Artan taciz-tecavüz haberleri neyi anlatıyor?
“Taciz ve tecavüz haberleri” hem dikkat çekici bir şekilde arttı hem de 3. sayfadan 1. sayfaya terfi etti. Peki bu artış ve terfi neyi ifade ediyor?..
Son bir yıldır
yazılı ve görsel medyada yer bulan “taciz ve tecavüz haberleri”nin
dikkat çekici ve rahatsız edici bir şekilde artığını izlemekteyiz.
Yine son bir yıldır hemen hemen her gün, özellikle küçük yaştaki
kızlara yönelik, tecavüz, taciz ve cinsel saldırı haberleri ile
karşılaşıyoruz. Dikkat çekici bir gelişme de, bu haberlerin klasik
“üçüncü sayfa” haberi pozisyonundayken artık birinci sayfadan ve
geniş puntolarla verilir bir hâle geldiği. Peki, bütün
tecavüzcülerin insanlık suçlarını bu yıla yığmaları söz konusu
olmadığına göre, ana haber bültenlerinde uzun uzun işlenen,
internetteki forum sayfalarında konu üzerine yüzlerce yorum yazılan
ve gazetelerde birinci sayfadan verilen bu haberlerdeki artış neyi
ifade ediyor?
Öncelikle bu gelişmede, tecavüz ve taciz olaylarının artık
(söylemesi bile zor gelse de) popüler bir haber malzemesi olmasının
önemli bir payı bulunduğu ilk elden tespit edilebilir. Böylesi
haberlerde, eylemi gerçekleştiren veya maruz kalanların ünlü
olması, olayın popülerliğini de aynı oranda katlayabilmektedir.
Zaten magazinin mi haber, haberin mi magazin olduğu uzunca bir
süredir birbirine karıştığı için, bu türden haberlerin magazin
tadında sunulmasında meslek ahlâkı açısından herhangi bir sorun
görülmemektedir.
Öte yandan, hiçbir toplumsal suçun, suça maruz kalan kişiyi bu
derecede incitmediği düşünüldüğünde, cinsel saldırıya maruz kalan
kadın/çocukların başa çıkmaları gereken sadece eylemin şiddeti
değildir. Ömürleri boyunca taşıyacakları ve unuttukları anda bile
toplumun yeri geldiğinde onlara arsızca anımsatacağı bir
kirlenmişlik damgası bu eylemin mağdurlarının asıl yarasıdır. Bu
yüzden de olayın kendilerine veya yakınlarının başına da
gelebileceğinin ürküntüsü, yapılan haberleri izlenir/okunur kılan
belki de en önemli etkendir. İşte bu damar keşfedildiğinden
itibaren de bu haberlerin metin yazarları bir haberi/olayı
anlatmanın aksine okuyanın veya izleyenin zihninde olayın
canlanmasını sağlamaya çalışıyorlar. Çünkü onlar açısından haberi
çekici kılıp herkesi dehşete ve korkuya sevk eden anlatım, “en
başarılı” anlatım oluyor.
Aslında bu yolla tecavüz eyleminin, okuma ve yoruma açık
görsel/metinsel bir kalıba da döküldüğü söylenebilir. Ana haber
bültenlerinde tecavüz haberlerinin sunumunda insan yüzleri
gölgelenerek olayın canlandırılması yapılırken ya da gazetelerde
olay en ince ayrıntısına kadar anlatılırken bunların hepsi zihne
yönelik ince mesajlar taşır. Sunumun görsel başarısı da yaratacağı
etkiyle doğru orantıda artar. Gördüğüne inanan günümüz insanı için
senaryolaştırılarak canlandırılan bir tecavüz eylemi, “iyi bir
anlatım”dır. Toplumun gazı anlık bir öfke boşalımıyla alınırken,
sunumlar özellikle erkek zihniyetine yönelik cinsiyetçi mesajlarla
doludur. Çünkü hiçbir kadın, kendi başına da gelebilecek bir
tecavüz vakasını en ince ayrıntısına kadar izlemek, bilmek veya
dinlemek istemez. Bu ancak erkek zihniyetinin tüketim alanına
girer. Tecavüz ve taciz haberlerini hazırlayanlar erkek olduğu için
de haberlerin metinsel kalıbı erkek zihnine ve tüketimine uygun
olarak üretilir. Cinsel şiddete uğrayanların ne giydiklerinin, ne
içtiklerinin, çevrenin onlar hakkında ne düşündüğünün bu
anlatımlarda ayrıntılarıyla verilmesi de yine aynı erkek
zihniyetinin (her an hazza da dönebilecek) yansımalarıdır.
