Aydın Doğan'ın aradığı kan oysa eğer; kalp krizi kaçınılmaz...

Ertuğrul Özkök ve Yılmaz Özdil’in iktidara destek verdiği sanılan Taha Akyol’a pek fazla üstünlükleri yok…

ADNAN BERK OKAN

Türk Müslümanlarında küçüklerin büyüklerin ellerini öpmeleri gelenektir…

El öpenin şahsiyetinde aşınma yapmaz…

Ama…

Yine Türk Müslüman örf ve adetlerine göre; bir küçüğün, bir büyüğünün (meselâ patronunun) elini öptüğüne ilişkin bir haber; küçüğü tarafından “hayır ben patronun elini öpmedim yalan yazıyorsun”  denilerek yalanlanıyorsa…

Haberi yapan kişi tekzip edildiğinde “peki o halde özür dilerim… Bir başka haber yapıp patronunun elini öptüğüne ilişkin haberlerin yalan olduğunu açıkladığını okurlarımızla paylaşırım” deyince “Hayır; yalanlamamı yazmanı da istemiyorum… Benim amacım yalanlamak değil sendeki yanlış bilgiyi düzeltmekti” cevabını veriyorsa…

İşte bu saygısızlıktır…

Ve bendeniz en çok da böylesi durumlarda tutamam dilimi ve elimi…

Klavyede dolaşan parmak uçlarım irademin dışında bu saygısızlığı yapan meslektaşımı eleştiren cümleler üretir…


Söz Akif Beki’ye getireceğim…

Bugüne kadar birçok meslektaşım gibi Beki'yi de eleştirdim, kendisiyle ilgili okurlarımızın merak ettikleri kulis haberi yaptım…

O haberlerin biri hariç diğerleri Akif Beki tarafından yalanlanmadı…

Demek ki o kulis haberler işine geliyordu…

Ama ne zaman ki “Akif Beki, Aydın Doğan’ın elini öptü… ‘Emrinizdeyim efendim’ dedi” diye çok güvenilir bir kaynağımdan aldığım bilgiyi paylaştım okurlarımla; az önce anlattığım “yalanlama” ile karşılaştım…

Beki telefon edip haberi şiddetle kınadığını söyledi…

Bunun üzerine, “Sence Aydın Doğan eli öpülesi bir insan değil mi?.. Elini öpende kişilik erozyonu mu olur?..” diye sorduktan sonra kendi sorumu kendim cevaplamıştım: “Yooo… Yahu Adamın senin yaşında kızı var ve medyanın en saygın patronlarının başında geliyor”…

“Olabilir kardeşim” demişti sert bir ses tonuyla, “benim el öpmek gibi bir adetim yok… Aydın Bey’in elini de öpmedim…”

“Peki o halde özür dilerim… Bir başka haber yapıp patronunun elini öptüğüne ilişkin haberlerin yalan olduğunu açıladığını okurlarımızla paylaşırım” deyip tekzibini yayımlayacağımı söylediğimdeyse; “ Hayır; yalanlamamı yazmanı da istemiyorum… Benim amacım yalanlamak değil sendeki yanlış bilgiyi düzeltmekti”…

Eh yani…

Arkadaşımız, aralarına sızmaya çalıştığı “Beyaz Türk” dostlarıyla (!) yaptığı sohbetlerde Başbakan Erdoğan’ı kınayan sözlerini yalanlamaya ihtiyaç uymazken; kendisinden yaşça büyük patronunun elini öptüğüne ilişkin haberi yalanlamak ihtiyacını duyuyordu…


Peki, bu yazıyı yazmamı gerektiren sebep ne?..

Söyleyeyim…

Birkaç gün önce Akif Beki, Doğan Gurubu gazetelerinden birinin üst düzey yöneticilerinin de bulunduğu bir sohbette yine Aydın Doğan’ın eline sarılıp öpüyor ve “size tam olarak biat ettiğimi biliyorsunuz efendim” diyor…

Bu defa bir başka isteği var Aydın Bey’den…

Kendisi gibi daha önce muhafazakâr mahalleden gelip, Beyaz Türk’lerle dost olmayı başaran…

Ve…

Aydın Bey’in başının belâda olduğu, hesap uzmanları tarafından acımasızca sıkıştırıldığı o günlerde Hükümete yönelik eleştirilerin dozunu arttıran Ahmet Hakan’la “eşitlenmek”…

Yani…

Küçümsediği Radikal Gazetesi için, “ben bu gazetenin yazarı mıyım yahu; burada kaybolup gideceğim” diye ağlanıp; mutlaka Hürriyet’e atlamak…

 

Ey güzel insanlar!...

