Akit yazarı: Artık Erdoğan, “Cezaevinde gazeteci yok” diyemez!
Akit gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu, muhabirleri Dursun Suna'nın cezaevinde olmasına isyan ederek, bu durum "8,5 ay boyunca, “Cezaevinde hiç gazeteci yok” cümlesinin kullanılamaması demektir.." dedi.
Akit muhabirinin yaptığı bir haber
nedeniyle cezaevine girdiğini söyleyen Karahasanoğlu, "basın
özgürlüğü"nü savunanların Dursun Suna'ya neden sahip çıkmadılarını
sordu.
Ahmet Şık ve Mehmet Altan, Şahin Alpay örneğini veren Akit yazarı,
bu isimlerin gazetecilikten dolayı cezaevinde olmadıklarını,
"“ABD’nin silah yüklü 4900 TIR’ını görmezden gelip..
MİT’in ‘insani
yardım’amaçlı 3 tane
TIR’ına ‘Silah
yüklü’ çarpıtmasını
yaparak.. ‘DEAŞ’a
gidiyordu’ çarpıtmasını yaparak
kamuoyuna lanse eden.. Gazeteci değildir!” dedi.
İŞTE ALİ KARAHASANOĞLU'NUN O
YAZISI
Akıl veren verene..
“Basın özgürlüğü kısıtlanıyor”muş.
“Gazeteciler hapse tıkılıyor”muş..
Oysa “Gazetecilik yaptığı için şu an cezaevinde olan kimse var mı” diye bana sorsalar..
“Gerçekten, gazetecilik yaptığı için cezaevinde olan tek kişi, Dursun Suna”derim..
“Ahmet Şık da cezaevinde, o gazeteci değil mi? .. Bilmem kim de gazetede çalışıyordu.. O da gazeteci değil mi?” diye soranlar çıkacak..
Cevabımız net:
“ABD’nin silah yüklü 4900 TIR’ını görmezden gelip.. MİT’in ‘insani yardım’amaçlı 3 tane TIR’ına ‘Silah yüklü’ çarpıtmasını yaparak.. ‘DEAŞ’a gidiyordu’ çarpıtmasını yaparak kamuoyuna lanse eden.. Gazeteci değildir!”
Aynı kesim..
Mehmet Altan ile Şahin Alpay’ı da dillerine doladılar..
Basın özgürlüğü kalkanının arkasına geçip, “Tahliye edilmeleri gerekir”propagandası yapıyorlar..
Rıza Türmen’inden
başlayın..
Metin Feyzioğlu’na kadar..
Destekçileri de o kadar fazla ki..
Şaşırır kalırsınız.
Kimi “Ben kendisini hiç sevmem ama” diye başlıyor..
Kimisi de “Hep farklı düşündük ama.. Tahliye olmaları gerekir” diye devam ediyor..
Yapılan açıklamaları okuduğunuzda..
Mendilleri elinize alıp, birini sıkmadan, diğerini ıslatacak kadar ağlayasınız gelir..
Bu şarlatanların derdi gerçekten gazetecilerin özgür olması ise..
Gerçekten basın hürriyetine inanıyorlarsa..
FETÖ ile darbe konusunda işbirliği yaptıkları için değil de, “Düşünce hürriyetine inandıkları için Ahmet Şık’a, Mehmet Altan’a, Şahin Alpay’a özgürlük istedikleri”ni sanıyorsanız..
Sorun bu hokkabazlara: “Dursun Suna için niye özgürlük istemiyorsunuz?”
Efendim, duyamadım cevabınızı?..
“Dursun Suna, mevcut hükümeti devirmek için bir haber yapmadı, dolayısı ile ona niye sahip çıkalım ki?” mi diyorsunuz?..
Siz de haklısınız..
Darbeci olmayan gazeteciye, niye sahip çıkasınız ki?
Sizin amacınız, meşru hükümetin devrilmesi..
Bunun için de, meşru hükümeti devirmek için çalışan gazetecilere sahip çıkmanız gerekir.
Sadece gazetecilere değil.
Her meslekten darbeciye, sırf darbecilik yaptıkları için sahip çıkmalısınız..
Gazetecilik.. Avukatlık.. Sendikacılık.. Öğretmenlik.. Politikacı olma..
