AKP'nin kaybedeceği çok şey var bizim yok!
Başbakan Erdoğan'ın ruh halini "Batarya yazıcısı sendromu" diye değerlendiren Alkan, Türkiye yarı yolda kalmaz. Yeter ki sistemin kendisine zarar verilmesin dedi.
İNTERNETHABER
Samanyolu Haber ekranlarında gündeme, istifalara dair yorumlar yapan Zaman gazetesi yazarı Ahmet Turan Alkan, Erdoğan Bayraktar'ın istifa konuşmasını "deydiği yeri delen ve derine nüfuz eden bir kezzap gibi etkisi olacaktır" diye yorumladı.
Başbakan Erdoğan'ın ruh halini "Batarya yazıcısı sendromu" diye değerlendiren Alkan, Türkiye yarı yolda kalmaz. Yeter ki sistemin kendisine zarar verilmesin dedi. Yakında Cemaate yönelik bir çete soruşturması olabileceğini de ima eden Alkan "AK Partililerin alışageldiği bir hayat tarzı var. Bizim böyle bir hayatımız yok. Daha azına da katlanabiliriz. Bu insanların kaybedecek çok şeyi yok..." yorumunu yaptı.
Alkan, Serdar Bal'ın sorularını şöyle yanıtladı:
PARALEL DEVLETİ ENGELLEMEK BAŞBAKAN'IN GÖREVİ
Başbakan Erdoğan'ın söylediği şeylerin çoğuna iştirak ediyorum. Türkiye bir istiklal mücadelesi veriyor doğru ama özelde pek çok şeye katılmak mümkün değil. Uluslararası güçler operasyon yapıyorsa bunu önlemek yürütmenin görevidir. Bundan haberdar olmak engellemek, paralel devleti önlemek yürütmenin anayasal görevidir. Bu işlerden en önce şikayet eden Başbakan olmalıydı. Herşeyden son anda haberi olmuş olması lazım böyle demesi için. Köprüden önce son çıkış geçildikten sonra operasyonun başlamasını affedemediği görülüyor.
Ruh halinin gergin olduğunu görüyorum. İnanın üzülüyor insanlar. Ben üzülüyorum. Elimde sihirli bir değenk olsa zamanı geri almak isterdim. 16 Aralığa alıp tarihi ne yapacağını, nasıl yapacağını görmek isterdim. Geriye bir tek öfke kalmış durumda.
DEYDİĞİ YERİ KEZZAP GİBİ YAKAR BU SÖZLER
Ben de başbakan olsam Sayın Bayraktar'ın sözlerine değinmezdim. Sayın Başbakan 17 Aralık günü öğlen saatlerinde politik bu krizi son derece az hasarla söndürebilirdi. İstifaları gündeme getirebilirdi. Hergün çıkıyor, televizyona çıkıp "biz bembeyaz bir partiyiz, gerekeni yapacağım. Arkadaşlardan rica ettim, istifa ettiler, yargıya güveniyorum" diyebilirdi. Bunun tam aksini yaptı. Zamanlaması kötü oldu. Ben Sayın Bayraktar'ın açıklamasını okudum, ekran fotoğrafını çektim. Bu tarihi bir şey çünkü. AK Parti ve Erdoğan imar işleri ile ilgilenmiş. Hem belediye hem başbakan olarak ilgilenmiş. Böyle bir görevi emanet ettiği Bakanın böyle bir açıklama yapmasını neye bağlayacağız. Bu bana çok garip göründü. Ancak kendisi izah edebilir. Sayın Bakan'ın istifasındaki sözleri öyle bir beyan ki deydiği yeri delen ve derine nüfuz eden bir kezzap gibi etkisi olacaktır.
Galiba bu dosyada isham aldında kaldığım şeyler varsa bunlar sizin imzanız altında yapılmıştır. Emri icra eden kadar emri veren de sorumludur diyor.
