Aman Dikkat!.. Mağdur yaratmayın...

Mağdur yaratmanın önüne geçmek için ne yapmak lâzım?.. Bence, muhbirle, ihbar edileni emniyette karşı karşıya getirip, göz göze baktırarak ifadelerini almak gerekir… Çünkü “gözler yalan söylemez…”

GAZETECİLER.COM ÖZEL ANALİZ

YAKUP MURAT 

Stalin dönemi Rusya’sı…

Ortalama on metre karelik odalardan oluşan komünalkalarda beş aile kalıyor…

Ve o 5 odaya, ya da beş aileye bir tuvalet ve banyo düşüyor…

O beş odada yaşayan kişi sayısı ise otuzu buluyor çoğu zaman…

Yani…

Eşitlik, ekmek, hürriyet” sloganlarıyla kurulan Sovyet Komünist İmparatorluğu’nun geldiği yer sefalet…

Ve…

Herkes birbirinden kuşku duyuyor…

Herkes kendi oturduğu odadan birkaç metrekare geniş odada oturan komşusunu kıskanıyor…

Ve…

Herkes, devletin polisinden önce komşusundan, “dostu, arkadaşı” bildiğinden korkuyor…

Çünkü…

Polis ihbar olmadan veya tanımladıkları “suç” fiili eyleme dönüşmeden kimseyi alıp gitmiyor…

* * *

İşte o dönemde bir kadın, onbeş metrekarelik bir odada tek başına kalırken, bitişiğindeki bir başka on metre karelik odada da bir başka kadın beş yaşındaki kız çocuğuyla birlikte yaşıyor…

Ve çocuklu anne ile yalnız yaşayan kadın komünalkanın en candan, en samimi iki arkadaşı, dostu…

Bir gece yarısı…

Çocuklu kadının evini basıyor polisler…

Kadını alıp gidiyorlar…

Kadın polislerin arasında elleri kelepçeli götürülürken bitişik odada yaşayan can dostu kadına haykırıyor:

Kızım sana emanet… Dönemezsem de sakın bırakma onu… Yurda falan da verme, seninle kalsın…”

Kadın küçük kızı alıyor, annesiyle oturduğu odayı da o küçük kızın adına kaydettiriyor…

Haliyle iki odayı da o kullanmaya başlıyor…

* * *

Aradan 17 yıl geçiyor…

Ve…

Asıl anne dönüyor…

Kızını buluyor…

Öpüyor, kokluyor…

Ve yıllar yılları kovalıyor…

Gorbaçov geliyor SSCB’de yönetime…

Ve ünlü perestroika ve glasnost dönemi…

Geçmişin bütün arşivleri açılıyor…

Eski dönem kamp mahkûmlarına, arşivlere ve o dönemde oluşturulan dosyalara bakmak isteyip istemedikleri soruluyor…

O günlerdeki küçük kızın asıl annesi “bakmak isterim” diyor…

Ve bakıyor…

* * *

Dosyanın üstünde kendisini ihbar edenin mektubu var…

Tanıdık bir el yazısı…

Ve…

Kadın mektubun altındaki imzaya bakıyor…

Komünalkada bitişik odada tek başına yaşayan ve güvendiği için kızını emanet ettiği kadın…

* * *

Son söz…

Evet…

Mağdur olduğunu iddia edenlerin sayısı çığ gibi artıyor…

Henüz savcılığın tutukluları neyle suçladıklarını bile bilmiyoruz…

Ama…

Bir şeyi biliyoruz ki; Türkiye bir felâketin ucundan döndü…

241 yurttaşımız şehit oldu FETÖ’cü çetelerin darbe girişimi sırasında…

Ve…

Önüne gelen ve “konunun uzmanıyım” diyenin darbe tehlikesinin henüz geçmediğini söylediği, yazdığı bir süreç yaşıyoruz…

Ve…

Siyasal iktidarın elinden gelen tek şey; bir kanaat önderi, bir köşe yazarı, bir muhalif siyasetçi gibi “Amman dikkat!.. Mağdur yaratmayın” demek…

* * *

Peki…

Mağdur yaratmanın önüne geçmek için ne yapmak lâzım?..

Bence, muhbirle, ihbar edileni emniyette karşı karşıya getirip, göz göze baktırarak ifadelerini almak gerekir…

Çünkü “gözler yalan söylemez…”

Evet…

En doğrusu bu…

Ortada hiçbir somut delil olmadığı halde salt bir yazılı ya da sözlü ihbar nedeniyle tutuklananlar varsa onlar muhbirleriyle yüzleştirmeden tutuklanmamalı…

Ya da…

İhbar sonucu gözaltına alınanların ifadelerini aldıktan sonra adli gözetim altında serbest bırakılmalı…

Zira…

Muhbirlik neredeyse meslek haline gelmek üzere…

Bu ise gelecek iç savaşın habercisinden başka bir şey değildir…

Çünkü…

Yugoslavya’da da böyle başlamıştı her şey…

Yakup MURAT