Allah belânızı versiiiinnn!
Bak işte o da yalancının tekiymiş... Hem Havuzlu villada oturuyormuş, hem de havuzlu villası olanlarla kavga ediyormuş
ADNAN BERK
OKAN
Sizi bilmem ama benim içimden gelir bazen...
Evimden çıkıp ormana koşmak, okuduğum haberlerin yüreğimi vurup dilime yapışan iğrençliğini "Allah belânızı versiiiinnn!" diye bağırarak fırlatıp atmak...
Arkadaşlarım ne de güzel başlık atmışlar habere...
"Gazetelerin yandaş villa sallamaları"...
Ancak "az gelişmiş" bir ülkenin siyasetçileri arasında yaşanacak bir "kavga"...
Evet "kavga"...
Çünkü "tartışma" böyle yapılmaz...
Çünkü tartışmada bilgiler ve görüşler çarpışır havada birer mızrak gibi...
Ve mızraklar düşer yere kimseye zarar vermeden...
Ama bunların kavgasında yalanlar, dolanlar havada uçuşurken; onurlar, şerefler, haysiyetler yerlerde sürünüyor...
Sadece gazetelerin manşetleri değil bu kavgada "taraf" olanlar...
Kocca koca köşe yazarları, gazetelerinin yazı işlerinden daha beter...
Asıl suçlu kim mi?..
Tabii ki bu iğrenç kavgada ilk kurşunu sıkan Kemal Bey...
Recep Bey ise en sevdiği kavga türünün içine medya ve siyasetteki askerleriyle girerken zaten ellerini ovuşturuyor, avını parçalamaya hazırlanan orman sakini gibi keyif alıyordu...
"İyi ama kardeşim, bir insan yaptığı bir hata yüzünden, başkaları tarafından böylesine palavralarla mı aşağılanmalı?" diyenleriniz olabilir...
Aşağılanmamalı elbette ama burası Türkiye...
Karşımızdakiler de Türk Müslüman siyasetçisi ve gazetecisi...
Yani...
Dünyada benzerleri olmayan türler...
Haliyle, "Kılıçdaroğlu böyle bir yalan haberle vurulmayı hak etmedi" diyemiyorum...
Çünkü "Havuz" muhabbetini kendi açtı...
Kavgaya girerken nasıl bir "tür" ile karşılaşacağını tahmin etmedi...
Karşısına aldığı medya ve siyasetçileri "teflon" zanneti...
"Silkelenirim düşerler üstümden"...
Nah düşerler af edersin...
O türün, döküm tavada yağsız pişirilen yumurta gibi yapışkan olduklarını bilmeyen biri Türkiye'de siyaset yapmamalı...
Buyur şimdi temizlen bakalım Kemal bey...
Yandaşların istedikleri kadar yırtınsınlar seni savunmak için...
Zaten onları okuyanlar sana oy verecek olanlar...
Ama ya diğerlerinin okurları?..
Onlar iki gündür "yalan" olduğunu bildikleri halde senin nasıl da lüks bir villan olduğunu, havuzunun muhteşemliğini anlatıyorlar okurlarına...
Eskiden olsa sorun değildi...
Toplam 60-70 bin okurları, 500 - 600 bin izleyicileri vardı...
Şimdi öyle mi?..
Bugün sadece bir tek gazeteleri günde 700 bin eve giriyor...
Bir başkası en az 350 bin satıyor günde...
Televizyonlarını on milyondan fazla mutedil yurttaş izlerken, radyolarını da keza on milyondan fazla mutedil vatandaş dinliyor...
Hepsinde aynı haber geçiyor:
"Kemal Bey'in havuzlu lüks villası"...
Sen istediğin kadar o havuzun, 10-12 ailenin ortak kullanacağı mütevazı bir kooperatif evinin su birikintisi olduğunu anlat...
Anlattıklarına sadece sana inanmak isteyenler inanacak ana inanmak için bahane arayanlar "bak işte o da yalancının tekiymiş... Hem Havuzlu villada oturuyormuş, hem de havuzlu villası olanlarla kavga ediyormuş" diyecekler...
Ama bu arada rakibinin sadece kendi eşi, çocukları ve torunlarıyla girecekleri o milyonlarca dolarlık şahsi göllerini duymayacaklar bile...
Çünkü yazmayacak, göstermeyecek, söylemeyecekler....
Ama dedim ya...
Sen kaşındın Kemal Bey...
Edepsizlik konusunda sınır tanımayanlarla mücadeleye girdin...
Yüzü kızarmayanlara bulaştın...
Yalanın bile gerektiğinde mübah olduğuna inanan güruhun içine daldın bir başına...
Şimdi çık çıkabilirsen...
Ya da ben veya benim gibi bu seviyesizliklerden nefret eden milyonlarca makul vatandaş istediği kadar "Allah belânızı versiiiinnn!" diye bağırsın dursun...
Çok umurlarındaydı sanki...
Adamların ekonomik ve siyasal çıkarlarına dokunma da istersen geç arkalarına iki puan al...
Sadece zevk vermiş olursun onlara...
Ama yine de dayanamayacağım ve bu düzeysizliği gösteren, "Aaaaa onun da villası varmış" yalanına sarılan meslektaşlarıma da, siyaseçilere de inanmak için hazır kıta bekleyen yurttaşlara da "Allah belânızı versiiiinnn!" diye bağıracağım...
adnanberkokan@gmail.com
Sizi bilmem ama benim içimden gelir bazen...