BAŞBAKAN VAZGEÇİLMEZİM DİYE DÜŞÜNÜYOR
Bundan sonra ne olur? İşin kötü tarafı, samimi konuşacağım. Herkes de samimiyetime inansın. Bunun akıbeti hükümet krizi, devlet krizidir. Bunun olmasını kesinlikle istemiyorum. AK Parti'nin 11 yıllık icraatı % 80 oranında olumludur. Bunları görmezden gelip hükümetin başına kötü şeyler gelmesini istemek civanmertlik değildir. Kaldı ki seçmen kitlesi benim çocuklarım var, ödemem gereken borçlarım var, istikrar ve huzura ihtiyacım var, barış süreci için hükümetin devam etmesi lazım diye düşünüyor. Başbakan bunu ne yazık ki şöyle algılanıyor, üzülerek söylüyorum, şu an vazgeçilmez nitelikteyiz diye düşünüyor.
BATARYA YAZICISI SENDROMU VAR
"Batarya yazıcısı sendromu" diye bir hadise vardır. Hafiflik olmazsa onu böyle değerlendireyim. Askeri birliklerin yazıcıları vardır. Kısa sürece olaya adapte olan yazıcı, terhisi gelince benden sonra bu bölüğün hali ne olacak diye düşünür. Ama hiç bir bölüğün işi yarım kalmamıştır. Türkiye yarı yolda kalmaz. Yeter ki sistemin kendisine zarar verilmesin. Yürütme, yargı ve yasama fonksiyonları zarar görmesin. Asla yapılmaması gereken şeyler bir haftada yapıldı hem de bugün istifa eden Muammer Güler'in imzası ile yapıldı. Asla yapılmamalıydu. Danışmanlar neden uyarmadı bilmiyorum. Çok ucuz bir şekilde kapatmak, aşmak mümkündü. Sayın başbakan'ın popüleriteye ihtiyacı yok ama daha da artardı, yolsuzluklara en yakınındakiler bile olsa boyun eğmeyen bir başbakan olurdu.
BEN BİR POLİS ŞEFİ OLSAM
Ben bir polis olsam, polis şefi olsam üzülür ve tedirgin olurdum. Az müddet önce göreve gelmişlerdi. Polis kimsenin adamı değildir ama senden öncekiler iyi yapamadı senden iyisini bekliyoruz diye göreve gelmiş isimler. Bunları değiştiriyorsunuz. Şimdi yeniden inlerine gireceğiz, çete, dış güçlerle çıkar birliği diyor. Bunlar çok ağır sözler.
CUMHURBAŞKANINA İSTİFASINI VERSE NE OLUR?
Başbakan Erdoğan istifa edecek olsa denildiği gibi, Cumhurbaşkanına istifasını verse, bir süre sonra Cumhurbaşkanı yeniden görevi ona verir muhtemelen. Sayın başbakan hem gündemi değiştirir hem de yeni, taze, temiz isimlerle yoluna, seçimlere kadar devam eder. Bu düdüklü tencere gibi bir durum. AK PArti içinde bir basınç birikimi var. Onun tahliye edilmesi lazım. Biz macera istemiyoruz. Koalisyon hükümeti de istemiyorum. Ben belki çok şey bekliyorum. Bu krizin çıkmış olmasından da hiç hoşnut değilim.
BU İNSANLARIN KAYBEDECEK BİR ŞEYİ YOK
Bu vesileyle sayın Başbakan'ın Cemaate karşı ima ve açıklamalarına da değinmek lazım. Bu iş dershane işi değil diyorduk biz. Öyle olmadığı ortaya çıktı. Sayın Başbakan'ın hedef tahtasına koyduğu bir kitle var. Söylemek istemezdim ama söylemek zorundayım. Bu insanların kaybedecek bir şeyi yok. Zaten aza kanaat etmekle yetinecek insanlar. Vazgeçmekten korkacakları bir hayat şartları yok. Bu insanların üzüntüsü hayat tarzlarından değil. Fakat gönüllerdeki infial çok değin. Sudan ucuz bu insanların gönüllerini almak... Başbakan bakışlarından ateşler fışkırıyor. Sempati uyandıran sevimli bir duruşu vardı. O yok artık.
BİZİM AK PARTİLİLER GİBİ BİR HAYAT TARZIMIZ YOK
Bakan çocuklarının suç işlediğini ima etmiyorum ama AK Partililerin alışageldiği bir hayat tarzı var. Bizim böyle bir hayatımız yok. Daha azına da katlanabiliriz. Birilerini bulup, kendi fıtratına uygun kamu görevlileri bulup çete suçlaması ile gözaltılar da yapılabilir. Bunlar bu insanları üzmez. Bu insanları yıkacak olan şey bunlar değildir.
