Akit yazarı TNT'nin şifrecisine çaktı
"Bu sûrenin âyet numarası da 14'tür... Şimdi 19'un yanına 14'ü de yazalım... Ne etti?.. 1914... İşte bu, Birinci Dünya Savaşı'nın tarihidir... Kur'an bunu asırlar önce haber vermiştir!"
İşte Hasan Karakaya'nın köşe yazısında yazdıkları:
Günde "iki defa" televizyon izlerim... Birincisi, "gazete"ye
gelmeden önce; "Yayın Kurulu'na hazırlık"
için...
"Neler olduğunu" öğrenmek maksadıyla; özellikle
"haber kanalları"nı dolaşır, "15-20
dakika" izlerim...
İkincisi de, "gece"leri!..
Akşama kadar "haber"lerin içinde adeta boğuluruz ve artık "beyni
dinlendirmek" isteriz ya, ben de eve gider, mümkün olduğunca
"polisiye" veya "bilim kurgu" filmlerini
seyrederim...
Tabiî, o anda "film" varsa!..
Eğer "film" yoksa, "tartışma programları"nı veya
"haber takrarları"nı izlerim... O da, "bir-iki"
saat!..
Geçenlerde; baktım "film" yok, kanalları dolaşmaya başladım...
Belki, "ipe-sapa gelir" bir program bulurum...
ÇELAKIL'IN ŞARLATANLIKLARI!
Derken, TNT'de Ömer Çelakıl'a takıldı gözüm... Bu delikanlıyı,
ekrana çıktığı ilk günlerde "araştırmacı"
tavrından dolayı sevmiş ve "oturdukça" daha iyi şeyler yapacağını
sanmıştım...
Ne var ki;
"Şöhret, afettir" sözünü doğrularcasına;
"şöhret" olduktan sonra
"şımarmaya", şımardıkça da
"sapıtmaya" başladı.
"Bilgilendirmek"ten ziyade, artık "reyting"e
oynuyor ve "soytarıca" programlar yapıyordu...
"Din"den bahsediyor havalarında, resmen ve alenen
"şov" yapıyordu!.. Hasılı kelâm, yaptığı işin;
"maskaralık"tan, "soytarılık"tan,
"şarlatanlık"tan ve "din
tüccarlığı"ndan farkı yoktu!..
Sürekli "mucize" satarak köşeyi dönüyor, bunu da
"Kur'an mucizesi" diye yutturuyordu... Demek ki,
"şöhret" işte böyle bir "afet"ti!..
O ZAMAN "CÜZ" MÜ VARDI?
Dedim ya;
Geçenlerde "Ömer Çelakıl ve saz arkadaşları"nı
görünce, "belki akıllanmıştır" diyerek, başladım
izlemeye...
Ama, o da ne?..
Resmen zırvalıyor!..
"Savaş"lar olayına "Kur'an'dan mucize" gösterecek
ya; "Birinci Dünya Savaşı"nın, hem de asırlar önce
"Kur'an-ı Kerim'de haber verildiği"ni iddia edip,
bu iddiasını ispatlamak(!) için de, "savaş
âyetleri"nin en çok "11. cüz"de geçtiğini söyleyip, "11"
rakamını "yan yana" değil de, "alt
alta" yazıyor!..
Sonra da ekliyor; "savaş kavramı en çok 9. sûrede
geçer."
Onu da 1'in yanına ekliyor!..
Etti mi 19...
Devam ediyor:
"Bu sûrenin âyet numarası da 14'tür... Şimdi 19'un yanına
14'ü de yazalım... Ne etti?.. 1914... İşte bu, Birinci Dünya
Savaşı'nın tarihidir... Kur'an bunu asırlar önce haber
vermiştir!"
Aynı metodu "1944"teki "İkinci Dünya
Savaşı"na da uyguluyor ve "Kur'an bunu da haber
vermiştir" diyor!..
Kusura bakmasın ama;
Bu yaptığı "şaklabanlık"tır, "şarlatanlık"tır ve hatta,
"cambazlık"tır!..
Siz, buna "abra-kadabra" numaralarının çekildiği
"sihirbazlık" da diyebilirsiniz.
Evet: bu, bir "şarlatanlık"tır!..
Çünkü, sormak gerekir kendisine;
"Kur'an-ı Kerim'in indirildiği 23 yılda cüz mü
vardı?"
Kur'an-ı Kerim, "cüz, cüz" indirilmedi ki, "âyet âyet"
indirildi!..
Senin "cüz" dediğin, "okuma kolaylığı" olsun diye,
"sonradan icat edilen" bir uygulamadır!..
O halde;
"11. cüz"ü kaynak göstermek, "cehaletin
zirvesi" ya da "Çelakıl'ın zırvası"ndan
başka bir şey değildir!..
Gelelim, Çelakıl'ın uyanıklığına!..
"11. cüz" deyip, "11" rakamını "yan yana" değil de, "alt
alta" yazarken, "14" rakamını "yan yana" yazıyor ki, numarası
alkışlansın!..
Zaten, etrafına topladığı "ilâhiyatçı" kisveli "hık deyici"ler de
bol bol alkışladı kendisini!..
Hiç sormadılar ki;
"11'i alt alta yazarken, 14'ü niye yan yana yazdın?..
"
Demek ki;
Onlar da, "Çelakıl'ın şakşakçıları"dır!.
Vay uyanıklar vay!..