Evimden çıkıp ormana koşmak, okuduğum haberlerin yüreğimi vurup dilime yapışan iğrençliğini "Allah belânızı versiiiinnn!" diye bağırarak fırlatıp atmak...
Arkadaşlarım ne de güzel başlık atmışlar habere...
"Gazetelerin yandaş villa sallamaları"...
Ancak "az gelişmiş" bir ülkenin siyasetçileri arasında yaşanacak bir "kavga"...
Evet "kavga"...
Çünkü "tartışma" böyle yapılmaz...
Çünkü tartışmada bilgiler ve görüşler çarpışır havada birer mızrak gibi...
Ve mızraklar düşer yere kimseye zarar vermeden...
Ama bunların kavgasında yalanlar, dolanlar havada uçuşurken; onurlar, şerefler, haysiyetler yerlerde sürünüyor...
Sadece gazetelerin manşetleri değil bu kavgada "taraf" olanlar...
Kocca koca köşe yazarları, gazetelerinin yazı işlerinden daha beter...
Asıl suçlu kim mi?..
Tabii ki bu iğrenç kavgada ilk kurşunu sıkan Kemal Bey...
Recep Bey ise en sevdiği kavga türünün içine medya ve siyasetteki askerleriyle girerken zaten ellerini ovuşturuyor, avını parçalamaya hazırlanan orman sakini gibi keyif alıyordu...
"İyi ama kardeşim, bir insan yaptığı bir hata yüzünden, başkaları tarafından böylesine palavralarla mı aşağılanmalı?" diyenleriniz olabilir...
Aşağılanmamalı elbette ama burası Türkiye...
Karşımızdakiler de Türk Müslüman siyasetçisi ve gazetecisi...
Yani...
Dünyada benzerleri olmayan türler...
Haliyle, "Kılıçdaroğlu böyle bir yalan haberle vurulmayı hak etmedi" diyemiyorum...
Çünkü "Havuz" muhabbetini kendi açtı...
Kavgaya girerken nasıl bir "tür" ile karşılaşacağını tahmin etmedi...
Karşısına aldığı medya ve siyasetçileri "teflon" zanneti...
"Silkelenirim düşerler üstümden"...
Nah düşerler af edersin...
O türün, döküm tavada yağsız pişirilen yumurta gibi yapışkan olduklarını bilmeyen biri Türkiye'de siyaset yapmamalı...
Buyur şimdi temizlen bakalım Kemal bey...
Yandaşların istedikleri kadar yırtınsınlar seni savunmak için...
Zaten onları okuyanlar sana oy verecek olanlar...
Ama ya diğerlerinin okurları?..
Onlar iki gündür "yalan" olduğunu bildikleri halde senin nasıl da lüks bir villan olduğunu, havuzunun muhteşemliğini anlatıyorlar okurlarına...
Eskiden olsa sorun değildi...
Toplam 60-70 bin okurları, 500 - 600 bin izleyicileri vardı...
Şimdi öyle mi?..
Bugün sadece bir tek gazeteleri günde 700 bin eve giriyor...
Bir başkası en az 350 bin satıyor günde...
Televizyonlarını on milyondan fazla mutedil yurttaş izlerken, radyolarını da keza on milyondan fazla mutedil vatandaş dinliyor...
Hepsinde aynı haber geçiyor:
"Kemal Bey'in havuzlu lüks villası"...
Sen istediğin kadar o havuzun, 10-12 ailenin ortak kullanacağı mütevazı bir kooperatif evinin su birikintisi olduğunu anlat...
Anlattıklarına sadece sana inanmak isteyenler inanacak ana inanmak için bahane arayanlar "bak işte o da yalancının tekiymiş... Hem Havuzlu villada oturuyormuş, hem de havuzlu villası olanlarla kavga ediyormuş" diyecekler...
Ama bu arada rakibinin sadece kendi eşi, çocukları ve torunlarıyla girecekleri o milyonlarca dolarlık şahsi göllerini duymayacaklar bile...
Çünkü yazmayacak, göstermeyecek, söylemeyecekler....
Ama dedim ya...
Sen kaşındın Kemal Bey...
Edepsizlik konusunda sınır tanımayanlarla mücadeleye girdin...
Yüzü kızarmayanlara bulaştın...
Yalanın bile gerektiğinde mübah olduğuna inanan güruhun içine daldın bir başına...
Şimdi çık çıkabilirsen...
Ya da ben veya benim gibi bu seviyesizliklerden nefret eden milyonlarca makul vatandaş istediği kadar "Allah belânızı versiiiinnn!" diye bağırsın dursun...
Çok umurlarındaydı sanki...
Adamların ekonomik ve siyasal çıkarlarına dokunma da istersen geç arkalarına iki puan al...
Sadece zevk vermiş olursun onlara...
Ama yine de dayanamayacağım ve bu düzeysizliği gösteren, "Aaaaa onun da villası varmış" yalanına sarılan meslektaşlarıma da, siyaseçilere de inanmak için hazır kıta bekleyen yurttaşlara da "Allah belânızı versiiiinnn!" diye bağıracağım...
adnanberkokan@gmail.com