleta.
Sosis gibiyim. Patladım patlayacağım!
Yanına arkadaşı Demet'i de alan Arman, İstanbul'dan İzmir'e
uçuyor ve kendilerine tesettürlülerin seçtiği Ege'de bir otel
buluyorlar...
Bir gecelik de rezervasyon yaptırıyorlar... Sonrasında ise iş
haşemayı giyip denize girmeye geliyor... Arman'ın 'işte
bekledim an' diye anlattığı olaylar şöyle gelişiyor:
"Üzerimizdeki bu tuhaf şeylerle denize
gireceğiz.
Bakalım n’olacak?
Önce bir tereddüt geçiriyorum, sonra kendimi suya
bırakıveriyorum.
Girdim mi ben şimdi suya? Değiyor mu su vücuduma? İnanır mısınız,
tam kavrayamıyorum, neyin ne olduğunu anlamıyorum. Lisede bir kere
elbiselerimle suya düşmüştüm ben, öyle bir his. Birden ana rahminde
bile suda olduğumuz geliyor aklıma, su öyle bir şey, bizim
varoluşumuzun bir parçası, doğal olanı suyun tenimize değmesi, bizi
sarıp sarmalaması....
Sudan bu haşema denilen şeyle çıkması da bir felaket. Mayo ya da
bikini hemen kuruyor, bununla kalakalıyorsun, ne yapacağını
bilmiyorsun. Öylece ıslak duruyorsun. Demet’in paçalarından
kilolarca sular dökülüyor.
Şaşkın şaşkın birbirimize bakıyoruz.
İskeleye oturup, kurumaya çalışıyoruz."
Acaba her türbanlı Ayşe Arman'ın bu hissetiğini hissediyor mu?
Büyük ihtimal hisseden vardır da ses çıkaramıyordur... Hani
'mahalle baskısı' adına...
Neyse devam edelim Arman'ın yaşadıklarına...
Hani türbalı ya Ayşe Arman... Bu yüzen otelde iki şok yaşıyor...
Bir tanesi havuzda üstsüz güneşlenen kızları görünce, diğeri de
bedenleri yarı çıplak kadınların Serdar Ortaç şarkısı eşliğinde
havuz başında göbek atmalarını izleyince...
"Yanlış anlamayın onları kınamıyorum" diyor ve ekliyor:
"Bu mahalle, o mahalle...
Giyinik soyunuk...
Fark etmiyor.
Kadın dediğin böyle, her durumda eğlenmek
istiyor."
Daha sonra da islami kesimde erkek ve kadın ayrımına getiriyor konuyu... Kadınların yaşadıklarını haksızlık olarak buluyor... Erkeklerin neden böyle zorluklar çekmediklerini ve herşeyi kadınların yaşamak zorunda kaldığına değiniyor...
Birde kendini o kadınları isyana sürüklerken hayal ediyor:
"Görmüyor musunuz bu erkeklerin size neler
yaptıklarını! Niye her şeyin en iyisi onların olsun? İtiraz edin,
isyan edin, onları tehdit edin, havuzları değiştirin. Bununla da
yetinmeyin, bu haşemaları onlara giydirin. Yoksa cinsel perhize
gireceğiz deyin. Bu minyatür havuzda haşemalarla, varsın erkekler
yüzsün..."
Bakalım Ayşe Arman yarın neler anlatacak?
İŞTE HAŞEMALI AYŞE ARMAN... FOTOĞRAFLAR DİĞER SAYFADA...
[page_end]
[page_end]
[page_end]
[page_end]
[page_end]
[page_end]
[page_end]