Aslı Aydıntaşbaş için...
Hoyratlıklara, şiddete, darbelere maruz kalacaklarını da biliyorum…
Ne güzel yaa…
Ne güzel…
Başkalarına da hak vererek…
Onların da fikirlerine, taleplerine ve eylem koyma arzularına hak vererek…
Sonra da “Ama…” diyerek kendi çekincelerini sırlamak…
Ne güzel ya…
Ne güzel; uzlaşmanın asla teslimiyet olmadığına inanmak…
Ne güzel ya...
Uzlaşmanın insanlık olduğunu haykırmak...
Ve…
Buna…
Başkalarını da sessizce, kırıp dökmeden inandırmaya çalışmak…
1 Mayıs Taksim’de kutlanmalı mı?..
Evet…
Kutlanmalı…
Ama görüyorsunuz…
Bizim sistemimize göre ülkenin “en güçlü” kişisi olan Başbakan öfke dolu…
Şiddete başvurduğu…
Kan döktüğü…
Ölüm saçtığı…
Göz çıkardığı için “kahraman” ilân ettiği polis onun emrinde…
Sanıyor musunuz ki o öfke Taksim Meydanı’nda bayram kutlamaya…
Özgürlük haklarını sahip oldukları emeğin gücünden aldıklarını haykırmak isteyenlere karşı müşfik davranacak?..
Asla…
Yine biber gazları…
Yine TOMA’lar…
Yine tazyikli sular…
Yine polis şiddeti…
Yine kan…
Yine gözyaşı…
Ve…
Alesta bekleyen Vandalizm…
Neden bekliyor olacak Vandalizm?..
Özgürlüklerin kısıtlanması, ülkenin ayaklarına pranga vurulmuş demokratların cehennemine dönüşmesi için bekleyenlerin ekmeklerine yağ sürmek için bekliyor olacak elbette…
Ne sandınız?..
Daha çok özgürlük…
Daha çok insan hakları…
Daha geniş haklara sahip sendikacılığa destek vermek için bekleyeceklerini mi sanıyorsunuz yoksa?..
1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyenlere hak veriyorum elbette…
Ama…
Hoyratlıklara, şiddete, darbelere maruz kalacaklarını da biliyorum…
Bir kere de pasif direnişin, en çok ses çıkaran şiddet görüntülü eylemlerden çok daha etkili olacağına olan inancımı sevgili emekçi kardeşlerimle paylaşmak istiyorum…
Ve…
Olgunlukla onlara aynı şeyleri söylemeye çalışan Aslı Aydıntaşbaş’ı alkışlıyorum…