Arzu Çağlan: Önemli olan dürüst ve kaliteli iş yapmak
Türkiye'nin ilk raydocularından, yazdığı roman ile pek çok okurlara ulaşan Arzu Çağlan ile Sayım Çınar samimi bir söyleşiye imza attı.
SAYIM ÇINAR sayimcinar@gmail.com
20 yıllık bir radyocu, milyonların yakından tanıdığı bir isim, yazar ve gazeteci. Arzu Çağlan'dan söz ediyoruz. Türkiye'nin ilk raydocularından, yazdığı roman ile pek çok okurlara ulaşan Arzu Çağlan ile Sayım Çınar samimi bir söyleşiye imza attı.
Best FM'de özgürlükçü bir bakış açısıyla yıllarca program yaptın. Hiç aklına gelir miydi bir gün Mona yayınlarında olacağına? Bu yayınevindeki görevinden bahseder misin?
Aklımda yayıncılık hep vardı, o nedenle benim için büyük bir sürpriz olmadı. Kitap ve dergilerin ciltlendiği bir evde büyüdüm, üniversite yıllarımda bir sahafta çalıştım ve sevgili Faruk bey ( Bayrak ) ile hep kitaplardan, yayın dünyasından sohbet ederdik. Ancak tabii ki, yayın dünyasında yeni bir marka yaratmak mı diye sorsan bir kaç yıl önce aklımdan geçmezdi. Ancak, şu anda çok mutluyum. Kitaplarla olmak gibisi yok. Mona'nın kuruluşundan, bir marka olarak doğuş sürecinden işe başladım. O benim güzel bebeğim... Küçük ama çok dinamik bir ekibiz. Kitapların seçiminden, yazarlarla iletişime, içeriğin hazırlanmasından, sunumuna kadar her şeyin sorumluluğu bende... Biraz iş konusunda psikopat olduğum için, her şeyi takip ediyorum.
Yayınevinden memnun musun? Alfa grubunda birbirinden farklı birçok yayınevi var. Bu grupta ciddi bir rekabet olsa gerek. Neler oluyor?,
Burası benim ailem sayılır. Yıllar içinde sadece kitaplarım çıkmadı, Bayrak ailesi çok da iyi dostlarım oldular. Belki de o zaman içime doğmuş, bir gün burada çalışacağım. Alfa'ya her geldiğimde Sultanahmet'te olmak, kitapların arasında çay içmek büyük moral verirdi, şimdi yaşamımın bir parçası oldu. Bizim burada rekabet tabii ki var. Sonuçta içerikler farklı, okur kitleleri farklı... Ancak rekabet dışarıdan bakınca satışta sanılabilir, ama iyi ve kalıcı kitap, seçkin bir eser bulup ortaya çıkarmak sanırım hepimizin esasında ilk hedefi... Çünkü onun hazzı ve gururu bir başka... Bu bünyede şiir de yayınlanıyor, bilim kitabı da, popüler kitaplar da... Önemli olan dürüst ve kaliteli iş yapabilmek. Zaten binadan içeri girerken piyasada neyin sattığını hemen anlıyorsun, bizim dağıtımdaki çocuklar harıl harıl onu paketliyor oluyor.
Son yıllarda yayıncıların değişimini yakından izledin. Ne düşünüyorsun?
Yayın dünyasının bu kadar az okunan ve kitap okuyanın adeta lanetlendiği, cahilliğe övgü düzülen bu ülkede verdiği savaşı ayakta alkışlıyorum. Sevgili okur, duy beni... Durum bazen trajikomik olabiliyor. Neyse ki, sosyal medya ve alttan gelen sevgili genç okur kitabı, otoritelere rağmen sevmeye devam ediyor. Yayın dünyasında ise rekabet çok sert... Herkes birbirini iyi takip ediyor ve bir trendi ilk başlatan olmanın peşinde herkes. Ki- bu da gayet normal!
