Ali Kırca, 'roman mı gerçek mi okur karar versin' diyor
Ali Kırca'nın kaleminden on üç yıllık bir öykü... Hayatları roman olabilecek insanların, şehirlerin ve adaların öyküsü...
Ama o gece, parmaklarımla piyanonun tuşlarına dokunduğum o ilk
anın, ruhumu kavuracak, hayatımı sonsuz bir ıstıraba sevk edecek
bir şarkının ilk notası olduğunu bilemezdim.
Yanı başımda, imkânsız bir aşkın girdabında savrulan çaresiz bir
genci derin bir kıskançlık acısının denizine fırlatıp attığımı, ama
öte yandan kendimi de sonu olmayan yasak bir aşkın felaketine
sürüklediğimi bilemezdim.
Bilsem kanatır mıydım yüreğimi?
1967 sonbaharında Heybeliada... Özgürlük
rüzgârlarıyla dünyayı değiştirmeye yelken açmış,
bahriye öğrencisi dört genç, adalı bir Rum
olan arkadaşları Niko ve onun güzeller güzeli
kuzeni Leyla... "Öteki Bahçe"nin
insanları...
Yüreklerindeki sarsıntı,
ülkenin içinde bulunduğu çalkantılara karışırken, Türkiye
olası bir savaşa sürüklenirken; sokaklar kan gölüne dönmüş,
hayatlar paramparça, akıl yerle yeksan olmuşken; susanların da,
susturanların da birer kelimeyle konuşacağı darbe günlerinin ayak
sesleri duyulurken, artık kimse kimseye âşık olamaz, hatta sevemez
bile denirken, tam da bu imkânsızlıkların ortasında filizlenen
masalsı bir aşk.
Ali Kırca'nın kaleminden on üç yıllık bir öykü... Hayatları roman olabilecek insanların, şehirlerin ve adaların öyküsü...Roman mı, gerçek mi olduğuna okurun karar vereceği, sarsıcı olduğu kadar sırlarla dolu sımsıcak bir ilk roman.
ALİ KIRCA KİMDİR?
Ali Kırca, aralıksız yağan karın diz boyunu aştığı bir kış sabahı, 26 Aralık 1948'de Akşehir'de dünyaya geldi. Türkiye'de yılbaşına yakın günlerde doğan pek çok çocuk gibi doğum tarihi nüfusa 1 Ocak diye yazıldı. Çocukluğu, Nasrettin Hoca'nın memleketinde, onun felsefesiyle beslenerek geçti. Yaşamı boyunca, "göle maya çalmayı" ve "ya tutarsa!" diye umut etmeyi şiar edindi.
1963, ailenin de yeni bir hayat umuduyla İstanbul'a göçtüğü yıldı. Aynı yıl Deniz Lisesi'nde başlayan denizcilik macerası, deniz teğmeniyken 12 Mart Muhtırası'yla son buldu.
Türkiye'de esen fırtınalarla onun da hayat gemisi karaya vurdu, karada televizyoncu oldu.
1974'ten 2013'e, 40 yıla yakın, ekranlarda sayısız ilke imza attı. "Yurttan Dünyadan" ve 12 Eylül sonrası yayınlanan ilk açık oturumların ardından "32.Gün" ve "Kırkıncı Paralel"le, Türkiye'nin dünyaya açılan ilk pencerelerinde yer aldı.
Üç yıl süren TRT Washington temsilciliğinden sonra, 31 Ocak 1994'te, ATV'de Türkiye'nin ilk "anchorman"i olarak ana haber bültenini sunmaya başladı. 6 Şubat 1994'te başlayan ve aralıksız yirmi yıl süren "Siyaset Meydanı" ise, tabuların yıkıldığı ve herkesin her şeyi konuşabildiği, Türkiye'de çok sesliliği simgeleyen bir program olarak hafızalara kazındı.
Gazetedeki köşe yazılarından hayata dair denemeleri içeren Şimdi İyi Haberleri Veriyoruz, Hazan Mevsiminde Aşk, Sedir Ağacının Kokusu, Futbol Hayattır ve Vakitsiz Şarkılar'ın yanı sıra, "Siyaset Meydanı" programlarından derlenen; Susurluk Çarkı, Barış Manço'ya Özlem, Altanlar Meydan'da, 700. yılında Osmanlı, Türkçe İbadet, Azınlıklar: Kaybolan Renkler ve Aşk adlı kitapları yayımlandı.
1996'da köşe yazılarını okuduğu Şimdi İyi Haberleri
Veriyoruz albümünün ardından, Anadolu'nun her köşesinden
sevdiği 20 türküyü seslendirdiği Habersiz Türküler
albümüyle 2001 yılında başka bir denize yelken açtı.
Ali Kırca, şimdi, 13. kitabı olan Öteki Bahçe adlı bu ilk romanıyla
bir kez daha "Ya tutarsa!" diyor.