ALKIŞLAR; Fatih Altaylı için

Başbakan bir meslektaşımızın kovulmasını istemekle tabii ki çok ayıp etti... Ama...

Hiç kimse kusurumuza bakmasın ama "iki yüzlülük" yani eski Türkçemizle "riyakârlık"  birçoğumuzun içine, beynine, yüreğine kazınmış...
Bir hareketin ayıp ya da suç olması umurumuzda değil...
Gizli yapılsın yeter ki...
Kimsenin haberi olmasın...
Kimsenin ruhu duymasın...
Çalınacak mı?..
Duyurma, görünme, yakalanma...
Hovardalık ya da orospuluk mu yapılacak?..
Yakalanma!..
Birisinin aleyhinde mi konuşulacak; yüzüne değil arkasından söyle...
Yahu bunun adı namertliktir be...
Ne edeceksen açıkta et kardeş; canımızı al...
Evet...
Sözü Fatih Altaylı'nın, Başbakan'ın Cüneyt Özdemir için söylediklerine getireceğiz...
Başbakan bir meslektaşımızın kovulmasını istemekle tabii ki çok ayıp etti...
Ama...
Bunu herkesin gözlerinin önünde yapma mertliğini de gösterdi...
Biz ne başbakanlar tanıdık ki;
bir gün önce yüzümüze güldüler oysa o yüzümüze güldüklerinden birkaç saat önce patronumuzu arayıp "kov şunu" demişlerdi...
Yani...
Başbakan'ın ayıp ettiğini ama ayıp ederken bile "dürüst, mert, açık sözlü" davrandığını yazan Fatih Altaylı da "dürüst" davrandı...
Mertçe, kapalı kapılar ardına sığınmadan yazdı...
Biz kendisini işte bu dürüstlüğü ve açık yürekliliği için alkışlıyoruz...