Avni Özgürel isim vermeden Özkök'e çaktı!
"Şu ara son demde gaz halini yaşamakta. Buğusunun, kokusunun hâlâ yoğun şekilde hissediliyor olması, ortalıkta esinti olmadığından. Ama vakti erişti, vade doldu. Yakındır, rüzgârın eli kulağında."
"Bugünü anlamak için geride bıraktığımız son işaret
taşına bakmak, onu doğru okumak kâfi aslında.
... Birilerinin kendisini sigaya çekip tetikçiliğini yaptığı insanları satmaya zorlanmaktan korktuğu için önüne çıkan her dala tutunmaya çalışan medyatik şapşallığın sahneye sürdüğü, şarap uzmanlığından umre yarenliğine, spermden iç çamaşırı markasına, Said Nursi'den Fethullah Hoca muhabbetine, oradan Ahmet Kaya'nın mezarına savrulan, her savruluşunda çaresizliğini ve paniğini sergileyen ar damarı çatlamışlıktan söz ediyorum.
Neyse ki sonu geldi bu oyunun. Dünyada eşi benzeri görülmemiş şekilde basını meslek örgütlerinden soyutlayıp çıkar çarkının dişlisi, gazetecilik mesleğini yarı/tam zamanlı iş takipçiliğine dönüştüren; kişiliksizliği çağdaş gazetecilik normu olarak tebcil eden madrabazlığın sonu bu. Kendine aydın diyen okur-yazar takımını Tayyip Erdoğan'la ilgili düşüncesini soran yabancı basına isimleri yayımlanmamak/açıklanmamak kaydıyla konuşur hale getiren veresiyeci zihniyetin sonu..
Sabık genel yayın müdürü ve şurekasını işaret edişime bakıp ona önem atfettiğimi, olan biteni onunla izah ettiğimi düşünmenizi istemem. Birilerini, bir şeyleri, bir zihniyeti, bir dönemi temsil ediyordu o. Astığı astık, kestiği kestikti. Katıydı bir zamanlar! Ta ki 'Ya herru ya merru' deyip, mensubu olduğu grubu büyük sermayenin sözcüsü yaptıktan sonra kavgada cepheleri, safları tanzim edecek, tereddüt içinde olanları angaje hale getirerek "Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için" ilkesini Ak Parti'yle kavgasına hâkim kılana kadar...
Rüzgârın eli kulağında
Sonrası malum. Her şey bir anda yerle bir oldu. Her şeyi bir şeye
dayamışlardı, bir şey yıkılınca her şey yıkıldı!
Yıllar yılı zirvede oturmuş, derinin derinine vakıf olduğu kabul
edilen, her söylediğine keramet atfedilen insanın hiçbir öngörüsü
gerçekleşmemişti. "Netice söylediğim gibi olacak, bana
güvenin" dediği ne varsa tutmadı, aksi gerçekleşti.
Askerin tavrı, yargının tepkisi, referandum, seçim... Bir oldu, iki
oldu... Derken ona el veren, onu vekil kılanlar bir bir
sırtlarını döndüler. Eridi o katı insan, yumuşadı. Aşina olmadığı,
görülmesi hayra yorulmayacak yerlerde gezmeye, dilini, zihnini ve
kulağını alışık olmadığı tatlara, kavramlara, seslere açmaya
başladı. O kıvamda idare etti bir süre. Şu ara son demde
gaz halini yaşamakta. Buğusunun, kokusunun hâlâ yoğun şekilde
hissediliyor olması, ortalıkta esinti olmadığından. Ama vakti
erişti, vade doldu. Yakındır, rüzgârın eli kulağında.