Ateş: Spikerliğe asla geri dönmem
Kültür ve Sanat programıyla izleyicinin karşısına geçen güzel sunucu Julide Ateş, Spikerliğe bir daha asla dönmeyeceğini söyledi.
Yılların haber spikeri Julide Ateş, ekranlara yepyeni bir kültür sanat programı ile dönüş yaptı. TRT'de kültür sanat programı sunan Ateş, rutinden sıyrılıp, başka tecrübeler kazanmanın keyfini yaşıyorum diyor. 'Yaptıklarım ve yapamadıklarım ortada ben bu yarışta yokum demeyi bildim ' ifadelerini kullanan haberci, kimseye kırgın olmadığını vurguluyor. 17 yıl spikerlik yapan Ateş, haber spikerliğine asla dönmeyeceğinin altını özellikle çiziyor. Güzel sunucu işinini artılarını eksilerini hedeflerini Yeni Şafak'tan Hatice Saka'ya anlattı...
- Uzun zamandır ekranlardan uzaktınız, dönüşünüz TRT'de
yayınlanan bir kültür-sanat programı ile oldu. Haber spikerliğinden
kültür sanat programına geçmeye nasıl karar verdiniz?
Haberi bırakır bırakmaz kültür sanata geçeyim demedim. Dört büyük
kanalın ana haberinden elenmiştim. Büyük televizyon kanallarının
ara haber bültenleri ve küçük ölçekli kanalların ana haberleri için
teklif aldım. Hiçbirini kabul etmedim. 17 yıldır aralıksız
çalışmanın beni çok yorduğunu fark etmiştim. Yaşımdan evvel
sorumluluk almıştım. 23 yaşındayken Star ana haberi sunuyordum,
ekrana çıkarken yaşım daha büyük gözüksün, haberin ağırlığını
kaldırayım diye koyu makyaj yapıp, tayyör giyerdim. Mezuniyetimde,
evlendiğimde, çocuk doğurduğumda işime hep devam ettim, ekranlardan
hiç ayrılmadım. Doğrusu bir yıl seyahat edip aylaklık yapmak iyi
geldi.
Türkiye sizi güzellik yarışması ile tanıdı. Televizyon
dünyasına parladığınız dönem çok eleştirildiniz, o zamanlarki
psikolojinizi anlatabilir misiniz?
1990 yılında Türkiye güzeli seçildiğim zaman ilk özel televizyon
kanalı kuruldu. Tabi ki ekran yüzüne ihtiyaç vardı. Önce programla
şans tanındı. Performans gösterince, emek verince, iş ana haber
spikerliğine kadar ulaştı.
Yalnızca güzel olduğunuz için ana haber spikerliği
vermediler yani.
İnsanlar bana karşı öfkeliydi ve 'güzellik kraliçesi seçildiği için
spiker oldu' gibi eleştiriler geldi. İletişim mezunlarından ya da
sade bir vatandaştan daha evvel fark edilip şans tanınıyor bu bir
gerçek. Ama ben 90'da güzellik kraliçesi oldum, her sene üç yarışma
yapıldığını farz edersek, 17 yıl geçti aradan en azından.
Sizin için ilk olmanın eziyetini çekti diyebilir
miyiz?
İlk olmanın hem dezavantajını hem avantajını yaşadım. Cem Özer'in
şöyle bir lafı var hiç unutmam, 'Biz kar küredik başkaları
arkamızdan kaydılar' Ben eleştiri oklarını alırken, cephede
savaşırken, arkamdan birileri çok rahat açtığım yoldan geldi.
Bunların hepsinin hakkını yemek istemem. Beğendiğim, takdir ettiğim
arkadaşlarım var. Defne'nin( Samyeli) ve Elif'in (Ilgaz) emek
verdiğini biliyorum. Kraliçelikten gelmeyip; makyözlükten
kurpiyerlikten, klip oyunculuğundan, mankenlikten gelen haber
spikerleri oldu ama kimse bizim kadar irdelenmedi.
GÜNAHKÂRSIN ÇÜNKÜ GÜZELSİN
Medya sektörü eleştiri oklarını neden güzellik
kraliçelerine yöneltti?
İnsanların aklanmak için siyah fona ihtiyacı vardır. Medyada
çalışanlar için, siyah bir fon teşkil etmek üzere, güzel bir zemin
hazırladık. Doğuştan günahkârsın çünkü güzelsin, suçlanman için hoş
bir zemin var. İnsanlar da bunu tepe tepe kullandılar. Ne okuduğun
üniversiteye, ne yaptığın işlere bakmadan laf söyleme hakkını
buldular.
Bu eleştirilere nasıl karşılık verdiniz?