Bunların hepsi bahane..
Kıstas şu: “Darbeci misin, değil misin?”
Eğer darbeci ise, hangi meslek olursa olsun..
Bir punduna getirir, savunurlar..
Darbeci değil ise..
İster gazeteci olsun. İster avukat, ister politikacı..
Hepsini görmezden gel, geçsin gitsinler..
Bireysel açıklamaların ötesinde.. Kamu kurumu niteliğindeki meslek teşekkülleri de aynı çifte standardı tekrarlıyorlar..
İstanbul Barosu resmi internet sitesinde açıklama yayınlamış..
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ı eleştirip, Anayasa Mahkemesi kararına sahip çıkıyorlar..
Bozdağ’ın açıklamalarından dolayı, “hukuksal temelli kaygı”ya düşmüşler..
Bir türlü kurtulamadılar bu “kaygı”lardan..
Hani “Bir psikoloğa görünün” desem..
“Ne demek istiyorsun” diye itiraz edecekler..
Ama..
“Başörtü ile ilgili yasaklar” kalkarken yaptıkları açıklamalarda “kaygı”dan bahsederlerse..
“Katsayı zulmü” kaldırılırken, “kaygı”dan bahsederlerse..
Halkın oyuna sunulan “Anayasa değişikliği ile Başkanlık sistemi”ne geçilirken, “kaygı”lardan bahsederlerse..
Kısacası.. Halkın istediği hangi değişiklik olursa..
Hep kaygılanırlarsa..
Biz bunlara...
“Bir psikoloğa gidin” demekte, niye haksız olalım?
•
Bu vesile ile siyasi iktidara da bir hatırlatma yapalım..
Bugüne kadar gerçekten, “Gazetecilik yaptığı için cezaevinde olan hiç kimse yok” denildiğinde, biz de bu tespite katılıyor ve “Doğru” diyorduk..
Tayyip Erdoğan, içişlerimize burnunu sokan batılı emperyalistlere rest çekip, “Cezaevinde gazeteci yok” dediğinde, biz de kendisine hak veriyorduk..
Ama bir haftadır ayrıntılarını verdiğimiz, bir kaymakam ile ilgili haber verilerini rahmetli Hasan Karakaya abimize gönderdiği için ve hiç gereği yok iken, bu gerçeği inkar etmeyip, dürüstçe kabul ettiği için cezaevine giren Dursun Sunaile birlikte, artık “Cezaevinde hiç gazeteci yok” cümlesi doğru olmaktan çıktı..
Artık cezaevinde, gazetecilik yaptığı için bulunan bir gazeteci var..
Adalet Bakanlığı, istatistiklerini buna göre değiştirsin..
Cumhurbaşkanı’na rapor hazırlayan danışmanlar, artık bu gerçeği atlamasınlar..
Düne kadarki durum için haklı olabilirler..
Ama artık, durum değişti.
Ve Yargıtay Başsavcılığı harekete geçmez ise..
Onama kararına karşı itiraz yoluna başvurmazsa..
Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin, ben “Zuhulen” demek istiyorum..
Hataen bu yönde karar verdiğine inanmak istiyorum..
Emsal içtihatlara rağmen, bir gazeteciyi cezaevine atan yanlış karardan dönülmez ise..
Dursun Suna 8.5 ay hapis yatacak demektir.
Bu da..
8,5 ay boyunca, “Cezaevinde hiç gazeteci yok” cümlesinin kullanılamaması demektir..
8,5 ay boyunca, hangi politikacı, “Cezaevinde gazetecilik yaptığı için tek bir kişi bulunmamaktadır” sözünü sarfederse..
“Dursun Suna” örneğini, yüzlerine vuracağımızı, şimdiden deklare edelim..
Sonra..
“Haberimiz yoktu..” denilmesin..
Solak gazeteci sendikaları gibi..
Siyasi iktidar temsilcileri de, “Aaaa, niye bizim haberimiz olmadı” demesinler..
Cezaevinde gazetecinin olmasından sıkıntı hissetmiyorlarsa..
Dursun Suna 8.5 ay yatar çıkar..
Ama bu ayıp..
AK Parti’nin karizmasını çizer..
“Hâlâ mı iktidar olamadınız” tartışmasını, tekrar gündeme taşır..