Ali Bayramoğlu 'olay' röportajı anlattı: Pişmanım, burnumdan geldi!

Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, AK Partiyi ve hükümete yakın medyayı eleştirdiği röportajı için "pişman oldum. Burnumdan getirdiklerini söyleyebilirim" dedi.

GAZETECİLER.COM - ÖZEL İÇERİK

TVNET'te Ali Değermenci'nin moderatörlüğünü yaptığı Müzakere programına konuk olan Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Ali Bayramoğlu, Marketing Türkiye'ye verdiği kendi deyimiyle 'fırtına koparan röportaj' hakkında canlı yayında çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

7 Haziran Genel Seçimleri sonrasında AK Parti'ye yakınlığıyla bilinen Ethem Sancak'ın sahibi olduğu bir televizyon kanalında daimi yorumculuk yaptığı program yayından kaldırılan Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, Marketing Türkiye'nin Temmuz sayısındaki röportaj için, "doğrusu o dergiye röportaj verdiğim için pişman oldum. Burnumdan getirdiklerini söyleyebilirim" dedi.

Röportaj ile ilgili olarak "... bazı cümleleri, bir alttan, bir üstten almış ve arka arkaya koymuş. Her bir cümle, kendisinden bir önceki ve bir sonraki cümleden koparılarak, en sert haliyle oraya yapıştırılınca, önce AK Partiyle ilgili, sonra medyayla ilgili... Ortaya çıkan bir Ali Bayramoğlu söyleşisi değil, olmuş bir Hasan Cemal söyleşisi. Öfkeli, kızgın, takıntılı bir söyleşi.Bu hoşuma gitmedi." diyen Bayramoğlu, Hasan Cemal için de "Bu müptezelin yazısının, hayatımın önemli bir kısmında canhıraş savunduğum Hasan Cemal tarafından retweetlenmesi oldu mesela canımı acıtan, canımı sıkan... Hasan Cemal ile tamamen farklı fikirlerdeyiz, ama bu düşmanlığı benim anlamam mümkün değil." dedi.

İşte Ali Bayramoğlu'nun canlı yayında anlattıklarından çarpıcı bölümler:

YAZILARIM İKTİDAR KAVGASI UĞRUNA ARAÇSALLAŞTIRILIYOR

- Bir röportaj verdiniz hayatınız değişti.


- O kadar değil...

- Çok tartışıldı. Röportaj çok uzun bir röportaj. İnternet sitelerinde bölüm bölüm,  bir kaç ana noktayı verdi. Niye bu kadar tartışıldı. Benzer eleştirileri Yeni Şafak'ta da yazıyordunuz. Daha önce yazmadığınız bir şey söylemediniz. Neden tartışma konusu oldu.

- Neden olduğunu benim açıklamam doğru mu bilmiyorum. Ama şöyle açıklayayım. 13 yıldır Yeni Şafak yazarıyım. Aslen işim Yeni Şafak'ta yazı yazmak. Röportajlar, arada bir. Televizyon programları arada bir. Bunların hepsi de Yeni Şafak'ta yazılmış fikirlerin tekrarlanmış hali. Başka bir şey değil. Yeni Şafak benim en özgür yazdığım gazetelerden biri. İstediğim şeyi yazabiliyorum. Gazetenin böyle bir yapısı var. AK Parti'ye yönelik eleştirilerim varsa -ki var- zaman zaman da sertleşebiliyor bu eleştirlerim, bunların hepsini ben bu gazetede yazdım. Benim bazı yazılarım, belki komumum, belki geldiğim yer, belki angajmanlarım ile ilgili... Bazı yazılarım sert olunca ilk defa olmuyor bu, hep araçsarlaştırıldı. "Regresyon" diye, "gerileme" diye bir yazı yazdım. Pek çok internet sitesi Ali Bayramoğlu'nun AK Parti'ye meydan okuması diye yorumlandı. Şöyle söyleyeyim, her 15 günde bir benim yazılarımdan birisi araçsallaştırılır. İktidar kavgaları içinde kullanılır. Sadece benim değil başka arkadaşlarımın yazıları da... Örneğin Etyen Mahçupyan'ın yazıları da öyledir. Bunlar biz önemli olduğumuz için değil, bizim durduğumuz yer önemli olduğu içindir. İkincisi iktidar taraflarının bunu bir araç, bir silah olarak kullanmamızdan. Ben Ak Partiyi desteklemekten ne zaman kopacağım beklentisi ile endişesi çatışınca, böyle manasız şeyler ortaya çıkıyor. Neden bu ikisi var? Çünkü tek tip bir bakışım yok. Tek bir şeyi tamsil etmiyorum. Yaklaşık 13 yıldır iktidarın varlığını destekledim, sosyolojik dönüşüm projesinin varlığını destekledim, çok önemsiyorum. Politikalarına destek verdim. Ama pek çok kritik noktada da eleştirel ve sert bir şekilde dile getirdim. Yazarlar itibariyle bir tek tip olmak, mutlak angaje ya da mutlak karşıt durumunda değilim. Bu rahatsız edici bir pozisyon olduğu için böyle oluyor.

