Alper Görmüş Almanya'da Ahmet Şık'ı yazdı
"Türkiye gazetecinin hükümeti eleştirdiği için mahkemeye çıkartıldığı bir ülke gibi görülüyor. Halbuki Türkiye'de asıl tehlikeli olan hükümeti değil orduyu eleştirmektir"
Alper Görmüş Taraf gazetesindeki "Medyaironik" adlı köşesinde gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutuklanmasını protesto edenleri eleştirdiği "Susamam çünkü Ergenekon benim de davam" başlığı ile yayımlanan 27 Mayıs 2011 tarihli yazısında "Diyebilirsiniz ki, Ahmet Şık senin arkadaşın; susabilirsin. Ben de diyorum ki, hayır, susamam, çünkü Ahmet Şık benim arkadaşımsa, Ergenekon da benim davamdır" sözleriyle tepki çekmişti.
Görmüş'ün "Tutuklu gazeteciler diyarı Türkiye" başlığı ile Der Tagesspiegel'de yayımlanan yazısında şöyle dedi:
"Türkiye yüzlerce gazetecinin hükümeti eleştirdiği için
mahkemeye çıkartıldığı bir ülke gibi görülüyor. Halbuki Türkiye'de
asıl tehlikeli olan hükümeti değil orduyu
eleştirmektir.
ASIL TEHLİKE ORDUYU
ELEŞTİRMEK
Üstünkörü bir bakışla Türkiye yüzlerce gazetecinin hükümeti
eleştirdikleri için mahkemeye verildiği bir ülke gibi görünüyor.
Gerçekten de Türkiye'de birkaç yüz gazeteci dava edilmiştir. Ama
çoğu kendisini hükümet muhalifi olarak niteleyen gazetelere
yazmıyor - hükümete yakınlığıyla tanınan gazetelerde ve
televizyonlarda çalışıyorlar. Okurlarımın kafasını biraz daha
karıştırayım: Bu gazeteciler, Ergenekon çetesi üyesi askerlerle
sivillerin darbe teşebbüsleri hakkında yazdıkları için dava
ediliyor.
YARGI SİSTEMİ HÜKÜMETİ
KARALIYOR
Savcılar ve hakimler yasakçı bir zihniyetle işe girişip
gazetecilere karşı dava sayısını artırıyorlar. Sistem askerin
egemenliği altında ve yargı bu sistemde ordunun en önemli
müttefiki. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş oluyorlar: Bir yandan
kamuoyunu Ergenekon'un darbe teşebüsleri hakkında bilgilendirmek
isteyen gazetecileri sindiriyorlar. Öte yanda hükümeti,
gazetecilere dava üzerine dava açtırdığı izlenimini yaygınlaştırıp
karalamış oluyorlar.
KARALAMA HAREKATI İYİ
ÇALIŞIYOR
Bu karalama harekatının nasıl da iyi çalıştığı gazeteci Ahmet
Şık'ın tutuklanmasına gösterilen tepkilerle ortaya çıkmıştır.
Tutuklamalar eleştirel basını susturma çabasının zirvesi olarak
lanse edildi. Şık soruşturmasında Fethullah Gülen hareketi
hakkındaki bir kitap söz konusu olduğundan, hükümetin yanında Gülen
hareketi de hedef tahtasına oturtuldu. Şık'ın kitabı bir terör
örgütünün belgesi olduğu savıyla yasaklandığı için Batı'da,
Türkiye' de basın özgürlüğünün en karanlık günlerini yaşadığı
izlenimi pekişti. Bu yanlış izlenim olaylara yüzeysel bakmaktan
ileri geliyor.
ŞIK'IN KİTABINDAKİ
İDDİALAR KOF ÇIKTI
Şık'ın kitabı, Ergenekon soruşturması kapsamında izlenmekte olan
bir internet sayfası tarafından yüklenmiştir. Savcının ifadesine
göre metnin kenarındaki notlar, Ergenekon'un yazarı yönlendirdiğine
işaret etmektedir. Ayrıca savcı metni bir terör grubunun dökümanı
olarak değerlendirmiştir ve mahkemeden resmi yasak kararı
çıkarttırmıştır. Kitabın, Gülen hareketinin sözde karanlık yüzü
hakkında yeni kanıtlar içerdiği savıyla yasaklandığı iddiası
sonunda kof çıkmıştır: Metin internette yaygınlaştırıldığında yeni
bir şey içermediği hemen anlaşılmıştır.
TABİİ Kİ SORUNLU
AMA...
Ahmet Şık'ın hikayesi basın özgürlüğü açısından tabii ki
sorunludur. Ama Türkiye'de olayları hep siyasi motiflerle
yorumlamak yönünde güçlü bir eğilim vardır. Ben Ahmet Şık'ın
tutuklanmasının, hükümetteki Ak Parti ve Gülen hareketini devlet
düşmanı olarak gösterme çabalarına çok iyi malzeme sağladığı için
büyütüldüğünü düşünüyorum. 2007 yılında bir askeri mahkeme benim o
zamanlar yayın yönetmeni olduğum ve Ahmet Şık'ın da çalıştığı Nokta
dergisine baskın yaptırdığında neredeyse hiç kimse bunu protesto
etmedi. (...) Şimdi hükümetin ve polisin Şık'ın tutuklanmasında
hukuku nasıl çiğnediğinden dem vuran medya, devlet ve ordu hukuku
çiğnediklerinde ne yazıkki sessiz kalıyor. Böyle önemli püf
noktalarını bilmeden Türkiye'de basın özgürlüğü meselesi
anlaşılamaz.
DARBE PLANLARI HABERİ
SONRASI DERGİSİ KAPATILDI
Gazete Alper Görmüş'ün okurlarına şu cümleler ile tanıttı:
Yazar Türk bir gazetecidir. Nokta dergisinin yayın
yönetmeniydi. Yazı işleri ordunun darbe planlarını haber yaptığında
arandı, yayınevi sahibi derginin yayınına son verdi.