Aydıntaşbaş'a Yunanistan eleştirisi

Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş'ın Yunanistan krizi yazısını, soL dergisinin yazarı Mustafa Adalı satır satır eleştirdi.

soL yazarı Mustafa Adalı, Milliyet gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş'a, Yunanistan'da kriz karşısında haklarını kaptırmamak için sokaklarda, iş yerlerinde mücadele veren Yunan emekçilerine dair yazdıkları vesilesiyle bir mektup kaleme aldı.

Aydıntaşbaş'a "Aslı Kanaatkar-baş," diye hitap eden Adalı, yazınız, "Aydın" bir "baş"a hiç mi hiç "yakışmıyor", yakışmadığını düşünüyorum." diyor ve yazıyı satır satır analiz ediyor:

İşte Adalı'nın yazısından ilgi çekici bir bölüm:

Az da olsa, etrafa bakıp iyi ki Türkiye’de yaşıyoruz dediğimiz anlar var ya; işte dün onlardan biriydi.
Zeus’un evlatları, dün Atina’yı yıkıp yıkarken, iyi ki, dedim, şımarık tembellerin değil, her şeye rağmen çalışkan, sabırlı, inançlı insanların ülkesinde yaşıyorum. (Ama aynı zamanda 5 yaşına kadar her 1000 bebeğinden 61'ini kaybeden insanların ülkesinde yaşıyorsunuz ki, "şımarık tembeller"in ülkesinde bu oran sadece 1000'de 6. İlaveten, unutmayın ki, halkları çalışkan-tembel diye ayırmayı düpedüz kafatasçılık sayan bir dünyada yaşıyorsunuz. Mevzu kimin daha çalışkan olduğu değil, mevzu şu: Küresel efendiler Ege'nin her iki yakasına da ayrı ayrı "kriz bahanesiyle size artık et yerine kuru ekmek vereceğiz beyler, yerseniz" tebligatı yolluyor, bizim yakadakiler "yeriz, buna da şükür" kuzu'luğuyla, karşı yakadakiler ise "yemezler" şahin'liğiyle -ve orta parmağın kalkık olduğu el kol hareketleriyle- yanıt veriyor; aradaki tek fark bu, yoksa ne komşular tembel, ne de biz "en bi çalışkan"ız. Ayrıyeten, tembel dediğinizin, sokakları arşınlayıp hak aramak yerine, evinde yatıp "ben işçinin hem çalışkan hem uysal olanını severim" türünden köşe yazılarını okuması gerekmez miydi?)

Yıllardır üretmeyen, çalışmayan, kafelerde Frappe’lerini yudumlayıp sadece şikâyet üstüne şikâyet eden Yunanlılar, bugün “kendilerine çekidüzen vermemiş olmanın” bedelini ödüyorlar. Ekonomik olarak durumun özeti. (Ekonomik değil, komik özeti. Frappe'leriyle ilgili istatistik bulamadım, fakat bizim okullarda frappe'den daha sert maddelerin tüketildiğini gösteren gıcır gıcır bir anket mevcut, İstanbul'daki her 3 öğrenciden biri esrarcıymış, valla anket ööle diyo. OECD raporları ise Yunanlıların çalışmadığını kim söylerse alnını karışlarız diyo: Komşuda haftalık çalışma saati 42.4 imiş ve bu, ABD'den de, Almanya'dan da, Fransa'dan da, İtalya'dan da, İngiltere'den de daha yüksek. İşte size işin "ekonomik aslı", Aslı Hanım.)

Peki ne yapıyorlar karşılığında? Utanç içinde başlarını öne eğip “Yedik içtik, yıllardır Avrupa’nın parasıyla dev bir kamu sektörünü yolsuzluk ve üretimsizlikle şişirdik” diyeceklerine, hiddetlenip yakıp yıkıyorlar. Bravo! (Şööle "çalışkan" bi gazeteci araştırsa, 11 Eylül'de de parmağı olduğu çıkar bunların. Kesin.) 

Mustafa Adalı'nın yazısının tamamını okuyabilirsiniz.

İndirim Sezonlarında Akıllı Alışveriş: En İyi Fırsatları Yakalamanın Yolları