BÖYLE BİR RÖPORTAJ VERDİĞİM İÇİN PİŞMANIM, BURNUMDAN GELDİ

Böyle bir röportaj yaptığım için, daha doğrusu o dergiye röportaj verdiğim için pişman oldum. Burnumdan getirdiklerini söyleyebilirim. Ben o röportajın tümünü merak eden okurlara Marketing Türkiye sitesinden girip okumalarını öneririm. Yeni Şafak gazetesinden de söz ediyorum.

- Aşağı yukarı 5 sayfa bir röportaj.

- Evet. Şimdi ne yapılmış? O site, özellikle sonuna doğru, bazı cümleleri, bir alttan, bir üstten almış ve arka arkaya koymuş. Her bir cümle, kendisinden bir önceki ve bir sonraki cümleden koparılarak, en sert haliyle oraya yapıştırılınca, önce AK Partiyle ilgili, sonra medyayla ilgili... Ortaya çıkan bir Ali Bayramoğlu söyleşisi değil, olmuş bir Hasan Cemal söyleşisi. Öfkeli, kızgın, takıntılı bir söyleşi. Bu hoşuma gitmedi. Ama bir de sosyal medya diye bir gerçeklik var. Bunu alıp çoğaltmaya, yaymaya başlayan bir sistem var. Benim itibarımla ilgili bir şey yok. Önemli olan bakın Ali Bayramoğlu da köprüleri attı, isyan etti... Hatta cevap da verdiğim Ergun Babahan var... U dönüşü yaptı...

ORTAYA ÇIKAN BENİM BESTELEDİĞİM BİR MELODİ DEĞİL

- Müptezel diye bir yazı yazdınız.


- Şimdi o müptezeli karıştırma, isteyenler gazeteden okur. Kızgın bir yazı o çünkü çok ahlaklı bir yanıt değildi bana verdiği. Bütün bunlar beni bir yazı daha yazmaya mecbur etti. Ben bir röportaj verdim. Ortaya çıkan benim bestelediğim bir melodi değil, bozuk bir melodi. Dolayısıyla ben bunu orada düzelttim. Şunu söyleyim. Mesela neler yapmışlar. Ben şunu söylüyorum: "Gezi olaylarında ve Cumhurbaşkanının bazı tavırlarında zaman zaman AK Parti'nin karşısında oldum." Karşısında oldum fiilini kullanmasaymışım iyi olurmuş, röportaj ama bu da zaman zaman insanın ağzından çıkıyor. Eleştirdim anlamında bir cümle. Sitelerde "Artık AK Parti karşıtıyım" haline gelmiş. Olabilirim, bundan beis de duymam. Bunu söylerim de. Ama olmadığım bir şeyi "vay dönek" ya da içeriden gelen "vay hain", "vay alçak" gibi küfürlere beni muhattap etmesinden hiç hoşlanmadım.

- Kaldı ki Gezi ve benzeri olaylarda eleştirilerinizi de yazdınız Yeni Şafak gazetesinde.

- Orada üç tane, şimdi hatırlamıyorum röportajı ama, bir şey var, AK Parti'ye yönelik eleştiriler ve destekler... Niye eleştirdim, niye destekledim bölümü var. Türkiye'deki basın gruplarının neler olduğunu, mutlak iktidar karşıtı, mutlak iktidar yanlısı ve araya sıkışmış gibi dört grup olduğunu söylüyorum. Ve sonunda, bir soru soruldu bana, iktidara yakın medyanın içindeki aşırı angajman üslubunun zararı oldu mu dediler, olduğunu söylüyorum, olduğunu düşünüyorum.

TÜRKİYE'DE ORTAYA ÇIKAN BASIN TABLOSUNU TARTIŞMALIYIZ

- Etyen Mahçupyan'ın da benzer bir yazısı vardı.


