'Avrupa’da sürekli yeni yazara, kitaba ihtiyaç var'

Sayım Çınar Pekin'e gitti, Metin Celal ile Kitap Fuar'ında Onur Konuğu olan Türkiye'deki yayın sektörünü, fuarı, gelecek günleri konuştu.

GAZETECİLER.COM - SAYIM ÇINAR - PEKİN

Son yıllarda yükselen yayıncılık sektörü için kitap fuarları en önemli zirveler. Bu yıl Türkiye 2014 Pekin Uluslararası Kitap Fuarı onur konuğu. Sayım Çınar fuarda Metin Celal ile fuarı, gelecek günleri, yayıncılık sektörünü konuştu.

ORHAN PAMUK İLE TÜRKİYE'YE BAKILMAYA BAŞLANDI

2014 Pekin Uluslarası Kitap Fuarı onur konuğu Türkiye. 2 yıl önce de Londra’daydık.  Nasıl değerlendiriyorsunuz son süreci?

Türkiye, ekonomik anlamda yükselen bir ülke. Aynı zamanda yayıncılıkta da büyüyor. Geçen on yıl içinde her yıl yüzde 10 -15  büyüme kaydediliyor. Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin yaptığı araştırmaya göre dünyanın en büyük 13. yayıncılık sektörü. Ama bunun yanında uzun yıllar Türk edebiyat dışa kapalı kalmış. TEDA ile değişti. 2008 Frankfurt onur konukluğu başlangıç sayılır. Çoğu yazarımız yabancı dillere çevrilmemişti bundan önce. Özellikle Avrupa’da sürekli yeni yazara, kitaba ihtiyaç var. Almanya gibi ülkeler özellikle bu arayış içerisindeler. 2006’dan itibaren Türk yazarlar keşfedilmeye başlandı. Hızla yayınlanıyor, Türkiye’deki üretim dünyaya da yansıyor.


Orhan Pamuk’un Nobel ödülü de bir milat sayılabiliriz diyebilir miyiz?

3 iyi tesadüf bir araya geldi. Nobel, 2008 Onur Konukluğu, TEDA programının başlaması. Orhan Pamuk’la Türkiye’ye bakılmaya başlandı. Yaşar Kemal’den, Orhan Pamuk’tan başka yazarlar da olduğunu anladılar.

EĞER AJANSLAR ÇALIŞMASA, TEDA'NIN BAŞARISI...

Birçok ajans da katılıyor fuarlara. Kültür Bakanlığı desteğiyle geliyorlar. Ajansların durumunu değerlendirir misiniz?

Eğer ajanslar çalışmasa, TEDA’nın başarısı yarı yarıya az olurdu. Gönüllü öncüler gibiler, Türk yazarlarını anlatıyorlar, yayıncıların neler yapabileceklerini anlatıyorlar. İşin albenisi artıyor, çeviri desteği kitabı daha da çekici hale getiriyor. Yabancı yayıncı da risk almayı göze alıyor böylece.

Çin’deki günleri nasıl değerlendirirsiniz?

Kapalı bir toplum. Bir buçuk milyara yakın nüfusu var. Yeni yeni dışarı açılmaya başlamış. Yönetim sistemi de aynı şekilde. Yeni keşfedilen bir ülke. Öte yandan baktığımızda Amerika’dan sonra ikinci büyük yayıncılık sektörü Çin. Dolaştığımızda görüyoruz, her stant bir hikaye. Kolay kavrayamayacağız bir yapıları var. Devlet kurmuş başta. Edebiyat, tıp, çocuk yayınları gibi isimleri var. Eyaletlere dönüşmüş sonra. O eyaletlerin de yayınevleri olmuş. Ekonomik dışa açılmayla birlikte de özel yayınevleri kurulmuş. Başta söylediğim gibi çeviri kitap okuma oranları çok yüksek değil.

GELECEK YILLARDA İSTANBUL KİTAP FUARI DAHA YOĞUN OLACAK

Satışlar iyi gidiyor gibi görünüyor. Mario Levi yüksek baskıyla çıkacakmış.

Bizim Çinli yayıncılarla yapabileceğimiz 3 şey var. Kendi eserlerimizi satmak, onların eserlerini çevirmek, ortak yayınlar yapmak. Matbaacılıkta ucuz ve iyi şekilde bastırabiliyorsunuz. İstanbul Kitap Fuarı’nda Çin onur konuğuydu. Gelecek yıllarda da fuara katılım daha yoğun olacak. Zaten fuarın amacı iş görüşmeleri yapmak, kaynaşmaktır.

