Alp Buğdaycı 'o geceyi' bir kez daha anlattı
Alp Buğdaycı: "Metin o badireleri çoktan geride bırakmıştı. Hayatına son vermesi başka bir duygunun sonucu olmalı"
Milliyet yazarı Asu Maro, eski spiker Alp Buğdaycı ile hafızalara kazanan o geceyi konuştu...
O gecenin üç tanığından biri olan Alp Buğdaycı, Metin Kaçan'ın intiharının o olayla ilişkilendirilmesini yanlış buluyor: "Metin bence o badireleri çoktan geride bırakmıştı. Hayatına son vermesi başka bir duygunun sonucu olmalı" diyor.
METİN MADRABAZ, MAKARACI BİR ADAMDI
Metin Kaçan'la nasıl bir arkadaşlığınız oldu?
O dönem bohem diyebileceğimiz insanlarla tanıştım. Ben tanımam, mizah dergilerini, o âlemi, uyuşturucuyu bilmem. Marksist gelenekten geliyorum, alkol bile içmezdim. Metin ilginç bir adam. Kendisinin de kullandığı bir kelimeydi, 'madrabaz', makaracı bir adam, kelimelere çok güzel taklalar attırabilir, çok dilbilgisel bir zekası var, caziptir, sosyal ortamların sürükleyicisidir. Para falan yok ama Metin'in kalın bir telefon defteri var, arayacağı insanları var ve onun muhabbeti için o kapılar açılır, bedavaya, çok acayip geceler geçirilir. İnsanlar onun arkasından giderler, Fareli Köyün Kavalcısı gibidir. Sürekli mekandan mekana gezilen, akan bir hayat. Sıraselviler'deki bir evde başlar, bir barda devam eder, oradan Dolapdere'ye inilir, bir tamirhanenin dibinde esrar içilir, yeşil saçlı kızlar falan da olabilir. Bütün bunları perçinleyici tutkal Metin. Sonra işler değişti.
BİZ GRUP SEKS YAPIYORDUK DESEM ZATEN NEYİ SAVUNACAĞIM
30 Ocak gününden bahsedelim o zaman...
Müthiş sıkıntılı bir pazar günü... Metin telefon defterini açıyor, "Bugün ne yapmalıyız?", Müjde Ar'a gidelim, saat 2-3 gibi Ulus'taki evine gidiyoruz. Bir takım yönetmenler, senaristler var, yeme içme, saat oluyor 6-7. Çukurcuma'da bir eve gidiyoruz. Sıkıntı devam ediyor, birkaç esrarlı sigara içiyoruz, kafamız bulanıyor, beş altı kişi çıkıyoruz, dolaşıyoruz, en son Kemancı'ya gidiyoruz, dağılıyor grup. İki kız var, ikisi kuzen ve biz üçümüz beraber takılıyoruz, onları görüyorum, G. de orada, onun da bir arkadaşı var. Bana gidiyoruz. Gecenin, sonradan tamamiyle asılsız ve uydurma olarak tecavüze dönüştürülmesi hadisesi gerçekten biraz tuhaftır. Ben bu suçlamayla kamunun arenasına atıldıktan sonra, onların beni kendi edep tahtalarına çivilemeleri çok kolay oldu. Ben neyi savunacağım? "Efendim, biz grup seks yapıyorduk" dediğimde zaten pis pis bakar. Neticede ben ve o iki kız yatak odasına gidiyoruz. Bir 45 dakika orada biz takılıyoruz. Salonda da Metin, G. ve bir kız daha var, muhabbet ediyorlar. Kızlar gidiyor. Bende kalan şey o geceye ait, bir noktadan sonra bir çirkefleşme hali. Metin'le G.'nin tartışması, hakaretler, ittirme kaktırma ile onu evden atmam.
“Çay içip pasta yediğimiz bir geceden
bahsetmiyoruz”
İtişme kakışmadan ibaret diyorsunuz...
Bir sadizm ayini falan yok. Ama bir öfke var. Yüksek doz durumlar
var, çay içip pasta yediğimiz masum bir geceden bahsetmiyoruz. Ama
neticede herkesin rızasıyla gittiği, içinde seks de olan, drug da
olan bir gece. Sorun, bu ayrıntılarla sonradan yasal statünün
karşısına getirilmiş olmak. İnsanların özel hayatı var, drug
kullanabilirim, grup seks yapabilirim.
Ama söz konusu edilen işkence...
Ne işkence, ne tecavüz, ne zorla bir seks eylemi.... Anlattığı
şeylere ben çok şaşırdım, kötü bir Bukowskien taklit gibi, elleri
arkasında turlayan, komutlar veren bir adam; o, ben. Sanki sadik
bir ayinin ortasındayız. Sonrası tamamen hukuk dışı
bir süreç. Ne olay yeri inceleme, ne delil toplama... Mahkemeye
gitmeden önce bilet kesilmişti. Mahkum edilmiş iki insan olarak biz
hakim karşısına çıktık. Bunları o zaman da dile getirdim, Stella
Ovadia “Haklı biri böyle yapmaz” diye yazdı, “Çıkar, isyan eder,
böyle hukuki hukuki konuşmaz”. Ne yapmalıydım? Gayet orta sınıf
ahlakına mensup hakimlerin önündeyim ve yatıracak seni, şaka değil.
Bunu yapmak için bir delile ihtiyacı yok, kanaatle verebilir, ki
öyle verdi. Bütün bu ithamlara kaynaklık eden bir tek fotoğraf var,
o da, kardeşi Oktay’ın geniş açıyla çektiği fotoğraf. Hastane o
fotoğrafın karşılığına 5 günlük rapor veriyor sadece. Metin’in ve
benim yamulmuş hallerimize ise Metin’e 10 gün, bana 3 gün rapor
verdiler.
Siz o hale nasıl geldiniz?
31 Ocak günü uyurken kapı çalınıyor, üç dört kişi bizi bir siyah
Mercedes’e bindiriyor, Kozyatağı’nda bir ofiste işkence görüyoruz.
G.’nin kardeşi Oktay var, sevgilisi ve sonradan iş ortağı olan,
Sadabat adlı mekanın sahibi Mehmet Kamil Güner var, iki de
tanımadığımız silahlı adam. Altı,yedi kişi daha ekleniyor sonra,
itiraf istiyorlar, saatlerce sürüyor bu. Sonra bizi Tarlabaşı
karakoluna götürüp atıyorlar.
Arkadaşlarınız nasıl tepkiler verdi?
Tabii ki hayatımızı ortasından bıçak gibi yardı bu olay. Fakat
2000’e kadar çok dışlandığımı düşünmedim. Sonra mahkeme kararı
çıktı ve değişti tavırlar. Bu konudaki haberler sistematik olarak
yapıldı ve aynı haber kalıpları. Bak, Metin intihar etti, bugün de
aynısı kullanılıyor. Hep aynı soru, peki ama o gece ne oldu? Bir
tür darp oldu ki zaten onu Metin kendisi kabul etti, tokat, itişme
kakışma...
Üzerinde sigara söndürülmüş?
Ben söndürmedim, Metin de söndürmedi. İnsan kendi de bastırabilir,
orada iki tane kızarıklık var.
Peki neden oldu sizce bu?
Hiçbir fikrim yok, sonradan anlıyorum, fırtınalı bir ilişkileri
var, inişli çıkışlı, şiddet dolu bir ilişki.