-  Bu çok açık.  Türkiye o kadar gerildi ki, Merkez Medya da AK Partinin canına kasteden, öyle bir politik aktör tavrı gerçekleştirildi ki, AK Parti'nin kendi alanında oluşturduğu, kontrol ettiği, denetlediği ya da etkilediği basın grupları oluştu. Bunlar daha önceden farklı olarak herhangi bir iktidarın yaptıklarını destekleyen, yani Tercüman-Adalet Partisi ilişikisi gibi değil... Biraz daha iç içe, biraz daha organik ilişkiler kuran gazeteler oldular. Bir kısmı TMSF ile satıldı, bir kısmı özelleştirilmelerle devletin eline geçti, AK Partinin devlet üstündeki etkisi, yeni sermayedarlar... vs. bir sürü şeyden bahsedebiliriz. Böyle olunca Türkiye'de ortaya çıkan basın tablosunda, tartışmamız gereken bir şey var. Son dönemlerde çatışmalar artınca sadece bu yapı değil, bu yapının  politikaları ile ilgili sorunlar yaşamaya başladık. Aynı Aydınlık gazetesi gibi, Sözcü gazetesi gibi, tek tipleşen bir gazete yapısı anlayışı -bunu bütün gazeteler için söylemiyorum, Yeni Şafak için söylemiyorum mesela- bazıları için biraz daha fazla, bazıları için biraz daha az bir yapı ortaya çıktı. Bu yapı öyle bir şey ortaya çıkarıyor ki, burada iktidarın ortaya koyduğu bir öneriyi desteklemek ile mükellef bir politika oluşuyor. Bunu destekleyenlerin bir kısmı kendi akılları ile yapıyor. Ama yetmiyor onların akılları, ya da sayısı... Bunları yapacak bazı adamlar devreye giriyor. Hani var ya Evlilik Programları -hakaret etmek için söylemiyorum, sakın yanlış anlaşılmasın- ama o programları sunan kıvamda arkadaşların siyasi iktidarı desteklediği bir düzen oluşuyor. Bu tabi iyi, kabul edilebilir bir durum değil. Bir kalite düşüklüğü. Bir şeyi mutlak savunup, ya da herhangi bir şeye eleştiride mutlak hücum söz konusu olunca, tetikçilik dediğimiz, bir tek davayı savunma üzerine kurulu, bir bakış oluyor.

BASINDA ENTELEKTÜEL UYARI SİSTEMİ ÇALIŞMIYOR

- Bu da AK Partiye ciddi zarar veriyor.


- Zarar veriyor... Şunu da söylemiyorum. Böyle arkadaşlarımız zaten var. Bu da bir tarz. Yani polemik de yazarsınız, mutlak savunur, mutlak kavga edersiniz. Bu son derece meşru, bunun yanlış oluğunu söylemiyorum. Rauf Tamer de böyle yazardı. Ama herkes böyle yapmaya başlayınca, gazeteler parti bülteni haline geliyor. Tabi bunlar biraz abartılı laflar... Bu abartılı laflar da ön plana çıkıyor. O zaman da başka bir anlama geliyor. Benim böyle bir eleştirim var, bunun da düzeltilmesi lazım. Hem basın, hem Türkiye, hem de AK Parti açısından. Bakın yasalarla ilgili bir sorunumuz yok. Belki terör yasasından bazı sorunlar var, ama AK Partinin getirdiği, basını sınırlayan yasalardan söz edemeyiz. Ama şundan söz ederiz. Basında böyle bir dokunun oluşması, çoğulculuğun değil, çoklaşmanın ürünü oldu. Kritik, eleştirel düşünce olmayınca, kimi destekliyorsanız ona yönelik bir uyarı, entelektüel uyarı sistemi çalışmıyor. Gazete toplumla örgüt arasındaki büyük bağlardandır. Oradaki içeri dönük açık tartışmalar, hem bir tashih sistemidir, hem bir uyarı hem de katılım sistemidir. Ben bunları da eleştimiştim. Röportajın serencamı budur. Bunu çarpıtan insanlara örnek olsun diye bir gazeteci müsvettesinin hikayesini yazdım. Onu da isteyen okur.

HASAN CEMAL'İN YAPTIĞI ŞEY İÇİMİ ACITTI

- Çok şoke olduğunuz bir şey oldu mu bununla ilgili röportaj sonrası?


- Tabi ki oldu. Bu müptezelin yazısının, hayatımın önemli bir kısmında canhıraş savunduğum Hasan Cemal tarafından retweetlenmesi oldu mesela canımı acıtan, canımı sıkan... Hasan Cemal ile tamamen farklı fikirlerdeyiz, ama bu düşmanlığı benim anlamam mümkün değil.

İŞTE BAYRAMOĞLU'NUN CANLI YAYINDA ANLATTIKLARI