Ali Bulaç Hürriyet'e göz mü kırpıyor?
Zaman yazarı Ali Bulaç, son haftalardaki tavırlarıyla, "Hürriyet'e gidiyor" yorumlarına neden oldu. Peki bu izlenimler doğru mu?
GAZETECİLER.COM
Ali Bulaç Hürriyet'e göz mü kırpıyor?
Bunu da
nereden çıkardınız diye soracaksınız.
Hemen söyleyelim...
Ali Bulaç'ın bugünkü makalesinden...
Aydın Doğan'a verilen vergi cezası için Doğan Grubu'nu
savunmuş Bulaç.
Hatırlarsanız, Ertuğrul Özkök ve Ahmet
Hakan'ın umre ziyaretleri sırasında onlara yazılarıyla destek veren
ve birkaç günlüğüne de olsa Hürriyet için yazılar kaleme
almıştı.
Gazeteciler.com da Ali
Bulaç'ın Hürriyet'teki 'yazı dizisi'nin kısa
süreli mi olacağını sorgulamıştı.
"Aydın Doğan medyasına ceza" başlıklı yazısını okuyunca bu
gözlemimizin doğruluğuna bir kez daha inandık.
Çünkü,
Doğan Yayın Holding'e kesilen rekor vergi cezasına, Doğan Grubu
hariç, hemen hemen bütün medya gruplarının yazarlarının çoğunluğu
"haketmişlerdi" tepkisini verirken, Zaman
yazarı Ali Bulaç'ın Doğan'a destek vermesi herkesi
şaşırtmıştı.
Doğan'ı desteklediği için muhafazakar kesimden tepki aldığını
söyleyen Ali Bulaç, bugünkü yazısında eleştirilere cevap verirken,
Doğan'a olan desteğini sürdürmeyi de ihmal etmedi.
'Aydın Doğan'ın avukatı değilim' dedi ve sözlerini
şöyle sürdürdü.
"Aydın Doğan'a verilen rekor cezaları eleştirdiğim için muhafazakâr-sağcı kesimden akıl almaz çirkin tepkiler alıyorum.
Aydın Doğan'ı şahıs olarak değil, Türkiye'nin siyasi ve sosyo-kültürel hayatında sahip olduğu konumda üç tutumundan dolayı eleştirenlerdenim.
1) Genel olarak medyası dine ve dinî hayata karşı saldırgan bir tutum içindedir, laikliği "laikçilik" olarak savunmaktadır.
2)Medyası dinî cemaatlere karşı cadı avı yapmakta, geleneksel ahlaka duyarsız davranmakta, insanları sivil ve özel hayatlarında taciz etmekte, bir tür muhbirlik fonksiyonu görmektedir.
3) Ülkenin eşitsiz düzeninde Doğan, idari merkezin yanındadır.
Milliyet Gazetesi, daha üç ay önce beni iki gün sürmanşetten hedef gösterdi. (Gazetem Zaman, yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı ve diğer yazar arkadaşlarım bana sahip çıktı. Kendilerine teşekkür ederim.) Yani ben de Doğan medyasının mağduruyum.
Öyle de olsa biz hakkı savunmalıyız.
Aydın Doğan vergi kaçırmış olabilir mi? Olabilir. Fakat üç nokta zihnimi meşgul ediyor:
a) Neden daha önce üzerine gidilmedi?
b) Aynı mevzuata göre vergi kaçırması mümkün olan benzer kuruluşlar niçin araştırılmıyor?
c) Cezalar peşpeşe geliyor, rekor düzeyde veriliyor, onu hizaya getirmeye matuf görünüyor.
Bu da, Doğan medyasıyla ilgili "özel bir işlem yapılıyor" şüphesini uyandırıyor.
Şundan:
1) Türkiye'de "küresel bir proje" uygulanıyor; "siyaset, sermaye yapısı ve bürokrasi" yanında medyada köklü değişim talep ediliyor, Doğan medyası bu değişime kısmen direniyor. Bunu yazmıştım. (Bkz. Zaman, Fasıl, 25 Şubat 2009)
2) Birileri bu konjonktürden yararlanıp Doğan'ı köşeye sıkıştırıyor, kendini empoze ediyor.
3) Doğan medyası, konjonktür bir yana, sahici toplumsal ve kültürel değişimi yeterince doğru okuyamıyor, muhalefetini anakronik parametreler üzerinden yürütüyor.
Ceza, sistemin yapısal mantığı ve işleyişiyle ilgilidir. Dünyada ve bizde modern devlet, toplumsal hayatı ve geriden iktidarı "hukuk, eğitim ve ekonomi" üzerinden denetliyor. Yeni dönemde ordular geri plana çekiliyor, bu üç faktöre "medya" ekleniyor. Özellikle Türkiye'de ceza ve vergi hukuku mayın tarlası gibidir. Yıllarca tarlada yaşarsınız bir şey olmaz. Bir gün muktedirleri rahatsız ederseniz, uzak mesafeden bir mayın patlatılır. Sistem kişileri, özel ve hatta kamu sektörüne ait birimlere suç işletme esasına göre kurgulanmıştır. Amaç güvenlik kaygılarıyla dizginler daima devlette olsun. Amerika'da 1920'lerde Al Capone, içki kaçırıyordu, suçu sabit olmadı, vergi üzerinden devlet onu çökertti. Muhakeme usulü yanlış olduğundan ceza adil değildi.
Doğan'a verilen ceza da böyledir. Elbette denetçiler bağımsızdır, ama yargı gibi "tarafsız" mıdır? Siyasi konjonktüre göre iş yapabilirler mi?
Mevcut mevzuat içinden Doğan'a verilen ceza "siyasi"dir. Tıpkı Anayasa Mahkemesi'nin, Yargıtay'ın ve Danıştay'ın bu hükümet aleyhinde verdiği kararlar veya açtığı davalar gibi.
Geçmişte (mesela 28 Şubat) aynı mevzuat işletilerek dindar insanlara baskı uygulandı. "Yeşil sermaye" adı altında -kusurları olmakla beraber- Yimpaş, Kombassan gibi firmalara haksızlık yapıldı. Sahibi sakallı köfteci salonları bile taciz edildi. Bugün Doğan'a verilen ceza dün dindarlara verilenin aynısıydı, yarın devran değişir, onların bastığı yerlerde mayınlar patlatılır.
Ben Doğan'ın avukatı değilim.
1) "Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin" prensibine bağlıyım.
2) "Oh oldu, bize neler çektirdi" diyenler, bu suçun, cezanın fiilinden olmadığını bilmeliler
3) Vergi mevzuatı siyasi cezada kullanılırsa, ifade özgürlüğü ve iktidarı eleştirme hakkı zarar görür.
4) Yapılması gereken sistemin adil hale getirilmesi, iktidar yapısının sorgulanmasıdır. Hz Ömer'in elinde olsa, eğri cetvelden düz çizgi çıkmaz, bu sistemden de adalet çıkmaz. Sistem temiz ruhları da adaletsiz yapar. Benim eleştirim budur.