Ardından yazılanları okurken yüzüm kızardı
Fehmi Koru, Yiğit Bulut'a sahip çıktı. Onun ardından yazılanlara çok üzülmüş ve demiş ki;
Demiş ki;
"Ardından yazılanları okurken yüzüm
kızarıyor"
Vallahi Fehmi Bey, bizim de yüzümüz kızardı.
Bir gazetecinin bu kadar çok nefret edilen kişi
olmayı başarmış olmasından utandık! Kovulduğu
televizyonda (ağıtlar yakandan geçtik),
üzgün bir tek insan bırakmamış olmasından da
rahatsız olduk.
Tıpkı vakti zamanında yönettiği televizyonda pırasa
doğrar gibi eleman doğramasından, 20'ye yakın
spikeri kapı önüne koymasından, çalışanlara kan
kusturmasından, muhabirlerin tuvalete
gidişini bile izne bağlamasından utandığımız gibi...
Keşke Fehmi Koru, Yiğit Bulut'un ardında böylesine güçlü bir
nefret fırtınası bırakmasının
sebeplerini de yazsaymış... Bir
abi olarak Yiğit Bulut'a
tavsiyelerde bulunsaymış. Daha hayırlı ve faydalı
olurmuş.
YÜZÜM KIZARDI
Buyrun Fehmi Koru'nun Yiğit satırlarına;
"Geçen hafta bir yayın grubu bir yazarın işine son verdi. Grubun TV
kanalını da yönetiyordu yazar... Ardından yazılanları
okurken yüzüm kızarıyor. Bir zil takıp
oynanmadığı kaldı. Ölümüne bir düşmanlık... Yazar
bundan sonraki hayatına ‘üst düzey memur’
olarak devam edecekmiş; ona bile karşı çıkanlara rastlanıyor...
Sadece işsiz değil, aç ve açıkta
kalmasını istiyor meslektaşları...
Hayatımda hiçbir meslektaşım için kötülük dilemedim. Zararım dokunabilecek durumlarda ya ağzımı açmadım, kalemimi kullanmadım, ya da “Aman, benden yana bir şeycik olmasın” titizliği içerisinde hareket ettim. Meslekte kendime rakip gördüklerim oldu, ancak rakiplerimi yarışta yenmeyi hedefledim hep; haksız rekabetle ortadan kaldırmayı asla düşünmedim.
Çetelerin hedefi oldum, çete kurmadım...
Farklı biçimde yansıtmaya çalışanlar olduğunu biliyorum; ancak siz beni dinleyin: Kimseye bilerek isteyerek kötülük yapmak geçmez içimden... Yere düşen birine, bırakın öldürücü darbe vurmayı, derhal elimi uzatırım...
(...)Bu yazının özeti şu: Birbirimizi öldürmeyelim arkadaşlar...