Akif Beki Tecavüzcü Coşkun mu Ayşe Hanım!..
Ve program iyi başladı, zaman zaman sertleşse de ikisinin de kaliteleri programın seviyesinin düşmesini önledi...
Büyük bir transatlantik, üç bin yolcusu ve mürettebatıyla okyanusun serin sularında yol alırken, yolcular arasında bulunan genç ve güzel kız günlüğüne şöyle bir not düştü:
"Dün gece kaptan, kendisiyle birlikte olmazsam gemiyi batıracağını ve üç bin kişinin öleceğini söyledi kabul etmedim".
İkinci gün aynı genç kız not defterine yine aynı notu düştü:
"Dün gece kaptan, kendisiyle birlikte olmazsam gemiyi batıracağını ve üç bin kişinin öleceğini söyledi kabul etmedim".
Üçüncü gün aynı genç kız not defterine yine aynı notu düştü:
"Dün gece kaptan, kendisiyle birlikte olmazsam gemiyi batıracağını ve üç bin kişinin öleceğini söyledi kabul etmedim".
Dördüncü gün genç kızın günlüğünde şöyle yazıyordu:
"Dün gece üç bin yolcunun hayatını kurtardım"...
|
Fıkra nereden mi aklıma geldi?..
Söyleyeyim...
Ayşenur Arslan, Cumhuriyet'in Pazar ekine verdiği röportajda "Akif Beki ile program yapmaya zorlandım" deyince, Beki haklı olarak programa çıkmama kararı almış da oradan haırladım bu fıkrayı...
Akif Beki için "Haklı olarak" deyişime gelince...
"Haklı olarak" dedim çünkü karakter sahibi hiçbir insan o söz "hiç söylenmemiş" gibi davranamazdı...
Yani ancak karakter erozyonuna uğramış biri o söz söylenmemiş gibi yaparak Ayşenur Arslan'ın karşısına oturur ve uygarca(!) tartışırdı...
Oysa Ayşenur Arslan Akif Beki ile CNNTÜRK'te yapacakları program öncesi yaptığı açıklamada "Akif Beki ile aynı programda olacağım için çok mutluyum" mealinde bir şeyler söylemişti.
O söyledikleri Radikal Gazetesi'nin arşivinde duruyor...
Yani;
Medya Mahallesi iki değerli gazetecinin karşılıklı "kabul" iradeleriyle yapılacaktı...
Taraflar birbirleriyle tartışacak olmaktan son derecede mutluydular...
İkisi de kamuoyunun yakından tanıdığı, sözlerine güvenilir, ciddi insanlardı...
Siyasi ve sosyal konularda tamamen birbirlerine ters düşmeleri ise zaten programın formatı gereği idi...
Ve program iyi başladı, zaman zaman sertleşse de ikisinin de kaliteleri programın seviyesinin düşmesini önledi...
Ve derken Ayşenur Arslan Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanan söyleşisinde; "Akif Beki ile program yapmaya zorlandım" deyince ip (şimdilik) koptu...
Akif Beki doğru olanı yaptı ve kendisini "Tecavüzcü Coşkun" konumuna düşüren Ayşenur Arslan'la aynı ekranda yer almayı içine sindiremedi...
Bundan sonra ne olur?..
Eğer Ayşenur Arslan Cumhuriyet'e verdiği röportajda gerçekten de Akif Beki ile program yapmaya zorlandığını söylemişse hakarete uğrayanları sayayım:
1.) Bizzat Ayşenur Arslan'ın kendisi...
2.) CNNTÜRK Patronajı...
3.) CNNTÜRK yönetimi...
Ve...
4.) Akif Beki...
Ayşenur Arslan önce kendisine hakaret etmiştir çünkü:
Sevgili kardeşim işsiz kaldığı için çaresizlik içinde kıvranan; bir dilim ekmek için mesleki onurundan bile taviz vermek zorunda olan bir gazeteci değildi...
Yani;
"n'apayım aabi ya, ekmek parası!" diyecek hali yoktu...
Yani; içinde bulunduğu durum "karakter tecavüzüne uğramayı" hoş görülür kılamazdı...
Kaldı ki onurlu bir gazetecinin hiçbir şartta kabul edemeyeceği bir şeydir istemediği biriyle program yapması...
Ayşenur Arslan "Akif Beki ile program yapmaya zorlandım" demekle aslında gemide üç bin kişinin hayatını kurtardığını söyleyen genç kızın durumuna düşmüş olmuyor mu?..
Yani; işine saygısı olan bir insan nasıl olur da sevmediği, istemediği biriyle aynı masada karşılıklı oturup program yapar, aklım almıyor...
Patronaj da taraf olmalı...
Akif Beki'nin programa çıkmayışı son derece "asil" bir tavır alıştır...
Tavır alışlar bir ilişkiyi bitirmek için değil, sağlamlaştırmak içindir...
Yani demek istemem o ki;
Ayşenur
Arslan Cumhuriyet'te
kendisiyle söyleşi yapan arkadaşımıza öyle bir şey söylemediğini,
deşifre hatası olduğunu söyleyip özür dilemelidir;
Özür dilemediği müddetçe de Akif Beki kendisiyle
programa çıkmama kararlılığını sürdürmelidir...
Aksi halde Beki'nin bütün saygınlığı sıfırlanır,
"para için her türlü hakarete katlanabilen insan"
durumuna düşer...
Bu tür uyuşmazlıklarda Patronaj "haklıdan yana"
olmak zorundadır ve haklı olan Akif
Beki'dir...
O halde doğru
olan;
Arslan'ın özür dilememesi durumunda programı yayından
kaldırmak değil, Akif Beki'ye yeni bir partner
bulmaktır.
Ayşenur Arslan da ya "azad" edilmiş olmayı tercih edecek ya da yaptığı ayıp dolayısıyla özür dilemeyi...
Bekleyeceğiz bakalım ne olacak?..
NOT: Keşke Ayşenur Arslan özür dilese de program aynı ikili ile devam etse...
adnanberkokan@gmail.com