Samanyolu Haber ekranlarında gündeme, istifalara dair yorumlar yapan Zaman gazetesi yazarı Ahmet Turan Alkan, Erdoğan Bayraktar'ın istifa konuşmasını "deydiği yeri delen ve derine nüfuz eden bir kezzap gibi etkisi olacaktır" diye yorumladı.
Başbakan Erdoğan'ın ruh halini "Batarya yazıcısı sendromu" diye değerlendiren Alkan, Türkiye yarı yolda kalmaz. Yeter ki sistemin kendisine zarar verilmesin dedi. Yakında Cemaate yönelik bir çete soruşturması olabileceğini de ima eden Alkan "AK Partililerin alışageldiği bir hayat tarzı var. Bizim böyle bir hayatımız yok. Daha azına da katlanabiliriz. Bu insanların kaybedecek çok şeyi yok..." yorumunu yaptı.
Alkan, Serdar Bal'ın sorularını şöyle yanıtladı:
PARALEL DEVLETİ ENGELLEMEK BAŞBAKAN'IN GÖREVİ
Başbakan Erdoğan'ın söylediği şeylerin çoğuna iştirak ediyorum. Türkiye bir istiklal mücadelesi veriyor doğru ama özelde pek çok şeye katılmak mümkün değil. Uluslararası güçler operasyon yapıyorsa bunu önlemek yürütmenin görevidir. Bundan haberdar olmak engellemek, paralel devleti önlemek yürütmenin anayasal görevidir. Bu işlerden en önce şikayet eden Başbakan olmalıydı. Herşeyden son anda haberi olmuş olması lazım böyle demesi için. Köprüden önce son çıkış geçildikten sonra operasyonun başlamasını affedemediği görülüyor.
Ruh halinin gergin olduğunu görüyorum. İnanın üzülüyor insanlar. Ben üzülüyorum. Elimde sihirli bir değenk olsa zamanı geri almak isterdim. 16 Aralığa alıp tarihi ne yapacağını, nasıl yapacağını görmek isterdim. Geriye bir tek öfke kalmış durumda.
DEYDİĞİ YERİ KEZZAP GİBİ YAKAR BU SÖZLER
Ben de başbakan olsam Sayın Bayraktar'ın sözlerine değinmezdim. Sayın Başbakan 17 Aralık günü öğlen saatlerinde politik bu krizi son derece az hasarla söndürebilirdi. İstifaları gündeme getirebilirdi. Hergün çıkıyor, televizyona çıkıp "biz bembeyaz bir partiyiz, gerekeni yapacağım. Arkadaşlardan rica ettim, istifa ettiler, yargıya güveniyorum" diyebilirdi. Bunun tam aksini yaptı. Zamanlaması kötü oldu. Ben Sayın Bayraktar'ın açıklamasını okudum, ekran fotoğrafını çektim. Bu tarihi bir şey çünkü. AK Parti ve Erdoğan imar işleri ile ilgilenmiş. Hem belediye hem başbakan olarak ilgilenmiş. Böyle bir görevi emanet ettiği Bakanın böyle bir açıklama yapmasını neye bağlayacağız. Bu bana çok garip göründü. Ancak kendisi izah edebilir. Sayın Bakan'ın istifasındaki sözleri öyle bir beyan ki deydiği yeri delen ve derine nüfuz eden bir kezzap gibi etkisi olacaktır.
Galiba bu dosyada isham aldında kaldığım şeyler varsa bunlar sizin imzanız altında yapılmıştır. Emri icra eden kadar emri veren de sorumludur diyor.
BAŞBAKAN VAZGEÇİLMEZİM DİYE DÜŞÜNÜYOR
Bundan sonra ne olur? İşin kötü tarafı, samimi konuşacağım. Herkes de samimiyetime inansın. Bunun akıbeti hükümet krizi, devlet krizidir. Bunun olmasını kesinlikle istemiyorum. AK Parti'nin 11 yıllık icraatı % 80 oranında olumludur. Bunları görmezden gelip hükümetin başına kötü şeyler gelmesini istemek civanmertlik değildir. Kaldı ki seçmen kitlesi benim çocuklarım var, ödemem gereken borçlarım var, istikrar ve huzura ihtiyacım var, barış süreci için hükümetin devam etmesi lazım diye düşünüyor. Başbakan bunu ne yazık ki şöyle algılanıyor, üzülerek söylüyorum, şu an vazgeçilmez nitelikteyiz diye düşünüyor.
