Arman’dan, Hakan’a: Hadi canım sen de!..
Ahmet Hakan böyle taze dul kalmış sanatçılara ilişmeye(!) pek meraklıdır…
GAZETECİLER.COM -
Ayşe Arman, söyleşi yaptığı Gizem Soysaldı’ya çakan Ahmet Hakan’a
çakmış…
(“Çakmak” kelimesini çok
kullandığımız için özür dileriz ama neylersiniz ki bu sektör
böyle)
Biliyorsunuz…
Ahmet
Hakan böyle taze dul kalmış sanatçılara
ilişmeye(!) pek meraklıdır…
Bu tür yazıları muhatabının en
azından bir telefon ederek “sitem” etmesine ya da “bağırıp
çağırmasına” neden oluyor…
Ahmet
Hakan da zaten bunu
istiyor…
Ayşe Arman
bu cinliği bildiği için olsa gerek Ahmet Hakan’ı
adeta uyarıyor…
“Elleme
kızı” gibi bir şey
yani…
Bakın nasıl yapıyor
bunu…
Vakur olmak adına acılar
bastırılmalı mı?
Sağ olsun var olsun.
Halit Ergenç’in ayrıldığı eşi
Gizem Soysaldı röportajından söz ediyor.
Eklemeyi de ihmal
etmiyor:
“Konuşturan işini iyi yapmış ama
ya konuşan?”
“Bu kadar zaman sessiz kalarak,
nasıl vakur olunduğunu gösterip, nasıl olan biteni hiç takmadan
yaşamaya devam edilebileceği konusunda şahane dersler veren Gizem
Soysaldı, konuşarak büyüyü bozdu” diyor.
Katılmıyorum.
Hepimiz insanız.
Siz, Gizem Soysaldı’nın Halit
Ergenç’ten; Ayşe Özyılmazel’in de Okan Bayülgen’den darbe
yemediğini söyleyebilir misiniz?
Yediler, en âlâsından hem de,
katmerli acı çektiler, yaralarını sarmaya çalıştılar, izleri kalmış
olsa da bunu başardılar.
O acının üzerine
çıktılar.
Peki bunu neden
anlatmasınlar?
Neden sussunlar?
“Vakur” olacaklar diye, öyle
mi?
Hadi canım siz de!
Biz insanız...
Makine değiliz...
Bence samimi olan, gerçek olan,
yaşadığını, hissettiğini anlatmak...
Ama hakaret etmeden... Kafa
atmadan... Çirkefleşmeden...
Nasıl olaydaki erkeğin bir “açı”sı
varsa, kadının da var.
Neden Gizem ona hiç koymamış gibi
hayata devam etsin ki?
Koydu, içine oturdu, içi
oyuldu.
Bence Ayşe’ye de öyle
oldu.
Böyle bir acı yaşayanlar, üstelik
eski sevgilileri akabinde hemen gidip evleniyorsa, üzerine bir de
çocuk yapıyorsa, “Onlara mutluluklar diliyorum, şu anda da bir
bebekleri oluyor, ne şahane!” diye bakamıyorlar
hayata...
E bakamazlar da...
Ben acıların bastırılmaması
gerektiğine inanıyorum.
Onlarla yüzleşmemiz
gerekiyor.
Yoksa, iyileşemeyiz.
Onlara iyi gelen anlatmaksa,
bırakalım anlatsınlar.
Gizem o röportajda aslında, “Ben
iyileştim” diyor, “İyi bir oyuncuyum. Beni onun eski eşi olarak
değil de, birey olarak değerlendirin bana fırsat verin, rol
verin...”
Yoksa, Halit’in gözünü
oymuyor.
Ama itiraf ediyorum, bunu yapmak
isteyenler var.
Hayatına girmiş bazı kadınlar bana
yazdılar:
“Bizim başımıza da benzer şeyler
geldi. Halit’in replikleri bile aynıydı: ‘10 yıl sonra kendini
nerede, kiminle hayal ediyorsun? Ben seninle hayal ediyorum...’
Ayrılırken bizi de yakıp yıktı, demek ki o hep aynı şeyi
yapıyor...”
Doğru mu yanlış mı
bilemem...
Ama şunu biliyorum: Bir
kadının/erkeğin, âşığı olmak için ne kadar çaba sarf ediyorsan,
ondan ayrılmak istediğinde de aynı zarafeti
göstereceksin.
Öyle yakıp yıkıp
gidemezsin.
Düzgün ayrılacaksın.
Evet, her zaman mümkün olmuyor,
olamıyor.
Ama elinden geleni
yapacaksın.
Çünkü bu, iki kişilik bir
tango.
Evet, o iki kişinin aslında tam
olarak neler yaşadığını hiçbirimiz bilemeyiz. Ama her iki tarafın
da, kendi “açı”larını anlatmaya hakları vardır...
HAMİŞ: Bu arada Halit Ergenç de
anlatmak isterse, seve seve dinlerim, Gizem’in röportajına
gösterdiğim hassasiyeti, onunkine de göstereceğimden emin
olabilirsiniz.