Diğer taraftan, tecavüz kavramı, bazen politik zihin çalışmaları
şekline de dönüşebilir. Çünkü cinsel suçlar üzerinden verilen bu
mesajlar, çoğu zaman politik de olabilmektedir. Kurtuluş Savaşı’nı
anlatan filmlerde “tecavüzcü Yunan askerleri” motifinin yarattığı
güçlü etki bilinen bir gerçektir. Kezâ sınıfsal farklılıkların
anlatımında “tecavüzcü ağa/patron” motifi de film/romanların
vazgeçilmez kötüleri olarak anılabilir. Bu cinsel şiddet
eylemlerinde açıkça belirgin olan kötü (tecavüzcü) ve iyi (mağdur)
ayrımı, insanların öfkelerini tek bir kişiye ve kolayca
yöneltmeleri açısından da önemli bir ayrımdır. Aynı ayrımı yine
toplumun “güçlü sağduyusu” mühürler. Bu “güçlü sağduyu”, özellikle
kadınların herhangi bir hareketini (meselâ, yalnız yaşayan bir
kadının evine gece geç saatlerde gelmesini), giyimini, konuşmasını
başına gelen olayla hızla örtüştürür. Bu örtüştürmeden neredeyse,
“böyle davranırsan başına bunların gelmesi normal”dir sonucuna
varılır ki, bu sağduyu falan değil, en hafif deyimle toplumun
ikiyüzlülüğüdür. Buradaki asıl trajedi ise, aynı zihniyetin
kadınlara da sirayet etmesidir.
Dahası, bu tür haberlerin toplumsal şiddeti körüklediği de bir
başka gerçektir. İnternetteki cinsel şiddet haberlerinin altına
yorum yazan veya forum sayfalarında bu konuyu tartışanlar
izlendiğinde dehşet bir durumla daha karşılaşıyoruz. Çünkü bu
satırları yazanların neredeyse tümü, bu olayların nedeni ve nasıl
önlenebileceği konularında önemli bir şiddet potansiyeli
taşıyorlar. Bu kişilerin ortak fikirlerine göre, bu olayların
sebebi, “karma eğitim”den “laik eğitim”e, AB uyum yasalarından
Batılılaşmaya, ahlâkî erozyondan yozlaşmaya, İslâm ahlâkından
sapmadan Kur’an kurslarının kapatılmasına, gençlerin
alışkanlıklarından TV dizilerine, içkiden, cep telefonuna ve
bilgisayara, devlet adamlarının sorumsuzluğundan öğretmenlere,
cezaların düşüklüğünden adalet mekanizmasına vb. kadar uzayıp
gidiyor.
Yine bu satırlarda tecavüz ve tacizlerin nasıl önlenebileceği
konusunda ise tüyler ürpertici fikirler yer alıyor. Bu fikirleri
iki ana başlıkta toplarsak, birinci kesim cinsel suçlara “hadım
etmeden” asmaya, ömür boyu hapisten taşlamaya kadar uzanan işkence
şekillerini önerirken, ikinci kesim bunlara ilave olarak İslâm ile
İslâm ahlâkının katı bir biçimde uygulanmasını çare olarak görüyor.
Farklı bir çare önereni aramanın beyhude bir çaba olduğu bu sanal
mekânlar, bir toplumdaki adalet duygusunun hem vicdanlarda, hem de
fiilen nasıl çöktüğünün korkunç yüzünü gösteriyor.
Geçmişte tıpkı şimdi cinsel şiddet olaylarının medyada sunumunda
olduğu gibi, benzer bir histerinin de uzunca bir dönem “kapkaç
olayları” ve “tinerci çocuk” haberlerinin eşleştirilmesi üzerinden
yaratılmaya çalışıldığı düşünüldüğünde, bu kör şiddetin kimi ne
zaman ve nasıl vuracağını kestirmek de giderek güçleşiyor. Bir ilin
valisinin tecavüz edilip öldürülen Pippa Bacca olayı üzerine “Türk
turizmini baltalamak için dış güçlerin gerçekleştirdiği plânlanmış
bir oyun” demesi, şiddetin nasıl sıradanlaştığını ve paranoyalarla
yaşayan, otoriter, milliyetçi damarlara hangi yollarla nüfuz
ettiğinin işaretlerini de bizlere vermiyor mu?
Sonuç olarak tecavüz ve taciz haberleri de, tıpkı diğer haberler
gibi, gündelik yaşamın sıradanlığı içerisinde kaybolup
gideceklerdir. Fakat bu haberlerin zihinlerde yarattığı tahribatın
ve ortaya çıkan şiddet potansiyelinin nasıl ortadan kalkacağı ya da
yok edilip edilemeyeceği uzun tartışmaların konusu olabilir. Bu
haberlerin gazıyla İslâm’ın sopasını veya devletin otoritesini
çağıranlar, bunların geldiğinde sadece tecavüzcüler için
gelmeyeceğini bilmelidirler. Dahası, adalet duyguları delik deşik
olmuş bir toplumunda insanların güvenlerini neyin ve nasıl geriye
getireceği çok zorlu bir sorudur. Ve maalesef böyle devam ederse bu
toplum, aile içi katliamlar, ölümüne kavgalar, tecavüzler ve basit
bir olayda dahi silaha sarılanlarla daha da fazlasıyla yüzleşmek
zorunda kalacak gibi görünüyor.
Yavuz Çobanoğlu/Radikal