Ali Bulaç neden 'dehşete düştü'?
Bulaç Erdoğan'ın toplantısından sonra içini sıkıntı bastığını gazetecilerin sorularını duydukça dehşete kapıldığını yazdı.
Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, Başbakan Erdoğan'ın
toplantısına katıldıktan sonraki izlenimlerini yazdı.
Bulaç Erdoğan'ın toplantısından sonra içini sıkıntı bastığını
gazetecilerin sorularını duydukça dehşete kapıldığını yazdı.
FERAHLAMADIM İÇİMİ SIKINTI
BASTI
"İçinden geçmekte olduğumuz süreçle ilgili açıklamalar
yaptı, sorulara cevaplar verdi. Benim de katıldığım toplantıya
ilişkin izlenimlerimi anlatmak istiyorum. Açıkça toplantıdan
ferahlayarak ayrılmadım, içimi sıkıntı bastı." diyen Bulaç
yazısına şöyle devam etti:
Sayın Başbakan, kesin olarak “devlet içine sızmış bir
örgüt”ün varlığına inanmış durumda. 17 Aralık
operasyonunda görev alan savcı ve HSYK’nın açıklamasını
“örgüt içi hiyerarşiye göre” atılmış adımlar
görüyor.
Ona göre Gezi olayları gibi 17 Aralık operasyonu
da belli bir amaca yönelik. Başbakan’ın konsepti şu: Türkiye
bölgesel güç, hatta küresel aktör olma yolunda dev adımlar atıyor;
uluslararası siyasi, ekonomik vesayet düzeninden çıkıyor.
Türkiye’nin gelişmesini istemeyenler ülkeye, hükümete karşı
operasyon düzenliyorlar, bu operasyonun iç uzantısı, bir parçası da
“devlet içindeki paralel yapılanma”dır.
İSİMLERİ DEŞİFRE EDECEK
Ciddi bir komplo ile karşı karşıya olduğuna o kadar inanmış ki son
olayların tamamını birbirine bağlıyor: Dershaneler, yolsuzluk ve
rüşvet operasyonu, savcı tarafından aranmak istenen TIR. Her şeyi
kendince mantıki bir tutarlılık içine yerleştirip komplonun önüne
geçmenin ülkenin selametiyle ilgili olduğunu söylüyor. İlk adım
olarak emniyet ve yargı içinde bir tasfiye hazırlığı içinde
olduklarını beyan ediyor. Komploda yer alanlarla ilgili geniş
kapsamlı bir hazırlık yapılıyor, adım adım isimler deşifre
edilecek. Belki de işe çalışma ofisine “böcek
yerleştirenler”in açıklanmasıyla başlanacak.
Başbakan’a göre söz konusu sürecin başlangıç noktasında “dershaneler” konusu var. Kendilerine karşı bir direnç, hatta operasyon yapılacağını bekliyorlardı ancak böylesine geniş kapsamlı bir operasyonu tahmin etmediklerini söylüyor. Bu arada “dershaneler” konusunda geri adım atmanın mümkün olmadığının, yasal düzenlemenin yapılacağının altını çiziyor: Bu konuda herhangi bir taviz söz konusu değil. Bu kadar da değil, şantaj amaçlı kasetlerden de “paralel yapılanma”yı sorumlu tutuyor.
Beni en çok düşündüren konu “Milli orduya karşı kumpas
yapıldığı” sözü üzerine darbe teşebbüsleri suçlamasıyla
yargılanan Ergenekon ve Balyoz sanıkları ve hükümlüleriyle ilgili
bir düzenlemenin gündeme gelmiş olması.
Sayın Başbakan, açık bir dille “Kumpas lafı TSK’nın önünü
açmış olabilir” diyor. Bu konuda Adalet Bakanlığı yasal
bir düzenlemenin hazırlığı içinde. Anayasa değişikliği mümkün değil
ama yasal düzenleme AK Parti hükümetinin imkanları dahilinde.
“Paralel yapılanma”nın ilk kendisi için kullanılan KCK
tutuklularının da söz konusu düzenlemeden yararlanabilecekleri
iması yapılıyor.
Başbakan, belli ki kaygılı, “yolsuzluk ve
rüşvet” operasyonları onu fazlasıyla kızdırmış, tabii ki
yolsuzluklara sahip çıkmıyor, ama her gün yeni operasyonlarla masum
insanların evlerinin, şirketlerin basılabileceğini, buna da dur
demenin zaruri olduğunu söylüyor.
ERDOĞAN'A İKİ SORU
Sayın Başbakan, 17 Aralık operasyonundan sorumlu tuttuğu Hizmet Hareketi’ne “cemaat” denilmesine karşı: “Türkiye’de bir dizi cemaat var” diyor, “Zaten onlar da kendilerine camia diyorlar.” Camia ile bağlantılı olduğu birimleri veya görevlileri tasfiye etme meyanında kendisine iki soru sordum:
“1) “Devlet içi örgütün tercümesi cemaattir. Bürokraside size karşı gelen, operasyon yapan memurlar varsa bunları hukuk içinde kalarak tasfiye etmeniz hakkınız. Biz de sizi destekliyoruz. Ama cemaat derken esnafından memuruna, öğretmenine kadar on binlerce insanı bu operasyondan nasıl uzak tutacaksınız? Kuru yanında yaş yanmayacak mı? Bu 28 Şubat olmaz mı?”
“2) Cemaat üyesi ile AK Parti seçmeni/seveni iç içe. Şu anda Türkiye’de büyük bir huzursuzluk söz konusu, aileler bölünüyor. Ve bu, büyük ölçüde giderek artan gerilimden kaynaklanıyor. Biraz soğutmak gerekmez mi? Siz bu konuda adım atmaz mısınız?”
Sayın Başbakan “devlet içindeki paralel
yapılanma” içinde yer alanlar ile “kendisine komplo
kuranları” masum insanlardan ayırt ettiklerini, kimsenin haksız
yere mağdur edilmeyeceğini söyledi, ama ortalığı soğutma konusunda
ümit verici şeyler söylemedi. “Mesele medyadaki salvoların
ötesine geçti” diyor.
DEHŞETE DÜŞTÜM
Beni dehşete düşüren şey birtakım gazeteci ve köşe yazarlarının Sayın Başbakan’ı bir tür tahrik etmeleri, şahin bir dil kullanmaları, cemaati “Gladio” olarak tanımlamaları, Başbakan’ın operasyonlar konusunda geç kaldığını söylemeleri, hatta Uludere’de 34 masum insanın öldürülmesinden söz konusu “paralel yapılanma”yı sorumlu tutmaları.
Bir kere daha anladım ki hepimizin teenniye, sükunete, suhulete
ihtiyacımız var. Maalesef hava bu yönde esmiyor. Biz yine
“kardeşlik türküsü”nü söylemeye devam edelim, aksi halde çok
üzüleceğiz.
Ali Bulaç'ın Tüm Yazılarını okumak için
Tıklayın>>