Al Ardıç'tan, vur Mengi'ye...

Hükümet yandaşı Engin Ardıç'la, hükümet karşıtı Ruhat Mengi arasında ne fark var?.. Söyleyeyim: HİÇ...

ADNAN BERK OKAN

Siyasetçisinden, yazarına; işadamından, emekçisine; sanatçısından sporcusuna, yargısında ordusuna hemen herkesin karşılıklı olarak birbirlerinden korktuğu, birbirini korkuttuğu bir ülke...
Ve bizler işte bu ülkenin "mutedil" vatandaşları olarak sadece geleceklerimizi değil, geçmişimizi bile ablukaya almış bu paranoyaklar çemberini kırmaya çabalıyoruz...
Umudumu yitirmiş değilim ama çok zor...

Dün gece Başbakan'ı dinledim...
Bütün yönetim plânını, karşısındakileri de yanındakileri de "korkutmak" üzerine kurmuş...
Başbakan'a göre ülkede Ak Parti'ye oy verenler "Cennetlik, vatanswever, demokrat" ama oy vermeyenlerin tümü "vatan haini, statükocu, demokrasi ve din düşmanı, darbeci"...

Geçtim NTV'de beş yarışmacıya(!) kulak kabarttım...
Onlar da aynı...
Herkes önce karşı tarafı sonra yandaşlarını korkutuyor...
Biri ana muhalefet partisi milletvekili:
O, "Ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğümüzün tehlike altında olduğu" öcüsüyle ürkütmeye çalışıyor yandaşlarını ve karşıtlarını...
Biri BDP milletvekili, diğeriyse Kürtçü yazar olanı ise hem "Bağımsız Kürdistan" istediklerini ima ediyor, "Türk ırkçılığı" yapmanın çağdışı bir vahşet olduğunu savunuyorlar ama...
Diğer tarafta yürekleri yetmediği için teröre başvurmadan "Bağımsız Kürdistan" istemenin en demokratik hakları olduğunu söyleyemedikleri gibi koyu bir "Kürt Irkçılığı" sergiliyorlar...
Neden?..
Çünkü bunlardan milletvekili olanı, taleplerinin ancak terör yaparak kabul ettirebileceğine "iman" etmiş...
Bir başka yarışmacı ise pardon konuşmacı Milliyetçi bir dernek başkanı...
Dinlediğiniz zaman Öcalan için "af" tasarısının hazırlandığını ve el altından meclise gönderildiğini zannedebilirsiniz...
Ve aslında ülkenin bir bölümünde "bağımsız Kürdistan" kurulduğunu ama milletten saklandığını falan...
Yuh be!..

Ve...
(Dün) Sabahın köründe (Engin Ardıç'tan sonra)  Ruhat Mengi'yi okudum...
Hay okumaz olaydım...
Baştan aşağı "korku - kuşku - komplo - doğmamış çocuğa don biçmek" vs...
Yeter be...
Yeter, yeter, yeter!..
Artık bizler biliyoruz ki hepinizin varlığı karşıtlarınızın varlığına "armağan" olsun...
Çünkü...
Biriniz olmadan diğeriniz yaşayamazsınız...
Ruhat olmadan, Engin yaşayamaz...
Ahmet olmadan, Emre yaşayamaz...
Mümtaz olmazsa, Mustafa yok olur...
Onun için sorunların çözülmesini değil, karmaşıklaşmasını ve içinden çıkılmaz hale gelmesini istiyorsunuz...
Terör biterse sizleri kim okur?..
Ve siz ne yazarsınız?..

Ve...
Size sesleniyorum ey askerler!..
Sizden önceki kuşak komutanlarınız yıllarca "Şeriat" geliyor diye korkuttunuz milleti...
Ve her aklınıza estiğinde darbe yaptınız; milletin seçtiklerinin ağzına sıçtınız...

Sizlere sesleniyorum ey siyasiler!..
Siz hiç değişmediniz...
Kimileriniz, "Komünizm gelecek, elinizden karılarınızı alacak" diye korkuttunuz milleti...
Kimileriniz, "Devleti satan bu hain kemalistler!" diye yaygara kopardınız çalmak için oylarımızı...
Bazılarınız, "Bunlar mürteci" diye bağırıp kahvelerde sokaklarda malı götürdünüz...
Bir diğerleriniz ise "Bunlar demokrasi düşmanı... Bunlar herkesi orospu yapacak" diye vaaz verdiniz...

Ve siz ey Başbakan, bakanları ve milletvekilleri..
Siz de; yakın tarihimizde 2 tane gerçek, elle tutulur gözle görülür ve failleri tarafından itiraf edilmiş darbe dururken; belgelerin asıllarını bulamadığınız için fotokopilerle yaptığınız yargılama ile bütün orduyu "darbeci" olarak yutturmaya kalkıyorsunuz...
Ayıptır, günahtır, yazıktır yahu!..


Yeter be...
Yeter artık yeter...

Ve sen ey Ruhat Mengi!..
Sen gazeteci misin; ortalığı karıştırmak için kiralanmış ya da başka türlü elde edilmiş militan mı?..
Yok PKK - BDP - AK Parti gizli ortakmış da...
Yok, Hükümet el altından BDP ile anlaşmış mış da...
Yahu senin bu paranoya halinin, Başbakan'ın bütün sivil toplum örgütlerini, sendikaları ve hatta yargıyı bile hükümete ve partisine düşman görmesinden ne farkı var?..
Senin zırt - pırt "İrtica hortladı, Laik sistem yıkılıyor" diye çıvdırmanın, Başbakan'ın her ağzını açışta, "kefenimle dolanıyorum" deyip vicdanlarımızı taciz etmesinden aşağı kalır yanı mı var?..

Yeter artık be!..
Kesin şu kavgayı, kuşku - korku üreterek siyaset yapıp, köşelerinizde "ahkâm" kesmeyi de millete samimi "umut" verin be!..
Çözüm getirin koyun ortaya...
Milleti, "topunuzun Allah belâsını versin" noktasına getirmeyin 12 Eylül'den önce olduğu gibi...
Sizler sıçınca, vidanjör gelmeyip de ne yapacak?..
Bok içinde mi boğulup kalalım?..

adnanberkokan@gmail.com