Burada bir saptama yapayım…

Aydın Bey; her yazısını okuduğunda içi cız etmesine rağmen Yılmaz Özdil’e katlanıyor…

Neden?..

Çünkü Özdil halen Türkiye’nin en çok okunan yazarı…

Okunma nedeni yazı üslûbundan daha ziyade yaptığı muhalefet…

Demek istemem o ki…

Aydın Bey, Hürriyet’te Özdil tipi muhalif yazılardan hoşlanmıyor…

Özkök’ün yazılarından bile rahatsız…

Ama…

Dediğim gibi…

Özdil ve Özkök en çok okunan iki yazarı…

Ve…

Sizlerin de bildiğiniz gibi Aydın Bey hem; çok okunan ama muhalefette de sınır tanımayan bu iki yazarını korumaya çalışıyor…

Hem de Taha Akyol’un bile zaman zaman Hükümeti eleştiren yazılarını dengeleyecek, Hükümeti savunurken “inisiyatif de alabilecek”, Hükümete gerçekten yakın; Başbakan’ın da kabulleneceği hatta sevineceği bir yazarı gazeteye monte etmek istiyor…

Akif Beki “aranan kan benim” diyor…

Diyor ama…

Aydın Bey de Beki’nin Başbakan Erdoğan ve hele Emine Erdoğan tarafından hiç sevilmediğini çok iyi biliyor…

Yani…

Aydın Bey’e göre Akif Beki, muhalif yazarları dengeleyebilecek güvenilirliğe ve yeteneğe de sahip değil…

Radikal’in fiziki nüshasında da web sitesinde de “en az okunan” yazarlardan biri…


Şimdi…

Aydın Bey gibi akıllı ve akılcı; yaptıkları muhalefetle yüreğini yakan iki yazarını bile gazetesinin tirajına yaptıkları “olumlu” katkıları nedeniyle sahiplenen bir medya patronu;

Başbakan Erdoğan’ın güvenmediği, eşi Emine Erdoğan’ın adını anmak istemediği ve üstüne üstlük Cemaat’e yakın görünebilmek için her türlü hamleyi yapan birini nasıl olup da ” muhalif yazarları dengeleyici bir unsur” olarak kabul ederek Hürriyet’te köşe verecek anlamıyorum…

 Aksine; Başbakan’a “cephe” almış gibi olacağını tahmin ediyorum…

 

Neyse…

Onun kararı tabii ki Aydın Doğan’a ait…

Belki de “Akif Beki’yi Hürriyet’te kaydıracağım” haberini de Akif Beki değil de bizzat kendisi sızdırıp tartışılmasını istemiştir…

Dedim ya…

Beni ilgilendirmez…

Haaaa…

“Deki Beki Hürriyet’te yazacak, sen ne dersin?” diye sual eden olursa arz edeyim efendim…

Bendeniz, gazete patronlarının siyasal iktidara yakın yazarları istihdam etmelerini çok hoş ve anlayışla karşılayan biriyim…

“Gazetecilik muhalefet etmektir” fikrini “aptallık” olarak tanımladığım bilinir…

İlle de siyasi gazetecilik “muhalefet etmek kadar siyasal iktidarın da yanında durabilmektir”…

Ancak…

Hürriyet’e baktığımda “siyasi iktidarın yanında duran, inisiyatif alabilen” tek bir yazar bile göremiyorum…

Eğer Akif Beki’nin muhalefeti dengelemek için aranan kan olduğu zannediliyorsa yanlış…

Aksine…

O karar muhalif gazetecileri daha da büyütür…

Çünkü…

“Başarı izafidir”…

Ve başarının mihenk taşı, başarısızlıktır…

Ertuğrul Özkök ve Yılmaz Özdil’in iktidara destek verdiği sanılan Taha Akyol’a pek fazla üstünlükleri yok…



Zira…

Akyol hem sevilen sayılan bir liberal muhafazakâr entelektüel, hem de Hükümet’e destek verirken veya eleştirirken samimi…

Şimdi….

Hükümet’e siyasi fikir ve davranışlarıyla böylesine yakın ve Hürriyet’in genel okur profilinin de kabullendiği ve fakat Başbakan’ın da sevip saydığı, değer verdiği bir entelektüelin yanına; Başbakan’ın güvenmediği, ailenin “itici” bulduğu bir yazarı getirip koymak ne kadar “akılcı” olur takdirlerinize bırakıyorum…

adnanberkokan@gmail.com