En fazla kitap sattığımız ülke hangisi?

Almanya. İlgileri yüksek ülkemize. Dünyanın dışa en açık ülkelerinden biri. Çok yüksek sayıda çeviri kitap yayınlanıyor.

Çince çevirmen bulmak da zor olmalı?

Çevirmen sorunu var evet. İngilizce çeviriler üstünden çevriler yapmaya çalışıyor yayıncılar ama bu doğru yöntem değil. Kültür Bakanlığı bir takım çeviri atölyeleri yapıyor. Birçok Türkçe bilen Türkoloji mezunu araştırma görevlileri var. İlk açılan bölümler Türkoloji olmuş, Sinoloji de bizde 40’larda açılmış. Şimdi yeniden bir cazibe yaratılmaya çalışılıyor.

MAO YALNIZ KAĞIT PARALARIN ÜSTÜNDE

Çin hala Mao Zedung’un etkisinde mi?

Mao yalnızca kağıt paraların üstünde. Turistlerin ilgisi var mezarına çok ilgi var, neredeyse bizim Anıtkabir gibi. Ülkeye baktığın zaman Amerikan şehrinden farklı değil. Her şey son derece modern.

Buraya gelen yazarlar seminerler yapıyor. İlgi nasıl?

Asla yeterli bulmam ama en çok ilgi gördüğümüz Budapeşte’ydi.

Gençlik çocuk stantları büyük ilgi görüyor.

Güçlü bir çocuk yayıncılığı var. Çin’de de bizde de gençler çok kitap okuyor. Fazla sayıda da çocuk kitabı satılıyor. Karşılıklı ilgi var.

Bizim yazarlarımızı iyi tanıyorlar mı?

Çok fazla bildiklerini söyleyemem. Son 3 - 4 yılda tanıdılar. Elif Şafak ve Orhan Pamuk İngilizceden geldiği için avantajlı. Fuarlar bunun için önemli. Frankfurt var, İspanya’da onur konuğuyuz. Hareketli günler bizi bekliyor.

Sizi şaşırtan şeyler oluyor mu fuarda?

Çinlilerin bize karşı çok derin bir muhabbeti var. Kötü anıları yok bizimle ilgili. İpek yolunun iki tarafındayız, işbirliği yapmalıyız diyorlar. Halk da öyle. Amerikalı muamelesi yok.

TÜRKİYE İLE ÇİN'İN ORTAK YANLARI VAR

Türkiye’yle Çin arasında benzerlikler var mı?

Kadim, geleneksel bir toplum. Aile, hediye geleneği, misafir kültürü gibi ortak yanlarımız var. TÖMER’de Türkçe öğrenen çok var, üniversitede öğrenenler var. Amasra ile Bartın ile ilgileniyorlar.

Yazarları neye göre seçtiniz fuara gelirken?

Kolay bir prensibimiz var. Hangi ülkeye gidiyorsak, o ülkenin diline çevrilmiş olmasını önemsiyoruz. Çin’e gelirken de öncelikle onları davet ettik. Sonrasında İngilizce dilinde kitabı olanlar. Son olarak da konuya bağlı olarak davetlilerimiz oldu.

Çağrılmayan yazarlar tepkili oluyor mu?

İlkeleri bilmiyorlar, o yüzden tepkili olabiliyorlar. Eş dost çağırmıyoruz, prensiplerimiz var.

Türkiye’nin kültür politikalarında bir değişim var.

Son on yılda yükselen bir ülke oldu, kültür sanatı da ayıramazsınız. Parlak isimler çıktı, dikkat çekti. Tarkan bile çok önemli. Bütün Rusya ona hayran. Televizyon dizileri aynı şekilde.

Farklı dillerde daha çok kitap okumaya başlayacağız. Türkçe basar gibi İngilizce de basıyor artık Türkiye’deki yayınevleri. Olumlu bir gelişme bu.

Bence İngilizce kitaplar Türkler okumuyor, gelen turistler okuyor. Ahmet Ümit’in kitapları çok baskı yapıyor. İhraç da ediyorlardır, öyle de satılıyor.