BATARYA YAZICISI SENDROMU VAR
"Batarya yazıcısı sendromu" diye bir hadise vardır. Hafiflik olmazsa onu böyle değerlendireyim. Askeri birliklerin yazıcıları vardır. Kısa sürece olaya adapte olan yazıcı, terhisi gelince benden sonra bu bölüğün hali ne olacak diye düşünür. Ama hiç bir bölüğün işi yarım kalmamıştır. Türkiye yarı yolda kalmaz. Yeter ki sistemin kendisine zarar verilmesin. Yürütme, yargı ve yasama fonksiyonları zarar görmesin. Asla yapılmaması gereken şeyler bir haftada yapıldı hem de bugün istifa eden Muammer Güler'in imzası ile yapıldı. Asla yapılmamalıydu. Danışmanlar neden uyarmadı bilmiyorum. Çok ucuz bir şekilde kapatmak, aşmak mümkündü. Sayın başbakan'ın popüleriteye ihtiyacı yok ama daha da artardı, yolsuzluklara en yakınındakiler bile olsa boyun eğmeyen bir başbakan olurdu.
BEN BİR POLİS ŞEFİ OLSAM
Ben bir polis olsam, polis şefi olsam üzülür ve tedirgin olurdum. Az müddet önce göreve gelmişlerdi. Polis kimsenin adamı değildir ama senden öncekiler iyi yapamadı senden iyisini bekliyoruz diye göreve gelmiş isimler. Bunları değiştiriyorsunuz. Şimdi yeniden inlerine gireceğiz, çete, dış güçlerle çıkar birliği diyor. Bunlar çok ağır sözler.
CUMHURBAŞKANINA İSTİFASINI VERSE NE OLUR?
Başbakan Erdoğan istifa edecek olsa denildiği gibi, Cumhurbaşkanına istifasını verse, bir süre sonra Cumhurbaşkanı yeniden görevi ona verir muhtemelen. Sayın başbakan hem gündemi değiştirir hem de yeni, taze, temiz isimlerle yoluna, seçimlere kadar devam eder. Bu düdüklü tencere gibi bir durum. AK PArti içinde bir basınç birikimi var. Onun tahliye edilmesi lazım. Biz macera istemiyoruz. Koalisyon hükümeti de istemiyorum. Ben belki çok şey bekliyorum. Bu krizin çıkmış olmasından da hiç hoşnut değilim.
BU İNSANLARIN KAYBEDECEK BİR ŞEYİ YOK
Bu vesileyle sayın Başbakan'ın Cemaate karşı ima ve açıklamalarına da değinmek lazım. Bu iş dershane işi değil diyorduk biz. Öyle olmadığı ortaya çıktı. Sayın Başbakan'ın hedef tahtasına koyduğu bir kitle var. Söylemek istemezdim ama söylemek zorundayım. Bu insanların kaybedecek bir şeyi yok. Zaten aza kanaat etmekle yetinecek insanlar. Vazgeçmekten korkacakları bir hayat şartları yok. Bu insanların üzüntüsü hayat tarzlarından değil. Fakat gönüllerdeki infial çok değin. Sudan ucuz bu insanların gönüllerini almak... Başbakan bakışlarından ateşler fışkırıyor. Sempati uyandıran sevimli bir duruşu vardı. O yok artık.
BİZİM AK PARTİLİLER GİBİ BİR HAYAT TARZIMIZ YOK
Bakan çocuklarının suç işlediğini ima etmiyorum ama AK Partililerin alışageldiği bir hayat tarzı var. Bizim böyle bir hayatımız yok. Daha azına da katlanabiliriz. Birilerini bulup, kendi fıtratına uygun kamu görevlileri bulup çete suçlaması ile gözaltılar da yapılabilir. Bunlar bu insanları üzmez. Bu insanları yıkacak olan şey bunlar değildir.