Aydın Doğan medyanın sarı öküzü olmasın...

Ne Nazlı Ilıcak kaldı, ne Mehmet Ali Ilıcak kaldı, ne Can Aksın kaldı, ne Metin Yılmaz kaldı…

ADNAN BERK OKAN

Siz “Sarı Öküz” fıkrasını bilir misiniz?..
Bilmeyenlere anlatayım…
Efendim…
Aslan bir gün öküzlerin hepsini yemeyi kafasına koyar…
Nasıl da bakımlıdırlar…
Nasıl da iridirler…
Haber gönderir…
“İçinizden birini, en semiz olanı, yani sarı öküzü bana kavgasız, gürültüsüz kendi ellerinizle teslim edin… Aksi halde sürünüze dalar hepinizi telef ederim…”
Gençler korkar…
En yaşlıları ise:
 “Amman haaa!..” diye itiraz eder: “Sakın yapmayın bunu… İçinizden birini hem de kendi ellerinizle teslim ederseniz; sonra sıra mutlaka diğerlerinize de gelecektir…”
“Peki, ne yapalım?” diye sorar genç öküzler…
“Bir olun, birlik olun; Aslana karşı dik durun… ‘Biz seni paramparça ederiz… Senin pençelerin varsa bizim de boynuzlarımız var… Birlikten doğan gücümüz var… Karnını delik deşik ederiz’ deyin…”
Dedim ya…
Gençler korkarlar…
“Sürümüze dalıp hepimizi telef etmesindense içimizden birini verelim kurtulalım” derler…
Ve öyle yaparlar…
Sarı öküzü Aslana teslim ederler…
Bir süre sonra Aslan haber gönderir…
Benekli öküzü ister bu defa…
Aksi halde sürüye dalıp hepsini telef edecektir…
Gençler korkar; benekli öküzü de verirler…
Ve…
Aslan sürekli ister…
En sonunda sadece üç öküz kalır ki birisi en başta daha:
“Amman haaa!.. Sakın yapmayın bunu… İçinizden birini hem de kendi ellerinizle teslim ederseniz; sonra sıra mutlaka diğerlerinize de gelecektir” diyen yaşlı öküzdür…
Gençler Aslanın bu defa hangisini isteyeceğini kara kara düşünürken yaşlı öküzün bilge sesini duyarlar:
“Gençler… Ben sizi en başında daha uyardım ama beni dinlemediniz… Aslana karşı birlik olamadınız… Dik duramadınız… Sarı öküzü verdiğiniz gün işin buraya geleceğini söylemiştim beni dinlemediniz… Şimdi boşuna ağlaşıyorsunuz…”

Evet, ey güzel insanlar!..

Bu fıkrayı AKŞAM’dan, dönemin Başbakanı Yılmaz’ın ricasıyla(!) kovulmadan önce anlattım arkadaşlarıma…
Ama…
“Çaresiziz” dediler Yaşar Güvenir’in şarkısında söylediği gibi…
Sonra ne mi oldu?..
Ne Nazlı Ilıcak kaldı, ne Mehmet Ali Ilıcak kaldı, ne Can Aksın kaldı, ne Metin Yılmaz kaldı…
Hepsini kovdu Mehmet Emin Karamehmet…
Oysa ben o kadronun “Sarı Öküzü” idim…

Şimdi…
Aydın Doğan’a yapılanlara geleyim…
Aydın Doğan’ın beni sevmediği sır değil…
Ben de pek bayılmam Beyefendi’ye…
Ama…
O “patron”, ben “medya emekçisi” olsam da aynı geminin yolcularıyız…
Bugün Başbakan, iktidardan aldığı gücünü onu yıkmak için kullanıyor ve ben, bizler (İlle de gazete patronları ve o patronların çalışanları) uzaktan bakıp kıs kıs gülüyorsak; bilmeliyiz ki bir gün sıra bize de gelecek…
Önce Aydın Doğan; sonra Ferit Şahenk, Turgay Ciner, Erdoğan Demirören ve diğerleri…
Hepsi ama hepsi…
Kimileri, “Onlar da iktidar medyasının patronları gibi başbakana biat eder kurtulurlar” diye düşünebilir…
Bunu düşünenlere acı acı gülerim…
Çünkü…
Bilirim ki…
Başbakan Aydın Doğan’ı yedikten sonra bir bir onları da yiyecektir…
Benden uyarması…

adnanberkokan@gmail.com