Altın İnek Âbitlerine imkân vermeyin lütfen...

Bir insana veya bir topluma sevgi ve saygı göstermek ille de o kişi veya gurupla aynı inanç sistemi içinde yer almayı gerektirmez…

ADNAN BERK OKAN

Sayın Fethullah Gülen;

Bugüne kadar şahsınıza yönelik yazdığım her yazı, ettiğim her söz sadece ve sadece “saygı, takdir, destek” amaçlıdır…

Ve o yazdıklarımın hemen hepsi size yakınlıklarıyla bilinen web sitelerinde altına imzam da konularak yayımlandı…

Dün onları ne kadar inanarak ve samimiyetle yazdıysam…

Bugün de size ve şahsınıza gönül vermiş; açtığınız temiz ve aydınlık yoldan yürümeyi ilke edinmiş milyonlara olan samimi sevgim ve itimadım aynen devam etmektedir…

Yok efendim hayır…

Siz de biliyorsunuz ki hayatımın tek bir saniyesi bile “Cemaatinizden biri” olmakla geçmedi…

Ama bir insana veya bir topluma sevgi ve saygı göstermek ille de o kişi veya gurupla aynı inanç sistemi içinde yer almayı gerektirmez…

 
 

Ancak Sayın Gülen…

Her biri bağımsız birer “tüzel kişilik” adı altında olsa da; sizin yol göstericiliğinizde, sizin güzel ve temiz adınızın himmetiyle serpilmiş, gelişmiş ve sonunda devasa bir ekonomik imparatorluğa dönüşmüş bir “Ekonomik Gurup” oluştuğu da bir vakıa…

İlk başlarda, sizinle gönül dostluğu kurmuş; dini, mezhebi ne olursa olsun milyonlarca “inançlı” insandan oluşan “Cemaat”; başına adınız da getirilerek devletin en yüce katmanlarında bile saygı ve sevgi ile anılıyordu…

Ne var ki “güç yozlaştırır” ilkesi, adı tarafınızdan “HİZMET” olarak telaffuz edilen bu büyük ve saygıdeğer camiayı “şüpheyle bakılır/tartışılır/bivefa” bir “camia” haline getirmeye başladı…

Bunun müsebbibi elbette siz değilsiniz…

Ama…

Bütün hayatını dinler ve inançlar arası diyaloga, hoşgörüye, uzlaşmaya adamış bir “Gönül İnsanı”nın adıyla bütünleşmiş kimi medya kurumlarında; Türk insanının değerleriyle alay edilmekte, o büyük değerler aşağılanmakta, itibarsızlaştırma operasyonları yapılmaktadır…

 

 

Örnek mi?..

Mustafa Kemal en başta…

Sonra “Bayrak”…

Mustafa Kemal’den başlayayım…

Mutlaka siz de, adınızla bütünleşmiş o medya kurumlarında ille de belirli birkaç kişi tarafından Mustafa Kemal aleyhinde yazılan o “karalama” amaçlı yazıları okuyorsunuzdur…

Sizden istirhamım; böylesine barış ve hoşgörü dolu yüreklerin çarptığı ve her sabah abone olarak da olsa yaklaşık bir milyon eve giren gazetelerden birinde Mustafa Kemal’i aşağılayan, zaferlerini küçümseyen ve hatta bir maymunu o zaferlerin “mimarı” gibi gösteren “yorum” adı altında yapılmış “tarih magazini” haberlere göz yummayınız…

Zat-ı Âlinizle ve sizinle aynı yolda yürüyen, inanç dünyanızın tabanını oluşturan milyonlarca gani gönüllü ile yolları, amaçları, hedefleri asla bir olmayan bu “Altın İnek Abidleri” artık uyarılacak noktayı çoktan aştılar…

Kirli, kirletilmiş, kirletilmesi sürdürülen mevcut medya düzenini ve zihniyeti değiştirecek gücü olduğu halde onlarla birlikte kirlenmeyi tercih eden bu kardeşleriniz akıllarını başlarına almalılar…

Siz de en iyi bilenlerdensiniz ki milletlerin değerleri bir bir yıkılmaya başlamışsa eğer artık o millet bir daha iflah olmaz…

 

 

Muhterem Beyefendi;

Sizin ve başlattığınız HİZMET Hareketi’nin amacı; bu milletin değerlerini aşındırmak, onları sizi sevenlerin gözünde itibarsızlaştırmak olamaz…

Ben buna inanamam…

Ama…

Olaylar gözlerimizin önünde olup bitiyor…

Adınızla anılan medyada birileri hemen her hafta nereden bulup buluşturuyorsa; akla hayale gelmeyecek, Mustafa Kemal ve silâh arkadaşlarıyla asla yan yana getirilemeyecek olayları o büyük insanın adının yanına koyup onun hizmetlerini aşağılıyorlar…

