Alacağın olsun Abdülkadir Selvi...
Bugün içimizden biri söylese bunu; azarlanırız, aşağılanırız, “halk düşmanı” ilân ediliriz…
ADNAN BERK OKAN
Mevlâna Mesnevi’nin 3. Cildinin on üçüncü beytinde şöyle der:
“Ne yazık, halkın anlayış sahası pek dar… Halkın havsalası yok…”
Bugün içimizden biri söylese bunu; azarlanır, aşağılanır, “halk düşmanı” ilân edilir…
Sosyal medyada aleyhinde binlerce küfürlü hakaret tiviti paylaşılır…
Ama…
Mevlâna söyleyince iş değişiyor…
Ve…
Bugüne kadar Mevlâna’nın halk için “anlayış sahası dar, zihni kapalıdır” deyişini eleştiren birine rastlamadım…
Aziz Nesin ise “halkın %
40’ı aptaldır” dediği için yargılandı...
Mahkûm olmadı ama yüzde kırkımızın "aptal" olduğu
mahkeme kararıyla tescillendi...
Daha sonra da köktendinciler tarafından 36
yuttaş ile birlikte yakılarak öldürülmeye
çalışıldı...
Yok, hayır…
Ben de eleştirmeyeceğim
Mevlâna’yı…
Ne haddime?..
Ama…
Bu hatırlatmadan sonra bir yere varmak istiyorum…
Yani Şafak yazarı Abdülkadir Selvi’nin yazdıklarından söz edip işi halka getireceğim…
Mevlâna’nın “anlayış sahası dar, zihni kapalı” dediği halka…
Selvi, 15.09.2014 tarihli Yeni Şafak’ta, başlığı altında yayımlanan makalesinde tabii ki Davutoğlu’nun “fiziki” ömründen değil “siyasi” ömründen söz ediyor…
Ama…
Kendisini okuyanların pek çoğunun Mevlâna’nın tarif ettiği “halk” olduğunu unutuyor…
Peki…
Unutunca ne oluyor?..
Kimisini aşırı umutlandırıp, umutlarını kemikleştiriyor…
Kimilerinin ise umutlarını, “belki de kısa bir süre sonra şu iktidardan kurtuluruz” beklentilerini yer ile yeksan ediyor…
Kendisine bir Osmanlı devlet geleneğinden söz etmek istiyorum…
Malûmunuz…
Osmanlı’da “demokrasi” yok…
Saltanat babadan oğula (son birkaç yüzyılda hanedanın en büyük erkek evladına) geçiyor…
Yani…
Tebaanın, bıktığı, sıkıldığı, hatta yavaş yavaş soğuduğu ve hadi açık söyleyeyim nefret etmeye başladığı padişahtan kurtuluş için yapabileceği hiçbir şey yok…
Pardon…
Var…
Ama…
“Ayaklanma, isyan”…
Kolay mı cihan imparatorluğuna karşı ayaklanmak…
Ancak…
Ayaklanmayan tebaa başka şeyler yapabilir…
Meselâ…
Savaştan kaytarır…
Düşmana kıyakçılık yapar…
Devleti içten vurur…
Ve öylece…
Belki padişahtan kurtulabilmeyi umar…
Saray ve sadaret bunu bildiği için; halkın öfkesini dindirmek, gazını almak, umutlarını yeşertmek, sabır eşiğini yükseltmek amacıyla imparatorluğun dört bir yanına akil insanlar gönderirdi…
Şehzadelerden padişah olmaya en yakın olanın hasletleri ballandıra ballandıra anlatılırdı…
Potansiyel padişahın en çok da “rikkati kalp / merhametli / yumuşak kalpli” olduğu, savaştan nefret ettiği anlatılırdı tebaaya…
Böylece tebaa dişini sıkar; padişahın eceliyle ölmesini beklerdi…
Fakaaaatttt…
Türkiye Cumhuriyeti pek ileri olmasa da “demokrasi”…
İktidarlar seçim sandığında değişiyor…
Ve…
64 yıllık demokrasimizin (1950'den önceki hükümetleri saymadığım için) beşte birlik bölümünde iktidarda aynı parti var: Ak Parti…
Ya da şöyle söyleyeyim...
64 yılda 46 hükümet kuruldu...
42'si toplam 52 yıl yönettiler
Türkiye'yi…
Ak Parti ise sadece 4 hükümet kurdu, 12 yıldır iktidar…
Bilmem anlatabildim mi?..
Ve bu tablo ortadayken Abdülkadir Selvi de öyle bir yazıyor ki arkadaş…
Okuyan muhaliflerin kalpleri durmadıysa iyidir…
Ve eminim…
Kimisi gazeteyi buruşturup atmış…
Kimisi duvarları tekmelemiş…
Kimisi başını duvarlara vurmuş…
Kimisi ise öfkesini çevresinden çıkarmıştır…
Neden mi?..
Çünkü…
Selvi, Ak Parti iktidarının en az 2034 yılına kadar süreceğini savunuyor…
Nasıl mı sürecek iktidar?..
2024’de Erdoğan cumhurbaşkanlığından inecek, yerine Davutoğlu geçecek ve onun cumhurbaşkanlığı da 2 dönem sürecek…
O cumhurbaşkanı iken (Yazmıyor gerçi ama) Erdoğan yeniden başbakan olacak ve böylece en erken 2034’e kadar Türkiye’yi Erdoğan – Davutoğlu ikilisi yönetecek…
Yani…
Daha yirmi yıl…
Ey güzel insanlar!..
Bir demokraside, muhalif bir halkın (% 50) sabır eşiği ancak bu kadar aşağı çekilebilir…
Bir demokraside muhalif bir halkın umutları ancak bu kadar kırılabilir…
Bir demokraside muhalif bir halkın tansiyonu ancak bu kadar yükseltilebilir…
Bir demokraside muhalif bir halkın geleceğe olan güveni ancak bu kadar örselenebilir…
İşte bu nedenle Abdülkadir
kardeşime çok kırıldım ya…
O insanlar zaten umutsuzlar...
Ama...
"Olur a 2015'te belki bir mucize falan olur da, ucundan
kenarından iktidara tutunuruz" diye iç geçiriyorlar...
Abdülkadir kalkıyor, o insanların umutlarını yerle bir
ediyor...
Alacağın olsun kardeş...
adnanberkokan@gmail.com