Ataklı, Medyadaki ‘Liberal Faşistlere’ nasıl çaktı?

Hiçbir şeyden çekmedi darbeci zihniyetten çektiği kadar ama son zamanlarda çıktığı tartışma programlarında bile,

GAZETECİLER.COM
Can Ataklı “ilginç” bir meslektaşımız…
28 Şubatçıların hışmına uğrayıp yıllarca “işsiz” kaldı…
Hiçbir şeyden çekmedi darbeci zihniyetten çektiği kadar ama son zamanlarda çıktığı tartışma programlarında bile, darbe meraklısı emekli generallerle aynı tarafta oturtuluyor…
Gerçi bu ayrımdan şikâyetçi…
Gerçi hem darbecilere çakıyor hem de darbe olasılıklarını ağızlarına sakız yapanlara ama kamuoyu onu darbecilerin destekçisi gibi görüyor…
Bugün, “medyayı ele geçiren Liberal Faşistlere” çakmış…
Bakın ne diyor bu konuda…
 
Bir avuç olmalarına rağmen ele geçirilen medya sayesinde sesleri çok çıkan liberal maskeli faşistlerin demokrat gibi görünmelerine, darbe karşıtı olmalarına bakmayın hiç.
Çünkü Türkiye sevgisizi bu kesimin en güçlü desteği aslında 12 Eylül darbesi. Eğer bu maskeliler bugün bu kadar rahat konuşabiliyor, Türkiye’nin değerlerini ayaklar altına alabiliyor, her konuyu mutlaka Türkiye aleyhine bir propagandaya çevirebiliyor, halkı kimliğinden utanır duruma getirebiliyor, Atatürk’e hakaret edebiliyorsa, bunun için gereken gücü 12 Eylül darbesinin yarattığı siyasi ve toplumsal iklimden alıyorlar.
12 Eylül darbesi, Türkiye’nin dünya kapitalist sistemine tamamen ve asla ayrılmayacak biçimde entegrasyonunu sağlarken bir dizi sosyal önlem de almıştı.
Siyasi partiler yasaklandı, kurulmalarına izin verildiğinde gençlik kolları, kadın kolları gibi organlara izin verilmedi, sendikalar kapatıldı, grev ve direniş hakları kısıtlandı, toplantı ve gösterilere müthiş sınır getirildi, örgütlenme hakkı gasbedildi, hak arama bir suç gibi gösterildi.
Bunun yerine serbest piyasanın acımasız ve haksız rekabeti, köşe dönme hayali, kendisini kurtarma çabası, siyasetle uğraşmak yerine para kazanma duygusu kondu.
Başarı, liyakat ve yetenekle değil, kazanılan para ile ölçülmeye başlandı.
Bütün bu olumsuzlukları desteklemek üzere de “yeni bir medya düzeni” kuruldu. İçi boş kadın ve eğlence programları, yok birinin gözetlenmesi, yok ötekinin yemek yapması, fikirlerin değil kavgaların ön plana çıkarıldığı sözde açık oturumlar, insanların zaaflarının gösterildiği reality şovlar, sadece paranın önde tutulduğu basit yarışma programları ile toplum zihni adeta muhallebiye çevrildi.
Böylelikle toplumun kendisini ilgilendiren asıl sorunlar yerine sanal ve hayali bir dünya ile ilgilenmesi sağlandı. Bu da dini, manevi, milli değerlerle insanın insan olmasını sağlayan duygu ve düşüncelerin körelmesine yol açtı.
Eğitim, bilim, kültür, sanat, estetik kaygıları bir kenara bırakıldı. Haber alma hürriyeti bile “sesli harfleri çıkarılmış SMS mesajları boyutuna” indirgendi. Toplum tamamen duyarsızlaştırıldı.
Bir toplumu bu hale getirirseniz ondan sonra istediğinizi beynine sokabilirsiniz. İşte günümüzün maskelileri bu avantajı kullanarak, beyni muhallebi haline gelmiş topluma darbeydi, komploydu, balyozdu, askerciydi gibi kavramları adeta huniyle sokuyorlar.
İşte böyle olduğu için, bu ortamın başrol aktörlerinden biri Mehmet Ali Ağca’yı bile dans yarışmasının starı yapmaya soyunabiliyor. Ve “Ne olmuş yani, adam cezasını çekmedi mi, artık affedilmiş sayılır” diyebiliyor ve toplumun buna neredeyse hiçbir itirazı olmuyor.