Aydın Bey'in yağdanlıkları...

Nuh Tufanı, Lut Kavmi'ne gönderilen taş yağmuru nasıl ki Allah’ın cezalandırıcı ve intikamcı yüzünün görüntüleriyse....

Ak Parti Hükümeti ilk kurulduğu dönemde Aydın Bey için hükümete yakın kalemler “Moda”, hükümeti eleştiren yazarlar ise “demode” idi…
Neden?..
Hükümet’e “şirin” görünmek, devletten elde ettiği servetine servet katmak için elbette…
Olmadı…
Hükümet bunu yemedi…
Hatta daha da öte gitti Hükümet…
Aydın Bey’i, yularına bir demet ot bağlanmış dolap beygiri gibi sürükledi peşi sıra…
Aydın Bey yürüdü… hükümetin, “Bize yakın dur sana bunu yedireceğim” dediği ot da yürüdü...
Emrinden çıkmayan birkaç yazarı da Aydın Bey'i izlediler "ottan bir tutam da bize düşer" diyerek…
Ne otu yiyebildi Aydın Bey…
Ne atlıktan kurtulabildi…
Kamuoyu onu, “ticari çıkarları için hükümete yağ çeken ya da baskı yapan işadamı” olarak tanımladı…
Ernest Hemingway medeni cesareti şöyle tanımlıyor: “Her türlü baskıya rağmen erdem”…
Aydın Doğan hiçbir baskı karşısında erdemli olamadı…
Çünkü "Medeni Cesareti" yoktu...
Ya soğukkanlılığını yitirdi… baskı kuranlara, kendi medyasında hakaret yağdırdı…
Ya da biat etti… genel yayın müdürü ve bir köşe yazarını, “Bakın gazetemin yüzünü iyice hükümete döndüreceğim” diye Umre’ye gönderdi …
Gerçek inananların, “göstermelik umreyi göze alabilenler, her türlü katakulliyi çevirirler” diye düşüneceklerini unutarak…
Ve çöküşün kızıl şafağında feryat etmeye başladı bu kez yeniden…
Gördük işte…
Yüksek onurlu kimi yazarları, vergi konusunda tek kelime yazmazken, Rodos ve fasıl arkadaşları, yalakalığın en arlanmazını sergilemekten utanmadılar…
Neden?..
Çünkü gerçek gazeteci değildiler…
Gazetecilik için çıkmamışlardı yola…
Cukkayı en kısa zamanda nasıl kapacaklarının hesabını yapıyorlardı…
Oysa gerçek gazeteci okurundan yana olandır…
Maaşını veriyor diye patronunun yolsuzluklarını savunamaz…
Bu konuda yaptığım son analizi şöyle bağlamak istiyorum...
İnsan Allah’ın bir parçasıdır ve ondan aldığı kimi özelliklerle donatılmıştır…
İnsan'ın gerektiğinde intikamcı, gerektiğinde cezalandırıcı oluşu, Allah’ın bir parçası olmasından kaynaklanmaktadır…
Aydın Doğan, ne yazık ki Allah’ın sadece “cezalandırıcı ve intikam alıcı” özelliklerini almış gibiydi…
Sonunda Allah, kendine ait özelliklerini, Aydın Doğan’ın rakiplerine gösterdiğinden daha fena gösterdi…
Nuh Tufanı ve Lut Kavmi'ne gönderilen taş yağmuru nasıl ki Allah’ın cezalandırıcı ve intikamcı yüzünün görüntüleriyse; Aydın Doğan’ın vergi kaçırma gafletine düşmesi de Allah’ın onu Şeytan karşısında “aciz ve korumasız” bırakarak belâya düşmesine göz yummasından dolayıdır…
Aydın Bey'in “yağdanlıkları” her ne kadar “Kozmik Bilgisayar” deseler de sonunda o “cezalandırıcının” Yüce Allah olduğunu kabul edeceklerdir…
 
adnanberkokan@gmail.com