Asıl 'tetikçi' nasıl 'etikçi' oldu?

İkinci tipler ise altındakinin omzuna basarken, kendisinden yukarıdakinin de poposunu yalar.....

GAZETECİLER.COM - Ergun Babahan, Fatih Altaylı’ya, “Hürriyette yazdığı” günleri hatırlatmış…
“Tetikçiden, etikçi olmaz” demiş…
Altaylı’nın harcadığı, aşağıladığı, hakaretler yağdırdığı, iftiralarla karaladığı insanlar için de “Açın arşivleri kurbanlar listesine bir bakın” diyor...
Belli ki, Erdoğan ve Gül için yazdıklarını hatırlatıyor…
Umur Talu, SABAH’ta RTÜK yasa tasarısını eleştirince, Altaylı’nın Talu için yaptığı hakaretleri unutmamış Babahan…
Biz unuttuk mu?..
İki tür medya yöneticisi var…
Birinciler, altta kalanın omuzlarına basarak yükselirler ve çıkarken sürekli aşağı bakarlar, kimlerin omuzlarına bastığını görebilmek için…
İkinci tipler ise altındakinin omzuna basarken, kendisinden yukarıdakinin de poposunu yalar aynı zamanda…
Neyse…
Babahan’ın yazısına geçelim biz…
 
 
Tetikçiden etikçi olur mu?..
 
Ertuğrul Özkök, Hürriyet'in kirli, karanlık yönlerini yok sayan, üstü kapalı vergi cezalarına bindiren bir yazı yazdı.
Herşeyi bırakın bu gazete bugüne kadar Hrant Dink'i, Ahmet Kaya'yı, Orhan Pamuk'u hedef gösteren yayınlar yaptı.
Sonunda biri vuruldu, biri sürgünde öldü, biri de çareyi yurtdışına çıkmakta buldu.
Bu bile sabıka dosyalarının kalınlığını gösterir.
Ne gemi ama...
Olsa olsa dehşet gemisi olur.
Bunları Türkiye'nin okuryazar olan, hafıza kaybına uğramamış insanları biliyor.
Hürriyet'in bu sıkıntılı günlerinde yanında samimi destekçiler bulamamasının nedeni bu geçmişi.
Medyayı pervasızca bir silah gibi kullanıp siyasetçiden işadamına kadar herkese ateş açması.
İşte tam bu nedenle TÜSİAD bile sahip çıkmıyor, çıkamıyor gruba.
Peki, Ertuğrul Özkök kendilerini püru pak gösteren böyle bir yazı yazınca Hürriyet'in geçmişine yönelik en ağır eleştiri kimden geldi dersiniz?
Eski tetikçisinden...
Tetikçi bir anda etikçi oldu.
Hürriyet gemisinin ambarlarının saldırılardan elde edilmiş ganimetlerle dolu olduğunu yazdı.
Hürriyet'in bu ganimetlerin kaynağına saldıranlara saldırarak pis kokuyu bastırmaya çalıştığını bile yazdı.
O ganimetlerin elde edilmesi, soru soranların karakter suikastine kurban gitmesinde başrollerden birinin tetikçi olması nedeniyle kendisinde olduğunu unutacağını sandı herhalde insanların...
O geminin güvertesinde oturup işadamından gazeteciye, siyasetçiden sanatçıya kadar, kendisine hedef gösterilen herkese ateş ettiğini unuttu. Geminin makineli tüfekçisiydi o.
Açın arşivleri kurbanlar listesine bir bakın.
Bunlar arasında şimdi gazetesinde yazan yazarlar da var.
O da RTÜK Yasası'na muhalif olduğu için nasibini aldı tetikçinin kurşunlarından.
Hem de en ucuz biçimde.
Çünkü ''İşte hedef ateş et'' denilince sorgu sual olmaksızın tetiğe basıyordu.
Yani, siyasilerin deyimiyle yaptıkları yapacaklarının teminatı aslında.
Ganimetlerden kıyısından köşesinden faydalanırken gemiden çıkan leş kokularının farkında görünmüyordu.
Hatta ''Bu gemi kokuyor'' diyenlere de ateş etmekte en öne çıkıyordu.
Geminin tetikçi sıfatıyla önemli bir tayfasıydı.
Kaptan olamayacağını görüp gemiyi terk edince sanki gözü açıldı.
Herkesin bu gerçeği aklının bir kenarında tutması ve geçmişi unutmaması gerekir.
Unutursanız aynı tetikçiler size bindikleri başka gemilerden ateş açar, çünkü tek bildikleri budur.
Onun için tetikçinin de bilmesi gereken bir gerçek var.
Bu sabıka dosyasıyla ondan etikçi olmaz, olsa olsa itirafçı olur.
Kod adı da Yeşil mi olur, Siyah mı olur, onu bilemem...
Üstelik itirafçılık geçmişin cinayetlerini aa ettirmeye yetmez.
Sadece kurbanların kemiklerinin bulunmasına, suçluların ortaya çıkmasına yardımcı olur.