En güzel cevap başarı ve performanstır. 2000 yılında Türk Dil
Kurumu Onur Ödülü'nü aldım. Haber yapmıyor bunlar sadece okuyorlar
dendi. Kocaeli hapishanesine giren, İstanbul Üniversitesi ile
ilgili yolsuzluk dosyasını açan ilk muhabir oldum. Yabancı dil
dediler. Boğaziçi Üniversitesi İngilizce öğretmenliğinden mezunum
ki bu bölüme de Ege Üniversitesi Filoloji bölümünden geçtim. Şimdi
bütün eleştirilere sadece gülüp geçiyorum.
Yeni programınızda nasıl bir içerik
hazırlıyorsunuz?
Bu bir program değil kültür-sanat bülteni. Sektörde böyle bir
bültene ihtiyaç vardı, bunu da biz yapalım dedik. 15 dakika
süresince o gün Türkiye'deki bütün sanat ve kültür etkinliklerini
vermeye çalışıyoruz. Bültende ayrıca, sanatçılarla yaptığım
röportajlar yer alıyor.
Haber spikerlerinin çoğu bir süre sonra bu işi bırakıp
haber dışındaki başka alanlara yöneliyorlar bunu neye
bağlıyorsunuz?
Haber klastrofobik bir şeydir, rutin bir iştir, ölmedikçe ekrana
çıkmak zorundasınız. Haberin içinde dinamizm vardır ama şehit
haberi de istismar edilen çocuk haberi de okursunuz. Olaylara karşı
bütün duyarlılığınız algılarınız açıktır haberde. Dolayısıyla çok
uzun süre götürebilen az insan var. 17 yıl aralıksız bu işi yaptım,
benim kadar dayanan çok fazla spiker yok.
17 yıllık emeğin karşılığını aldığınızı düşünüyor
musunuz?
Elbette aldım. Beni rakip gören birkaç meslektaşımın sözüne değil,
milyonlara bakarım. 17 yıl bu işten ekmek yedim, sokağa çıktığımda
sarılan, kızıma örnek gösteriyorum diyen insanlarla karşılıyorum.
Seyirciyi baz aldığınız da en büyük ödülün, bu sevgi ve saygı
olduğunu görüyorsunuz.
İŞİMİ EGOMLA BİRLEŞTİRMEDİM
Medyatik biri değilsiniz, ekranlarda hiç görünmemeniz
konusunda söylenenlere ne diyeceksiniz?
Şunu çok yanlış buluyorum, yok oldular ne yapıyorlar. Seyircinin
hayatında yok olduğum oranda kendi hayatımda var oluyorum.
Çocuğumun başını ekran önünde okşamıyorum diye bundan haz duymuyor
değilim. Hayat dağa tırmanmaksa bunu tek iple yaparsanız, ip
kopunca yere çakılırsınız. Ben hiçbir zaman işimi egomla
birleştirip o dağa tek iple tırmanmadım.
Sizin bir de yazarlık yönünüz var.
Kendimi yazar addetmiyorum ben yazar değil yazan bir insanım. İnsan
çiğ doğuyor ve pişiyor. Bu pişme sürecinde de taşıyor, bu yazılarda
benden taşan tecrübeleri kaleme alıyorum. Ben piştim benden sonra
gelenler kısık ateşte pişsin, ben üşüdüm benden sonrakiler
üşümesin. Kendimi özgürce anlatabilme imkanı yakaladım ve güzel
tepkiler alıyorum, şimdilik çok iyi gidiyor.
Haber spikerliğine dönmek gibi bir projeniz var
mı?
Asla, benim için o sayfa kapandı. Çok iyi teklifler gelse de
dönmem. Öyle bir beklentim ve arzum yok. TRT'deki program iyi
gidiyor, yazılarıma da ciddi mesai harcıyorum ve bu alana daha çok
yoğunlaşacağım.
İstanbul'un iyi bir tasarımcıya ihtiyacı var
İstanbul hayatınıza neler kattı?
1990'da Türkiye güzeli seçildiğimde İstanbul'a geldim. Hayatımın
tüm açılımı İstanbul'da oldu. Benim bütün kariyerimde atılım
yaptığım yılları İstanbul geçirdim diyebilirim.
İstanbul'da en çok hangi semtleri seviyorsunuz
Ben Yeniköylüyüm. Yeniköy'ü çok seviyorum hala bozulmamış boğaz
köylerinden biri olduğunu düşünüyorum. Esnafı, balıkçısı manavıyla
kendine has dokusuyla güzel bir semt. Bebek de çok sevdiğim
semtlerden.
Nasıl bir İstanbul portresi çizersiniz?
Kötü giydirilmiş kötü makyaj yapmış güzel bir kadın gibi görüyorum
İstanbul'u. İyi bir tasarımcıya, iyi bir makyöze, iyi bir dizaynıra
ihtiyacı var. Kendisi çok güzel ama iyi davranılmamış hak ettiği
ilgiyi görmemiş.