Alkışlar Leyla İpekçi için...
Leyla İpekçi'yi meseleyi kavrayış biçiminden dolayı alkışlıyoruz ve yazısını sizlerle paylaşıyoruz...
Muhafazakar ailelerin çocuklarının deizme kaydığı yönündeki
tartışma hararetini kaybetmese de devam ediyor.
Gençlerin dini söylemlerden uzaklaştığı gerçeğine farklı bir
perspektiften bakıyor bugün Leyla İpekçi.
Konuyu köşesine taşırken "anadil" meselesi
üzerinden görmeyi tercih ediyor. "Bir toplumun dili hangi
seviyedeyse, gönül medeniyeti o kadardır deyip durmam boşa değil."
diyor.
Gençlerin usanmışlığına dikkat çekerek "Bırakın
Müslüman kültürünü solumayı, muhafazakâr çevrelerde yetişen, dini
eğitim almış olan gençler bile usanmış durumda önlerine konulan
kin, öfke, haset, kibir, yalan, tamah, riya, gösteriş, suizan,
gıybet dolu hayattan." ifadelerini
kullanıyor.
Leyla İpekçi'yi meseleyi kavrayış biçiminden dolayı
alkışlıyoruz ve yazısını sizlerle
paylaşıyoruz:
"Evet, gençler giderek kopuyor dini söylemlerden. Bırakın Müslüman
kültürünü solumayı, muhafazakâr çevrelerde yetişen, dini eğitim
almış olan gençler bile usanmış durumda önlerine konulan kin, öfke,
haset, kibir, yalan, tamah, riya, gösteriş, suizan, gıybet dolu
hayattan.
Din evet camilerde ihya edildiğinde tamamlanmış olmuyor. Camilerin ahır yapıldığı bir dönemin zulmünü üzerimizden atma gayreti öncelikle adım başı cami inşasına evrildi doğal olarak. Ama ya vücudumuzun camii, şükrünü eda etmekle yükümlü olduğumuz bizde cem olan hakikat bilgisi? Bu idrakin neresindeyiz, hayatımızda bunun ispatı var mı?
***
Menakıpları masal ile karıştırdığı için manayı tabir edemeyen ve vahyin katmanlı yapısını anadilimizde açan dil üstatlarını Kur’an dışı görerek dışlayan bizim neslimizin yetiştirdiği çocuklar evet nefsimizin geldiği merhalenin aynası. Dini vaaz duymak istemiyorlar, çünkü onlara didaktik bir tonda ders veren, nutuk çeken ve onları hizaya sokmaya çalışan kişilerin dini tekeline almış kibirlerini aşarak kalpten kalbe geçebilecekleri bir yol yordam bulamıyorlar.
Onlardan şimdi kişisel menakıplarını edebiyat zevki (dil edebi) içinde icra etmelerini mesela hakkıyla bugünün ve buranın romanını yazmalarını bekleyemiyorum. Onlara toplumsal yaşantımızın solmayan gülünü yeniden koklatacak arifler, veliler, hak dostları medyanın güncel dilinde değilse bile tenhada konuşuyor yaşıyor, yaşatıyorlar. Ama bunları işitmek talip olmakla ilgili muhakkak.
Şimdilik hiç değilse tevhid sanatının inceliklerini gençlerin yeniden zevk etmesini teşvik edebilsek. Gençlere vaaz vermekten çok daha tesirli olacaktır bugünün sanal medya kültüründe bu gönül eğitimi. Zira: Bir toplumun dili hangi seviyedeyse, gönül medeniyeti o kadardır deyip durmam boşa değil.
Evet dilini ‘gönül’ kılmadığı sürece pek çoğumuz anadilimizde derinleşemiyor, algı seviyemizi geliştiremiyoruz. Gençlerde yukarıda dediğim gibi anadilinde kendini bilme şuuru açılmadığından dinin kalbine de yaklaşamıyorlar. Dil yetersizliği, gönül dilinin de tutulmasına yol açıyor. Hem gençlerde hem bizde.
İdeolojik, medyatik tartışmalarla, felsefi kuramsal vaazlarla misal beş vakit namaz kılmanın hikmeti gönüllerinde açılmıyor. Aksine etraflarındaki örneklere bakıyor ve bir zamanların Kemalist söylemin çoğaltıyorlar farkında olmadan: “Çalıp çırpıyor, kalp kırıyorsunuz, kıldığınız namaz neye yarar!” diyerek muhafazakâr büyüklerine itirazlarını yüksek sesle dillendirdiklerinde ateist deist olarak bir de suçlanıyorlar.
Güncel dilin gelenekle ilişkisini alfabenin değişiminden beri usul usul yitirdiğimizden beri hızla manayı sığlaştırdığımız da bir gerçek. Fakat bu konuda bir atılım yapabilecek herhangi bir müessesemiz yok şu an. Neresinden baksanız, neyi yitirdiğimizin dahi farkında değiliz.
Müslüman düşünceyi gözardı ettiğimizi söylüyor bugün pek çoğumuz. İyi de düşünceye hapsettiğimiz bir tevhid hakikati bizi kavramların felsefesine hapsetmez mi? İzm’lerle sıkışır mı, ideolojilere sığar mı tevhid dili?
Nefsimizi Müslüman etmeye dönük bir gayrete girmedikten sonra, davranışlarımızdan ta hayallerimize kadar neyi bildiğimizi ispat edemedikten sonra, kalbimizi terbiye edemedikten sonra dilimizi kanatlandırmaya, gönül kılmaya yeterli olabilir miyiz?