Alkışlar Gülse Birsel için...

Kendi mahallesi tarafından ruh taciziyle cezalandırılacağını bilerek Binali Yıldırım’ın hakkını teslim eden Gülse Birsel’i alkışlıyoruz…

Gülse Birsel bugünkü Hürriyet’te “Binali Yıldırım’ın mizacına dair bir hikâye” başlığı altında yayımlanan yazısında gerçekten yaşanmış bir öyküyü paylaşıyor okurlarıyla…

Kendi mahallelisinin gözünden düşme, saldırıya uğrama riskini de alarak yazıyor hem de…

Çünkü sadece Gülse’nin değil, karşı mahallenin de “en kötü” huylarından biri, sevmediklerinin takdir edilmesidir…

Yani…

Ve ne yazık ki…

Ama kabul edelim ki…

Gülse’nin mahallelisi Ak Partili bir başbakanı hiç sevmedi bugüne kadar…

Hiç takdir de etmedi…

Ama işte Gülse bugünkü yazısıyla o tabuyu yıkıyor…

Hatta…

Yazısını da şöyle bitiriyor:

“Uzlaşan, çözüm üreten, güler yüzlü, kibar insan lazım bize. Ve en çok da şimdi lazım...”

Kendi mahallesi tarafından ruh taciziyle cezalandırılacağını bilerek Binali Yıldırım’ın hakkını teslim eden Gülse Birsel’i alkışlıyoruz…


BİNALİ YILDIRIM'IN MİZACINA DAİR BİR HİKÂYE

Gülse BİRSEL (21.09.2016 / Çarşamba)

HİÇ sevmem ama bu hafta dedikodu yazarlığı yapacağım, çünkü bu, Başbakan'la ilgili tahminlerimi teyit eden bir anekdot.

Birinci ağızdan yaşayanlardan dinledim. 6 yıl kadar önce, o zaman Ulaştırma Bakanı olan Binali Yıldırım ve beraberindeki 15-20 kişilik grup, Ege kıyılarında küçük ama ün yapmış bir deniz ürünleri restoranına gidiyor. Sabahtan haber vermişler, restoran bütün gün heyecanla hazırlık yapmış. Zaten ufak bir mekân, tüm restoran Yıldırım ve misafirlerine ayrılmış. Misafirler denizden guletle restorana gelmişler.

Ne var ki, şu detay Binali Yıldırım ve arkadaşları tarafından bilinmiyormuş: Bu restoran nefis bir mutfağa sahip ama sadece midye, istiridye, langusta vs gibi kabuklu deniz ürünlerinde uzmanlaşmış bir yer! Balık bile yapılmıyor.

Ben bilmiyordum ama İslami kesimin bir kısmı kabuklu deniz ürünü yemiyormuş. Muhtemelen bu yüzden, belki de o akşam grubun çoğu kabuklu deniz ürünü tercih etmediğinden, bilemem.... Ama “Biz bunları yemeyiz ki?” demişler. E ne olacak? Dediğim gibi, söz konusu restoran klasik mezeler, hatta balık bile yapmıyor.

Binali Yıldırım başka bir restorana gitmeyi veya şefin başka bir yerden balık vs aldırıp yapmasını istememiş. Demiş ki: “Siz bize güzel bir menemen yapın, afiyetle yeriz.”

Dev bir menemen yapılmış, yanına restoranda servis edilen keçi peyniri, zeytin, domates vs gibi malzemelerle bir tür kahvaltı sofrası kurulmuş.

Misafirler yemekleri bitirip kalkmışlar. Binali Yıldırım restoran sahibinin elini sıkıp “Hayatımın en güzel menemenini yedim” diye hararetle teşekkür etmiş, sonra da herhangi bir sorunları, bir şeye ihtiyaçları olup olmadığını sormuş. Ve güler yüzle, mutlu, ayrılmış.

Hikâyeyi duyunca anlatmak istedim.