Amman haaa!.. Yanlış anlaşılmasın....
Sevgili kardeşim, patronum, dostum Hadi'ciğim bana bugüne kadar hiçbiri için tek kelimelik sitem bile etmedi...
ADNAN BERK
OKAN
Romanlarımdan birinde, "Tecrübe"yi sembolize eden karakter; "Toyluğu" sembolize eden diğerine şöyle diyordu:
"Düşmanlarının sayısı dostlarının sayısını geçtiği gün, yandığının resmidir..."
Ey güzel insanlar!..
Zihnimin yorgunlukta zirve yaptığı bugünlerde mutlaka ara vermeli, dinlenmeliyim...
Neden mi?..
Zaten çok az sayıda kalan dostlarımı da kaybetmemek için...
Efendim;
Bendeniz dostlarımı siyasi fikir ve duruşlarına bakmaksızın seçerim...
Bendeniz dostlarımla benim gibi düşünmüyorlar diye kavga etmem...
"Bana ne!.. Nasıl düşünürse düşünsün" der geçerim...
Bu nedenle; siyasal iktidara "destek" veren yazarlar arasında da; siyasal iktidara "köstek" (evet, evet "muhalefet" değil, köstek) olanlar içinde de "dostlarım olduğunu zannettiğim" meslektaşlarım var...
O dostlarımı bazen alkışlar, kimi zaman da "kaybeden" ilân ederim...
Kimileri alkışladığımda teşekkür eder, "kaybetti" dediğimde telefon açar derdini anlatır...
Ya, "benim yazdıklarımı anlayamamışsın" der...
Ya da "aslında haklısın ama ben şöyle demek istemiştim; anlatamamışım" diye özeleştiri yapar...
Ve ben onlara o gün daha çok saygı duyarım...
Kimileri ise alkışladığımda telefon açıp teşekkür etmez...
Amaaaa...
"Kaybetti" demeye göreyim...
Aramızdaki samimiyete de güvenerek sitemin üzerine çıkan savunmalar(!) yaparlar...
Son günlerde siyasal iktidara destek veren dostlarım, öyle abarttılar ki desteklerini...
Onları dilime dolarsam ve bunu hem de içinde bulunduğum "zihni yorgunluğumla" yaparsam; biliyorum ki bir daha yüzüme bile bakmayacaklar...
Başbakan ağzıyla kuş tutsa, "Erdoğan'ın ağzına kuş kaçtı" diyecek olan "köstekçi" dostlarım ise son birkaç haftadır öyle berbatlar...
Ve öylesine geriyorlar ki ortamı...
Barış süreci de Gezi Parkı'nın o ilk günkü samimi masumiyeti de, ekonomi de onların bu gergin ve hatta zaman zaman kasıtlı köstekçiliklerinden zarar görecek...
Ne yapayım?..
İki taraftaki o tür dostlarımı da oldukları gibi kabul etmeliyim...
Hele bu kafayla eleştirmeye falan kalkışmamalıyım...
Aksi halde birkaç dostla devam edeceğim yoluma...
Bu arada unutmadan...
Kimileri de beni aramadan Hadi Özışık'ı alenen taciz ediyor...
Sevgili kardeşim, patronum, dostum Hadi'ciğim bana bugüne kadar hiçbiri için tek kelimelik sitem bile etmedi...
Ancak...
Bu ruh halimle onu da üzmek istemiyorum...
Nezaketini ve bana olan saygısını istismar edebilirim diye korkuyorum...
Dedim ya...
En iyisi biraz (on beş gün kadar) dinlenmek...
Eminim o zaman çok daha sakin olarak dönerim şu köşeye...
Hoşçakalın...
Not: Bu "hoşça kalın" yazısını "kovuldu" diye dedikodu yapılmaması için yazdım haberiniz ola...
adnanberkokan@gmail.com
Romanlarımdan birinde, "Tecrübe"yi sembolize eden karakter; "Toyluğu" sembolize eden diğerine şöyle diyordu:
"Düşmanlarının sayısı dostlarının sayısını geçtiği gün, yandığının resmidir..."
Ey güzel insanlar!..
Zihnimin yorgunlukta zirve yaptığı bugünlerde mutlaka ara vermeli, dinlenmeliyim...
Neden mi?..
Zaten çok az sayıda kalan dostlarımı da kaybetmemek için...
Efendim;
Bendeniz dostlarımı siyasi fikir ve duruşlarına bakmaksızın seçerim...
Bendeniz dostlarımla benim gibi düşünmüyorlar diye kavga etmem...
"Bana ne!.. Nasıl düşünürse düşünsün" der geçerim...
Bu nedenle; siyasal iktidara "destek" veren yazarlar arasında da; siyasal iktidara "köstek" (evet, evet "muhalefet" değil, köstek) olanlar içinde de "dostlarım olduğunu zannettiğim" meslektaşlarım var...
O dostlarımı bazen alkışlar, kimi zaman da "kaybeden" ilân ederim...
Kimileri alkışladığımda teşekkür eder, "kaybetti" dediğimde telefon açar derdini anlatır...
Ya, "benim yazdıklarımı anlayamamışsın" der...
Ya da "aslında haklısın ama ben şöyle demek istemiştim; anlatamamışım" diye özeleştiri yapar...
Ve ben onlara o gün daha çok saygı duyarım...
Kimileri ise alkışladığımda telefon açıp teşekkür etmez...
Amaaaa...
"Kaybetti" demeye göreyim...
Aramızdaki samimiyete de güvenerek sitemin üzerine çıkan savunmalar(!) yaparlar...
Son günlerde siyasal iktidara destek veren dostlarım, öyle abarttılar ki desteklerini...
Onları dilime dolarsam ve bunu hem de içinde bulunduğum "zihni yorgunluğumla" yaparsam; biliyorum ki bir daha yüzüme bile bakmayacaklar...
Başbakan ağzıyla kuş tutsa, "Erdoğan'ın ağzına kuş kaçtı" diyecek olan "köstekçi" dostlarım ise son birkaç haftadır öyle berbatlar...
Ve öylesine geriyorlar ki ortamı...
Barış süreci de Gezi Parkı'nın o ilk günkü samimi masumiyeti de, ekonomi de onların bu gergin ve hatta zaman zaman kasıtlı köstekçiliklerinden zarar görecek...
Ne yapayım?..
İki taraftaki o tür dostlarımı da oldukları gibi kabul etmeliyim...
Hele bu kafayla eleştirmeye falan kalkışmamalıyım...
Aksi halde birkaç dostla devam edeceğim yoluma...
Bu arada unutmadan...
Kimileri de beni aramadan Hadi Özışık'ı alenen taciz ediyor...
Sevgili kardeşim, patronum, dostum Hadi'ciğim bana bugüne kadar hiçbiri için tek kelimelik sitem bile etmedi...
Ancak...
Bu ruh halimle onu da üzmek istemiyorum...
Nezaketini ve bana olan saygısını istismar edebilirim diye korkuyorum...
Dedim ya...
En iyisi biraz (on beş gün kadar) dinlenmek...
Eminim o zaman çok daha sakin olarak dönerim şu köşeye...
Hoşçakalın...
Not: Bu "hoşça kalın" yazısını "kovuldu" diye dedikodu yapılmaması için yazdım haberiniz ola...
adnanberkokan@gmail.com