Kendinde ayrıca kitaplar yayınlıyorsun. Yeni yayınevin Mona yayıınları olacak?
Benim şu ara bir şey yazmaya vaktim yok, olursa da tabii Mona olur. Çünkü gezi kitapları yayınlıyoruz Mona'da... Ben de Keyfegezer'in devamını yazmak istiyorum.
Büyük yayınevlerinin aynı zamanda kitap fuarlarını da yakından takip ettiği bir dönem yaşıyoruz. Yayıncının gezgin ruhlu birisi de olması gerekiyor, değil mi?
Kesinlikle, gezgin ve dedektif gibi... Çünkü her ne kadar internet ve profesyonel kitap ajansları sayesinde önemli kitaplardan, popüler isimlerden haberdar oluyorsak da, hem yurtdışındaki fuarlardan, hem de kendi ülkemizden kokuları takip etmek lazım... okur ne istiyor veya neden sıkıldı? Bunun için benim gibi meraklı Habibe olmak lazım.
Önümüzdeki günlerde Mona yayınlarından çıkacak iddialı bir kitap var mı?
Evet, var. Yeonmi Park'ın yazdığı In Order to Live... Henüz Türkçe adını koymadım, şu anda dizgide... Ağlaya ağlaya okudum. Kuzey Kore'den Çin'e kaçan 13 yaşında bir kız çocuğunun kendi kaleminden yaşam öyküsünü anlatıyor. Kitap Amerika'da olay oldu, çünkü sadece Kuzey Kore değil, tüm Asya ülkelerindeki diktatörlük, insan hakları ihlalleri, tecavüz gibi suçları bu kadar yalın bir dille anlatan başka bir şey yok. Hani bir zamanlar Uçurtma Avcısı nasıl dünyaya orada yaşanan dehşeti aktardıysa, bu kitap da Kore gerçeğini anlatıyor.
Artık sosyal medya da bir kitabın tanıtımı konusunda çok önem kazanıyor. Bu durumdan sonra kitap eklerine tanıtım ilanı vermek konusuna bakışınızda bir değişiklik oldu mu?
Ben medya canavarı olduğum için, reklam ve ilana bayılırım. Bir damla bir gün göle dönüşür, o nedenle yapılan hiç bir şey boşa gitmez. Sosyal medyadan evet okura ulaşmak mümkün ama bu daha çok popüler ve genç kitaplar için. Eğer siz bir tarih kitabı hazırlıyorsanız onun okurunu Instagram'da bulmanız zor. Kitap eklerinin sayfası artsa ve Pazar günü verilse bence daha da etkili olur.
Yazarlar ve yayınevleri arasında her zaman bir dağıtım sorunu vardır. Siz kendi dağıtım sistemi olan bir yayınevisiniz. Türkiye'deki kitap dağıtım sistemini yeterli buluyor musunuz?
Daha iyi olabilir, ama bunun için daha çok kitapçı açılmalı...
Sizin de mutlaka hem okumaktan hem yayınlamaktan mutluluk duyduğunuz çeviri kitaplar vardır. İlk beş kitabınız desem aklınıza kimler gelir, iyi ki bu kitapları okudum ve yayınladım dediğiniz?
Hımmm, işte en zor soru... Şimdi kendi yayınladığım kitaplardan şu demek çok zor... Hepsi özel ama, önümüzdeki günlerde Kadına Karşı Şiddet sorunu hakkında ülkemiz edebiyatından bazısı daha önce yayınlanmış, bazısı da ilk kez yayınlanacak bir antoloji hazırladık. ( Recep Usta ve Didem Görkay derledi. Adı Ben miyim Kurban? Onu söylemek isterim. Özellikle rahmetli Tomris Uyar'ın öyküsü beni çok etkiledi.
Camus- Düşüş
Colette – Avare Kadın
Tezer Özlü- Yaşamın Ucuna Yolculuk
Murakami- Norweigan Wood