 

 

Sayın Gülen;

hayatımın tek gününde bile kendimden “Atatürkçü” veya “Kemalist” diye söz etmedim…

Ama…

Bir ferdi olmaktan onur duyduğum Türk Milletinin en yüce değerlerinden biri olduğuna inandığım Mustafa Kemal’e karşı her zaman duyabileceğim en güçlü sevgi ve saygıyı duydum…

Çünkü inandım ki milletçe mevcudiyetimizi onun ve arkadaşlarının gayretli, imanlı, inançlı savaşlarına borçluyuz…

İnandım ki; ölümünden sonra despotlaştırılsa ve hatta kimi kendini bilmezler tarafından “dinsizlikmiş” gibi gösterilse de “laik sistem” bugünkü modern, müreffeh ve mamur Türkiye’nin temel taşıdır…

Hele Müslüman’ın Müslüman’ı kestiği, doğradığı, gazladığı bir İslâm âleminde, Mustafa Kemal’in emanet ettiği laik sistemin erdemine olan sevgim, saygım daha da artıyor…

Halkının % 99’u Müslüman olmasına rağmen; “laik, demokrat, modern” kimliğiyle onlardan her zaman ayrılan ve bir yıldız gibi parlayan Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olmanın onuruyla kendimi de yücelmiş hissediyorum…

 

 

O savcı cemaatten ise eğer Sayın Gülen;

Zafer Bayramı töreni sırasında ayağa kalkmayan Bergama Cumhuriyet Başsavcı Vekilinin (Hasan Yüksel) siyasi tarafının olup olmadığını sorduğum Bergamalı bir dostum; “Hangi partiyi tuttuğunu bilemem ama buraya gel, sıradan bir vatandaşa sor ‘Cemaatçi’ olduğunu söyleyecektir” diyor…

Sayın Gülen;

Cemaatinizden olduğu söylenen o genç savcının saygı duymadığı O bayrak sadece “Mustafa Kemal” demek değildir…

O bayrak aynı zamanda bir “Millet”i temsil etmektedir…

Türk milletini…

Deyin ki sizin cemaatiniz Mustafa Kemal’i sevmiyor…

Hatta nefret ediyor…

Liberal demokrat anlayışım birisinden nefret etme özgürlüğünün de en az ifade ve inanç özgürlüğü kadar en temel haklardan olduğuna inanmamı gerektiriyor…

 

Ama

Sayın Gülen;

Siz de bilir ve kabul edersiniz ki “hakaret” özgürlük alanı içine girmez...

Hele zat-ı âliniz gibi yıllarca ve hem de hiç hak etmediği halde bağnaz devlet bürokrasisi ve medyası tarafından hakaretlere, küfürlere maruz kalmış; "barış, sevgi ve diyalog” topluluğu olduğu bütün dünyaya duyurulan bir “HİZMET Hareketi”nin kurucu lideri; milletimizin en büyük değerlerinden biri olan Mustafa Kemal’e ve bizlere emanet bıraktığı bayrağa hakaret edilmesine göz yumamaz…

Mustafa Kemal eleştirilebilir ve mutlaka eleştirilecek çok yanlışı da vardır…

“Ama o gün…” diye başlamak da istemem çünkü “eğer bir yanlış evrensel normlara göre yanlışsa, yanlıştır”…

Mustafa Kemal gibi, Bayrak da eleştirilebilir…

Meselâ “al rengi” beğenilmeyebilir…

Hatta ebadını ve şeklini bile beğenmeyenleriniz vardır içinizde…

Çünkü bireyin kendi ülkesinin bayrağını beğenmeme, eleştirme özgürlüğü de temel hak ve özgürlüklerdendir…

Fakat…

Mustafa Kemal de Bayrak da bu milletin değerleridir Sayın Gülen

Değerlere hakaret dünyanın bütün hukuk sistemlerinde “suç”tur…

Ki…

Bu noktada ben işin suç boyutuyla ilgilenmiyorum…

Beni üzen, karamsarlığa düşüren; yıllardır her platformda savunduğum destek verdiğim ve “hoşgörü, sevgi ve diyalog” sembolü olarak tanıtılmasına (karınca kararınca) katkıda bulunduğum bir inanç topluluğunun bu iki değere karşı yapılan hakaretlerin odağı olmasıdır…

Benim derdim; birkaç saygısız Altın İnek Abidi’nin cemaatin itibarını düşürme sorumsuzluğudur…


Lütfen Sayın Gülen;

Sizin yolunuzdan yürüyen o tertemiz milyonlarca temiz yüreğin; içinize sızmış bir avuç “Altın İnek Abidi” tarafından zehirlenmesine imkân ve izin vermeyiniz…

Saygılarımla

Adnan

adnanberkokan@gmail.com