Akif Beki yazdı: Sen neden ayağa kalkmıyorsun Waldo!
Aramızın açık olduğunu, dil ve üslubunu çoğu zaman tasvip etmediğimi, karşılıklı epey de atışmışlığımız bulunduğunu sağır sultan bile duyduğu halde bak ben Ahmet Hakan'a saldırıldığında susmuyorum.
Beki kendisine de yönelik olarak sürdürülen, Aydın Doğan ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki polemikte sessiz kaldığı suçlamasına yönelik olarak da tepkisini sert şekilde dile getiren Bekir, "Aramızın açık olduğunu, dil ve üslubunu çoğu zaman tasvip etmediğimi, karşılıklı epey de atışmışlığımız bulunduğunu sağır sultan bile duyduğu halde bak ben Ahmet Hakan'a saldırıldığında susmuyorum." yazdı.
İşte Beki'nin Sen neden ayağa kalkmıyorsun Waldo! başlıklı o yazısından dikkan çeken bölümler:
"AHMET Hakan'a saldıran 4 kişi akşamdan sabaha yakalandı, Murat Sancak'a kurşun atan 2 kişidense hâlâ ses seda yok.
O saldırı da basın özgürlüğünü hedef alıyordu, o da
medyayı susturmaya dönüktü. Üstelik bir terör eylemiydi. Üzerinden
de 6 hafta geçti...
Fakat Murat Sancak'ın medya grubu lal kesilmiş gibi. Çığırtkanlıkta
çığır açanların ağzını bıçak açmıyor bu konuda.
İşi ağırdan alan emniyetin başına gök kubbeyi yıkmıyorlar, failleri
enseleyip adalete teslim etmeyenlerin yakasına yapışmıyorlar.
'O teröristler buraya gelecek' diye kıyametler
koparıyor olmaları gerekmez miydi?
2 televizyon ve 3 gazeteleriyle dünyayı valiye, savcıya dar etmiş
olmalı değiller miydi?
Onların bu suskunluğunu yadırgamıyorsun, neden diye
sormuyorsun da bizim Hürriyet'te yeri göğü inletmemize mi
takıyorsun Waldo!
* * *
Camı çerçevesi aşağı indirildi diye Hürriyet'in ortalığı ayağa
kaldırmasına tepki gösteriyorsun.
'Camı çerçevesi amma da kıymetliymiş' diye bir
gazeteye taşlı-sopalı saldırıyı küçümsüyorsun, basitleştiriyorsun,
normalleştiriyorsun, kanıksatmaya çalışıyorsun...
'Olur böyle vakalar, alışın' demeye
getiriyorsun...
'Bak Star medyanın patronuna 21 kurşun sıktılar, gıkımız
çıkıyor mu, senin gibi vaveyla koparıyor muyuz, sen de böyle akıllı
uslu ol' diye bir de kendini örnek gösteriyorsun...
Sen de ortalığı velveleye vereceğine, Hürriyet'i velvelecilikle
suçluyorsun.
Sen de en azından kendi can güvenliğin, basın özgürlüğün için
sesini yükselteceğine, Hürriyet'in sesini bastırmaya
uğraşıyorsun.
Sen de gürültü çıkaracağına, Hürriyet'in çıkardığı gürültüden
rahatsız oluyorsun.
'Ahmet Hakan'a saldıranlar anında bulunuyor da Murat
Sancak'a saldıranlar 6 haftadır neden bulunamıyor, Ahmet Hakan'ınki
can da Murat Sancak'ın canı can değil mi' diyeceğine...
'Biz ses etmiyoruz, sen de tantana yapma, sızlanmayı
kes' diyorsun.
Biraz garip değil mi senin bu durumun Waldo!
* * *
Saldırı tekrar ediyor, kamyonla adam indiriliyor Hürriyet'in önüne.
'Büyütmeyin, abartmayın, camınız şehitlerin canından daha
mı tatlı' diyorsun...
Ahmet Hakan'ı evinin önünde kıstırıp gözdağı veriyorlar. Vücudunda
kırıklar var. 'Ne olmuş yani, altı üstü biraz
hırpalamışlar' diyorsun...
Planlı, örgütlü bir saldırıyı sıradan bir sokak kavgasına,
trafikteki itiş kakışa, mahalle hır gürüne indirgeyeceksin
utanmasan...
'Sen de hiç dayak yememiş gibi kaşınmasaydın, köteği hak
ettin arkadaş' demediğin kalıyor bir...
Fakat... Siirt'ten 8 şehit cenazesinin kalktığı gün, burnu
bile kanamadan alçak bir saldırı atlatıyor Siirtli medya
patronu. Şehitlerin fedakârlığıyla birlikte andığını
unutuyorsun ondaki vatan, millet, istiklal aşkını. Canını feda
etmişlerle onun canını feda etmeye hazır oluşundaki kahramanlığı
birlikte andığını unutuyorsun. Feryadının ta arşa yükseldiğini
unutuyorsun...
O gün çok haklı olarak 'Susmayacağız, susturamayacaksınız'
diye haykırıyorsun, avazın çıktığı kadar bağırıyorsun. Peki
arkasını neden getirmiyorsun Waldo!
* * *
Aramızın açık olduğunu, dil ve üslubunu çoğu zaman tasvip etmediğimi, karşılıklı epey de atışmışlığımız bulunduğunu sağır sultan bile duyduğu halde bak ben Ahmet Hakan'a saldırıldığında susmuyorum. Soruyorum, 'Hani bu melun saldırının azmettiricileri' diye. Hani nerede hedefe koyan, kışkırtan, tehditler savuranlar? Onların ifadesini almayacak mı bir savcı? Kim saldırttı denmeyecek mi?...
Bak ben Murat Sancak'a saldırının akıbetini de soruyorum. Sen neden sormuyorsun, sorgulamıyorsun.
İsmet Özel'in kulakları çınlasın, sen neden burada değilsin yahu Waldo! İki gözüm! Neden?