Aslı Aydıntaşbaş'tan iktidara çağrı: Laiklerle barışın
Cumhuriyet gazetesi Aslı Aydıntaşbaş bugünkü yazısında ülkeyi yönetenlere seslendi ve "Laiklerle barışın" dedi.
Cumhuriyet'teki köşesinden ülkeyi yönetenlere seslenen Aslı Aydıntaşbaş;
"Tek çıkış var. O da Türkiye’yi yönetenlerin bu olayı Türkiye’yi birleştirmek için bir fırsata dönüştürmesi. “En kısa zamanda Gezi Parkı” vaadi yerine, Gezicileri yanına almadı. Laiklerle, Kürtlerle, liberallerle barışması." dedi.
Aydıntaşbal aynı zamanda "Gazeteciyle mi görüşeceksiniz? Örneğin Hayko Bağdat’ı, Orhan Bursalı’yı,Ertuğrul Özkök’ü davet edin. Devlet aklı mı lazım? Namık Tan’a, Hikmet Çetin’e,Süreyya Serdengeçti’ye danışın. İşadamı mı? Allah aşkına Mehmet Cengiz değilAli Koç ya da Cem Boyner’le konuşun. Bir defa olsun Selahattin Demirtaş’la laflayın. Sanatçı mı? Gezicileri bulun" diyerek çağrıda bulundu.
İŞTE ASLI AYDINTAŞBAŞ'IN O YAZISI
Hepimiz biliyoruz bu işlerin başımıza nasıl
geldiğini...
Laiklerden, Kemalistlerden ve son dönem
liberallerden hoşlanmayan ve artan bir biçimde kuşku duyan iktidar
partisi, 2007’den itibaren peyderpeyi kendisi gibi olmayan
sistemden ekarte etti. Medyadan, ihalelerden, GATA’dan, YÖK’ten ve
mümkün olan her yerden.
Bunun için de her türlü kumpasın, her türlü
entrikanın önü açıldı. Allah aşkına, biz bir avuç gazeteci
Balyoz’daki delillerin son derece şaibeli olduğunu ürkek ürkek
yazarken şimdi iktidara yakın durmaya çalışan bütün gazeteler,
gazeteciler, televizyon kanalları, patronlar, sıraya dizilmiş
Pensilvanya’da Fethullah Gülen’i ziyaret
etmiyor muydu?
Günlerdir bakıyorum bütün kanallarda Balyoz,
Ergenekon, Odatv ve benzeri davaların mağdurları sıralanmış.
Cemaatin güçlü olduğu dönemlerde, bırakın televizyonlara çıkarmayı,
lafını bile ettirmezlerdi...
Bütün bunları ana akım Türk medyasının ne kadar
güçâşığı olduğunu anlatmak için yazmıyorum. Onu zaten biliyoruz.
Zamanında Kenan
Evren’in “tablolarını” satın almak için
sıraya giren medya patronları, sonra cemaat, sonra da mutlak güç
olarak gördükleri Tayyip Erdoğan’ın peşine
dizildiler. Darbe başarılı olsaydı, belki bambaşka bir yerde saf
tutacaklardı.
Bunları söylemekteki asıl gayem, iktidarın,
Türkiye’deki eğitimli, okumuş, laik ya da liberal kesimlerine
yönelik alerjisinin bize nelere mal olduğunu
hatırlatmak.
Cemaat neden bu kadar güçlendi? Çünkü AKP’nin
yargıda, askerde, eğitimde, bürokraside laikleri tasfiye ettikten
sonra getirecek kadroları olmadığı için aradaki insan gücü açığını
doldurabildiği için güçlendi.
Çünkü son 78 yılda atamalarda iktidar açısından
en önemli kriter, “Alnı secdeye
değen” insanlarla çalışmaktı. (Bu ifade, bana değil
bizzat Türkiye’yi yöneten insanlara ait.) İster Merkez Bankası
başkanı olsun, ister hesap uzmanı ya da ulaştırma bakanlığı
müsteşarı; siz hiç bu hükümetin kendi muhafazakâr dünya görüşü
dışında birini kritik bir devlet görevine getirdiğini gördünüz mü?
Bir elin parmaklarını geçmez. Peki, ‘Cuma’ya gitmeyen
birinin Türkiye’de kritik bir atamayla devlette üst düzey bir
göreve getirildiğini? Sahi, mevcut milliyetçi-muhafazakâr devlet
yapısı içinde son dönemde kaç tane laik Boğaziçi mezunu, ODTÜ
mezunu veya Alevi vatandaş karar verici pozisyonlara
atanmıştır?
Diyeceğim o ki, iktidar
partisinin “hayat tarzı” takıntısının Türkiye’ye
maliyeti çok büyük oldu. Şimdi de aynı hata devam ediyor. İktidar
sağına soluna eski derin devlet kalıntılarını ve
eski “İşkenceci Türkiye” kalıntılarını toplamış.
Darbeden bu yana atılan adımlara bakıyorum, zücaciye dükkânındaki
fil gibi. Darbe sonrası dönem, bambaşka bir kâbusa dönüşmek
üzere. “Sadık” olma özelliğinin dışında çok
kısıtlı bir kriz yönetim kabiliyeti taşıyan bir sürü muhafazakâr
bürokrat, Türkiye’yi bir karanlıktan bambaşka bir saçmalığa
sürükleyecek gibi.
Tek çıkış var. O da Türkiye’yi yönetenlerin bu
olayı Türkiye’yi birleştirmek için bir fırsata
dönüştürmesi. “En kısa zamanda Gezi Parkı” vaadi
yerine, Gezicileri yanına almadı. Laiklerle, Kürtlerle,
liberallerle barışması.
Türkiye’nin ihtiyacı, yıkımdan sonra gerçek bir
restorasyon. İktidarın elinde bunu yapabilecek kadrolar yok. Bu
enkazı kaldırmak ve yeni bir dünya kurmak için, geçen gün cenazede
imamın “Allahım bizi koru” dediği
o “okumuşlara” ihtiyacınız var. Gazeteciyle mi
görüşeceksiniz? Örneğin Hayko
Bağdat’ı, Orhan
Bursalı’yı,Ertuğrul Özkök’ü davet edin.
Devlet aklı mı lazım? Namık
Tan’a, Hikmet
Çetin’e,Süreyya Serdengeçti’ye danışın.
İşadamı mı? Allah aşkına Mehmet
Cengiz değilAli Koç ya
da Cem Boyner’le konuşun. Bir defa
olsun Selahattin Demirtaş’la laflayın.
Sanatçı mı? Gezicileri bulun.
Artık biraz kalibreyi yükseltin. Yoksa devlet
denilen bu vasatlık deryasında hepimiz boğulup
gideceğiz...