ALKIŞLAR; Nazan Bekiroğlu için çünkü...

Ne yazık ki hayatı filmlerden (ille de dizilerden), romanlardan, tiyatrolardan öğrenmeye kalkmak;

Bazen isyan ediyoruz...
Çünkü...
Çok az sayıda gerçek manada "Köşe Yazarı"mız var...
Oysa...
Daha çok "Mehmet Barlas"ımız olmalı...
Daha çok "Haşmet Babaoğlu" yetişmeli...
Daha çok "İskender Pala"lara sütun vermeli gazetelerimiz...
Daha çok "Mehmet Altan"lar imkân bulmalı yazılı basında...
Neden Altan?..
O da sadece "siyast" yazmıyor mu?..
Yazıyor ama ekonominin büyümesine rağmen, çocuk ölümlerinin halen önüne geçilememesi gerçeğini de ondan başka yazan yok...
Ekonominin büyümesine rağmen; sosyal gelişmişlik sıralamasında dünya 87.si olduğumuz da keza Mehmet Altan'dan başkasını ilgilendirmiyor...
Ve...
Daha çok "Nazan Bekiroğlu"lar okuyabilme imkânına sahip olmalıyız...

"Siyaset yazarları olmasın mı?"
Tabii olsun...
Olmalı da...
Ama onlar da tartışmalarını Ali Bayramoğlu, Gülay Göktürk, Nazlı Ilıcak, Derya Sazak, Güngör Mengi, Umur Talu, Nihal Bengisu Karaca, Yavuz Semerci ve bütün yüksek sesliliğine rağmen hiç kimse için hakaret cümlecikleri kurmayan Can Ataklı benzerleri düzeyinde tutmalılar...
Karşılıklı hakaretlerin, aşağılamaların, küfürlerin yerini; salt "eleştiri" almalı...
Ve tabii ki bunu yaparken işin espri, nükte yönü asla elden bırakılmamalı...
Bu kadar giriş yeter...

29.05.2011 tarihli ZAMAN'da, başlığı altında yayımlanan makalesinde Nazan Bekiroğlu; Orlando Figes'in aynı adlı eserinden yola çıkarak "Ulusal Kültür" varlığının (ya da yokluğunun) düşünülmesi gerektiği fikrini çok güzel zerk ediyor okurların damarlarına...
Ve...
İyi de yapıyor...
Figes'in; "Saf bir ulusal kültür yoktur sadece bunun mitosvari imgeleri vardır" deyişinin gerçekçiliğini üflüyor kulaklarımıza ki; haklı olarak o tür bir çalışmayı Türk kültürü için kimin yapacağına ateşli bir merak duyduğunu da saklamıyor...

Ne yazık ki hayatı filmlerden (ille de dizilerden), romanlardan, tiyatrolardan öğrenmeye kalkmak; o eserlerin yazarlarının hayal dünyalarında gezinmekten başka bir şey değildir...
Tıpkı, Figes'in romanında, Savaş ve Barış isimli eserde anlatılan Rus kültürünün de Tolstoy'un hayalinde yarattığı bir "ulusal kültür"den başka bir şey olmadığı gerçeğine dikkat çekmesi gibi...

Sizi, bilemeyiz ama bizim en çok güldüğümüz film sahnelerinden biri "Al Yazmalım"daki "dans"(!) sahnesidir...
Hani; Türkan Şoray ile Kadir İnanır'ın dans ettiği sahne...
O tür bir dansın, ve hem de herkesin içinde bir kadın bir erkek tarafından öylesine duygusal bir şehvet yüklenerek yapıldığının Türk ulusal kültürünün hangi safhasında yer aldığını hep merak etmişizdir...
Neyse...
Bu kadar yeter...
 ALKIŞLAR; çok önemli bir konuyu gündeme taşıyan Nazan Bekiroğlu için...