Anayasa değişikliğine 'Evet' çünkü...

"Belki hayırlar fazla çıkar da şu despotlardan kurtuluruz" diyerek kendi demokrasi ahlâkıma zarar vermeyeceğim...

ADNAN BERK OKAN

1982 yılının soğuk, kasvetli ve hatta biraz da rutubetli bir Kasım ayında...
Subay lojmanlarında oturan subayların ve eşlerinin de oy kullandığı sandıkta...
Ve hem de göstere göstere "Hayır" oyu verdiğim bu anayasanın değiştirilen her maddesi için "Evet" dememden daha doğru bir şey olamaz...

Biliyorum...
Bu anayasanın en berbat, en despot, en "halk oyuna düşman" maddeleri Meclisin seçtiği cumhurbaşkanı'na, Kenan Evren gibi; darbeci, Faşist, despot bir "Devlet Başkanı"na göre biçilmiş, dikilmiş, cübbe haline getirilip giydirilmiş, giyene, giydirilene "fazla yetki veren" maddelerine dokunulmadı bile ama...
Ben, imama kızıp oruç bozmayı düşünmüyorum bu kez...

Biliyorum...
Memurlara toplusözleşme adı altında aslında ebedi grev yasağı getirildi..
Biliyorum; çoğu kıt kanaat geçinen emekçilerin, sendikaları yoluyla yargıya başvurmasını engellemeye yönelik maddeler de var...
Hatta, hatta; emekçilerin gideceği olası bir grevden doğan zararların sendikaya değil işçiye ödetilerek grev kırıcılığı yapılmasını istemek gibi bir tehlike bile mevcut...
Ama...

Ben ve benim kuşağım 1980 öncesinin toplu sözleşme süreciyle grev hakkını, işverenin ümüğünü sıkmak olarak algılayan şımarık sendika yöneticileri döneminden geçtik de geldik...
Yani...
Demokrasinin sadece emeğin özgür; işverenin ise elinin, kolunun, dilinin bağlı ve ayaklarının prangalı olduğu bir sistem olmadığını da biliyoruz...

Bu değişiklik paketinin içinde, HSYK gibi sadece ve sadece hakim - savcılardan oluşması gereken bir adalet kurumunun içinde ilgili bakan'ın ve hatta "siyasi bir kadro" olduğu için müsteşarın bile bulunmaması gerektiğine de yürekten inanıyorum...
Ama...
Potansiyel "Hayırcı"ların Hukuk İmamı olarak gördükleri Sabih Kanadoğlu gibi ben de o değişikliklerin (sadece 2 değişikliğin) hükümetin ömrü ile sınırlı olduğuna ve bu ömrün çok uzun olmadığına inanıyorum...

Oysa bu değişiklik paketi sadece o iki maddeden ibaret değil...
Kaldı ki...
CHP'mizin(!) başvurduğu AM onları da orasından burasından kırpıp kuşa çevirerek de olsa onayladı...
Eeee...
Bundan iyisi, Şam'da kayısı...

Amaaaa...
Bakın amaaaaa...
Yine maddelerin en güzelleri, paketin gerisinde saklı...
Ve o güzelim maddeler bu referandumda "Kabul" edilmezse bir daha sittin (aman ha doğrusu böyle yazılır) sene gündeme getirilemez...
Ne mi onlar?..
Söyleyeyim...

Meselâ halen yürürlükte olan 10. Madde...
Sanki bu ülke sadece kadın - erkek eşitliğiyle yetinecekmiş; bu ülkede; yaşlılar, çocuklar, engelli vatandaşlar yokmuş gibi hazırlanmıştı...
Haliyle bu guruba giren yurttaşlara da "imtiyaz" verilmemesi "eşitlik" ilkesinin gereği sanılmıştı...
İşte bu "vahşi" madde değiştirildi...
Ve...
Çocuklara, yaşlılara, engellilere sağlanacak ayrıcalıkların "eşitlik" ilkesine aykırı olmadığı kabul edildi...

Ne yani...
Anayasa'ya "hayır" diyerek bu güzelim maddeyi de mi geri çevireyim?..

Anayasanın 20. Maddesi "özel hayata saygı" emrediyor ve sınırlarını çiziyordu...
İşte bu kısır maddeye şöyle bir ekleme yapıldı:
“Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla istenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”

Ne yani...
Anayasa'ya "hayır" diyerek bu güzelim maddeyi de mi geri çevireyim?..

23. Madde yerleşme ve seyahat özgürlüğünü düzenliyor...
Daha doğrusu düzenliyor gibi yapıp aslında bazı kısıtlamalar getiriyordu...
Mesela eski halinde şöyle deniliyordu:
"Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek; Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir."
Ve...
Vergi dairesinden bir arkadaş isterse gümrüklere, yarım sayfa samanlı kağıda yazdığı bir talimatla dilediği kişinin yurt dışına çıkış yaparken "geri dön arkadaş, çıkamazsın" denilerek polis tarafından itilmesine - kakılmasına maruz kalıyordu...
Şimdi şöyle bir değişiklik yapıldı...
“Vatandasın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç sorusturması veya kovusturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.”

Ne yani...
Anayasa'ya "hayır" diyerek bu güzelim maddeyi de mi geri çevireyim?..

Generallerin anayasasında "Çocuk" diye bir değerin varlığı bile unutulmuş, aileyle ilgili düzenleme yapılırken ailelerde çocukların da olabileceği hiç akla getirilmemişti...
Anayasa'nın eski halinde 41. Madde, "Ailenin korunması" diye başlıyordu...
Şimdi o bölüme, "ve çocuk hakları" diye üç kelimecik daha eklendi...
Ve çocuk hakları tarif edildi...

Ne yani...
Anayasa'ya "hayır" diyerek bu güzelim maddeyi de mi geri çevireyim?..

Anayasanın 125. Maddesi, aşiret hukukunda bile yer almayacak bir maddeyi içeriyordu...
TSK'nın aldığı, eski hükümetlerin itiraz bile etmediği, Ak Parti Hükümeti'nin ise sadece alçak sesle "şerh" koyduğu "İhraç edilen subaylara yargıya başvurma yolunu kapayan" madde değiştirildi...
Ve şöyle denildi:
"Ancak, Yüksek Askeri Şuranın, terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle ayrıma hariç her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açıktır"...
Bu değişiklik, "Askeri Demokrasi" denilen garabetten, "Hukukun Üstünlüğü ilkesine" geçişi sağlayacaktır...

Ne yani...
Anayasa'ya "hayır" diyerek bu güzelim maddeyi de mi geri çevireyim?..

Anayasanın 144. Maddesi, hakimler ve savcıların denetimi için adalet bakanının iznini arıyordu...
Yapılan değişiklikte adalet bakanının o hakkı elinden alındı...
Sadece adalet müfettişlerine bırakıldı...

Ne yani...
Anayasa'ya "hayır" diyerek bu güzelim maddeyi de mi geri çevireyim?..

İlle de askeri yargıyı düzenleyen 145. madde...
Öyle güzel değiştirildi ki, artık TSK'da, "körler - sağırlar, birbirini ağırlar" modeli uygulanamayacak...
Bir ordu mensubu suç mu işledi?..
Haydi, yürü sivil mahkemeye...
Keza, Askeri Yargıtay'ı düzenleyen 156. Madde, ara dönem zihniyetinden kurtarılarak tam da demokratik hukuk devleti kurallarına uyduruldu...

Ne yani...
Anayasa'ya "hayır" diyerek bu güzelim maddeyi de mi geri çevireyim?..

Vs. Vs. Vs...

Sevgili dostlar ve beni kendine düşman görenler...
İşte böyle...
Ülkemin Ak Parti iktidarından bir an önce kurtulmasını...
Korkuların yerini huzurun...
Baskının yerini hoşgörünün...
Öfkenin yerini sevginin...
Siyasal iktidara esir olmuş bürokrasinin yerini, özgür, tam bağımsız ve yürekli bürokrasinin almasını...
Allah'la vatandaş arasına girilmemesini...
Dünyada, gerçek "Demokratik Laik tek Müslüman ülke" olma konumumuzun mutlaka korunmasını en çok isteyenlerdenim...
Ama...
Elime geçen bu fırsatı kaçırmaya da hiç niyetim yok...
Biliyorum ki bu değişilikler şimdi yapılamazsa bir daha yirmi beş yıl yapılamaz...
Onun için referandumda oyum "EVET" olacak...
İmama kızıp abdest bozmayacağım yani...
"Belki hayırlar fazla çıkar da şu despotlardan kurtuluruz" diyerek kendi demokrasi ahlâkıma zarar vermeyeceğim...
Bilmem anlatabildim mi?...

adnanberkokan@gmail.com